Erzurum dün habercilik açısından oldukça hareketli bir gün yaşadı. Öyle ki:
Gece
nefesleri buz kesen soğuk hava ve kapalı köy yolları bile rutin
haberler arasında sayılmadı. Çünkü çok daha ateşli ve can yakıcı konular
vardı.
Sıralayacak olursak: Önce ne yazık ki, Palandöken Devlet
Hastanesi acil doktorlarından Ömer Faruk Çiltaş’ın, intiharıyla
sarsıldık.
Olayı duyan herkes birbirine aynı şeyi sorup durdu:
“Bu,Erzurum’daki kaçıncı doktor intiharı? Ne oluyor ki bu genç doktorlar
canlarına kıyıyor? Neden bir yetkili çıkıp da kamuoyunu ikna edici bir
açıklama yapmıyor?”
Dr.Ömer Faruk’u intihara sürükleyen sebep
veya sebepleri henüz bilmiyoruz. Bildiğimiz o ki, genç bir boğazındaki
şah damarını kesmek suretiyle canına kıydı.
Erzurum, henüz genç
doktorun intihar şokundan kurtulamamıştı ki, bu kez yine bütün yürekleri
ağza getiren başka bir haberle irkildik:
Anadolu İmam Hatip Lisesi 11.sınıf öğrencilerinden Ö.Ç, sırf niye geç kaldın diye soran öğretmen İhsan Tetikçi’yi bıçakladı.
Büyükşehir
Belediye Başkanı Ahmet Küçükler dahil, meslek hayatı boyunca binlerce
öğrencinin öğretmenliğini yapan İhsan Hoca, bu memleketin en muteber ve
en sevilen öğretmenlerinden biridir.
O, sırf gıcıklık olsun diye
hiçbir öğrencisine postun kıllarını saydırmayacak kalitede bir
eğitimcidir. Derse geç kalan bir öğrenci için öğretmenin ne yapması
gerekiyorsa İhsan Tetikçi de onu yapmış: Öğrenciden, niye geç kaldığına
dair idareden mazeret yazısı getirmesini istemiş. Fakat gelin görün ki,
bir imam hatipli, öğretmeninin bu en temel hakkı karşısında bıçağa
sarılıyor ve teneffüste hocasını bıçaklıyor. Bereket bıçak darbesi
bacağa geliyor da İhsan Hoca hayati tehlikeye maruz kalmıyor.
Bu
olay, imam hatipte değil de başka bir lisede hele hele de Atatürk
Lisesi’nde olmuş olsaydı, bazıları hemen hüküm vermiş olacaktı:
“Tabii ki olacağı buydu. Çünkü o okullarda, öğrenciler gerektiği din ve ahlak eğitimini alamıyorlar.”
Fakat
neylersiniz ki menfur saldırı, bizzat imam hatip lisesinde gerçekleşti,üstelik de Erzurum’un en köklü okullarından birinde… Hem de İhsan
Tetikçi gibi bir hoca saldırıya maruz kalıyor.
Dün genç doktorun
canına kıymasına ziyadesiyle üzüldük, ama İhsan Tetikçi Hoca’nın o
saldırıdan yaralı olarak kurtulmuş olmasına da bi o kadar sevindik.
Hayat devam ediyor…
Bütün
bu olaylardan bağımsız üçüncü olay ise, başta Haber Türk gazetesi olmak
üzere, pek çok yayın organında ön sayfadan görülmüştü.
Atatürk
Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez kardeşimiz,özellikle asılsız Ermeni soykırım iddialarına karşı amansız mücadele
veren yiğit ve güzel bir Erzurumludur…
Aynı zamanda Asılsız
Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı olan Savaş Hoca,herkesi şaşırtan bir çıkışta bulundu.
Dedi ki:
Belgesellere konu olan “Kayıp Türkler”, yani Dukhalar aslen Erzurumludur.
Hoca
bu iddiasını pekiştirmek için, Moğolistan’ın kuzeyinde Sayan
Dağları’nda Ren geyikleriyle birlikte yaşayan Dukhalar’ın kullandığı
kelimeler içerisinde, Erzurum lehçesinin baskın biçimde kullanıldığını
gösterdi.
Bendeniz Savaş Hoca’ya itibar ederim. O, bilimsel yanı
ciddi olan bir araştırmacıdır. Yani sırf laf olsun torba dolsun diye bir
çıkış yapacak adam değil.
O diyorsa ki, “Kayıp Türkler Dukhalar aslen Erzurumludur”şu halde aksi bir belge ve delile sahip değilsek, Hoca’ya inanmalıyız…
Bu
tez, illa ki bilimsel bir zeminde müzakere edilmesi gereken bir
meseledir. Öyle zannediyorum ki, Savaş kardeşimiz iddiasının arkasını
dolduracak tarihsel verilerini sunacaktır.
Biz gazeteciler
açısından işin çarpıcı yanı, dünya çapında ses getiren bir kabilenin bir
şekilde yollarının Erzurum’la kesişmiş olmasıdır. Gerisi bilim
dünyasının yapacağı bir tartışma…
Sonuç olarak; Erzurum dün
yaygın medyada ana yollardan birinin üzerinde durmuştu. Keşke intihar ve
öğretmene saldırı ile değil de, hep Savaş Eğilmez kardeşimizin
çıkışında olduğu gibi olsaydı.
Dedik ya hayat devam ediyor.
Dr.Ömer Faruk bugün aramızda değil artık ama Erzurum’da yine akşam oluyor ve yine güneş doğuyor.
Derseniz ki eğer o doktorun ailesi için durum nedir; işte orada durun biraz.
Ya
da siz cevap verin bu soruya: Söyleyin sizin gencecik bir evladınız
şahdamarını keserek intihar etmiş olsaydı, siz anne-baba olarak hangi
sabaha uyanırdınız?
Hayat devam ediyor ama birileri için her taraf zifiri karanlık…