Geçtiğimiz günlerde, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde öğrenim gören ve eğitimlerini sürdüren, "kadir-şinas" Afganlı soydaş öğrencilerin hazırlayarak sundukları, doğumunun 577. yılnda, Ali Şir Nevâyi'nın anılma gecesini ilgi ve beğeniyle izledik. Afganlı Türk öğrencilerin millî ve otantik yerli kıyafetleriyle segiledikleri o güzelim sunumlar, geleneksel "dombra" ve saz eşliğinde "Çağatay Lehçesi"yle seslendidikleri türkü, deyiş ve ezgileri, okudukları Ali Şir Nevâyi şiirlerini, doyumsuz bir zevkle ve keyifle dinledik; Ali Şiir Nevâyı gibi, bir kültür milliyetçisinin yolunda ve izinde, Türklük şuur ve idrâkinde olmalarını görmenin sevinç ve heyecânını hissettik. Gecede, Nevâyi gibi bir şair ve edibi, bağrından çıkaran Türk milletinin mensubu olmanın şuur ve haklı gururunu birlikte yaşadık. Ülkelerinin uzağında, nefis bir kültür ziyâfetini sunmuş olmaları nedeniyle de, Türk devletlerinin bayrakları eşliğinde, kendilerini tebrik ettik...
Ali Şir Nevâyi kimdir? Afganistan'ın "Herât" şehrinde 1441 yılında doğmuş ve aynı yerde 1501 yılında vefat etmiş bir büyük Turk şairdir. Nevayi'nin doğduğu ve yetiştiği coğrafya, Belh, Herat gibi şehirlerlerle birlikte, Ahmet Yesevi'nin yaşadıği Yesi, Semerkant, Buhara ve Merv gibi, çok sayıda şehirlerin yer aldığı ve Amuderyâ- Siri Deryâ nehirleri arasında kalan bölge, tarihte "Horasan coğrafyası" olarak isimlendirilmiştir. Bu vesileyle genel bir yanlışı izâle etmekte fayda var sanırım. Şöyle ki, Horasan bir şehrin ismi değil, bir coğrafyanın, bir bölgenin adı olmuş ve "Güneşin doğduğu" yer anlâmına gelmekte.
Anadolu'nun vatanlaşmasında, öncü manevî ve kültürel görevler ifa eden "Horasan Erleri" veya "Horasan Erenleri" tabiri de, "galât-ı meşhur" olarak kullanılan ve öyle sanılan, İran Horasan'ı isimli şehirden ve İran'ın bu isimli vilâyetinden değil; "Maveraünnehir" denilen bu coğrafyadan mülhemdir. İşte, Ali Şir Nevâyı, Mevlâna ve babasının ve Hacı Bektaş gibi, diğer "Türk sûfi ve dervişleri"nin de geldiği bu kültürel iklimde yetişen, bir büyük edip- şair ve devlet adamıdır.
Ali Şir Nevayı, yalnız Doğu Türk Edebiyatı'nın, yani "Çagatay Edebiyatı" ve "Çağatay Lehçesi"inin değil; bütün bir Türk Dünyası edebiyat ve dilinin en büyük edip ve şairlerinden biridir. Timurlu sultânı Hüseyin Baykara'nın çocukluk ve süt kardeşi olan ve onun iktidarında uzun süre vezirlik yapan, şair ve edip olmanın yanında, aynı zaman bir büyük devlet adamıdır. Hayàtı bir güzellik ve temizlik örneği olarak gösterilir. Çağdaşları onun "Dürüst, ahlâklı ve samimi bir insan, heybetli ve tedbirli bir devlet adamı" olduğundan hem-fikirdirler. Vezirlik görevini sürdürdüğu ve hizmetinde bulunduğu Timurlu devletinin büyük sultânlarından olan Hüseyin Baykara, saltanatında zafer ve başarılarından çok, hükümdârlığında, san'at ve edebiyatta yaşanılan olağanüstü gelişmelerin ve kültürel zengınliğin yoğun yaşanılmasıyla anılan örnek bir sultândır. Onun saltanat döneminde, Çağatay edebiyatı ve san'atı adetâ zirve yapar...
Nevâyi, Türk Bilge Kağan ve Kaşgarlı Mahmutt'tan sonra, Atatürk ile birlikte tanıdığımız en şuurlu kültür milliyetcisi ve en şuurlu Türk milliyetçisidir. Bir kültür ve edebiyat vasıtasiyle, bütün Türklüğu birleştirmek, tek bir ruh bayrağı altında toplamak ve birleştimek ister. Türklüğün "bir tek dil" ile konuşmasını ve Türkün "dil" e sahip olmasını arzu eder. Z. Fahri Fındıkoģlu'nun ifâdesi ile Ali Şir Nevâyi, "Tabiat halkı yerine, kültür halkı yaratmak" arzusundadır. Nevâyi, kendi şiiriyle Türk dil birliğinı kurduğuna inanır ve bu düşüncesini mütemâdiyen ve israrla dile getirir.
Onun eserlerinde, şu düşunce ve sözleri yer alır. "Cihânda Türk edebiyatı bayrağını kaldırmak suretiyle, Türkleri tek millet haline soktum. Hiç ordum olmadıği halde, Çın sınırına ve Tebriz'e kadar, bütün Türk ve Türkmen illerini sırf divânımı göndermek suretiyle fethettim. Hafiften gelen bir ses bana: Sen kılıçsız olarak ve yalnız kalemin ile Türk milletinin kalbini fethedeceksin. Onları tek millet yapacaksın. Türk milleti sana aittir dedi." Bunları söyleyen Nevâi, yalnızca bir Çağatay şairi değil, şairlikle birlikte bir "kültür milliyetçisi" olduğu aşikârdır. Bizim edebiyatımızda, Fatih döneminin büyük şairi Ahmet Paşa ve 18.yüzyıl şairi Nedim, onun şiirlerine nazireler yazmış; Fuzúli ve Şeyh Galip gibi şairler üzerinde etkileri olmuş bir şairdır. Nevâyi, gerek Doğu ve gerekse Anadolu edebiyatımızda "Hamse" yani beş mesnevi sahibi olan ilk Türk şairdir. Şiirlerinin toplamı, Farsça divânı ile birlikte 65 bin beyit mısra civarındadır.
Nevâyi'ınin otuza yakın eseri olmakla birlikte; en önemli eseri "Muhakemetü'l Lûgateyn" yani iki dilin duruşması adlı eseridir. Bu eserinde Türkçe ile Farsça'nın karşılaştırılmasını yapar. Türkçe'nin bir çok yönden, Farsça'dan üstün olduğunu değerlendirir ve çekim ekleri, eş sesli, eş anlâmlı ve cinâs gibi kelimelere dikkat çekerek, Farsça'da olmayan, ama Türkçe'de var olan örnekler vererek, Türkçe'nin üstünlüğüne ve akıcılığına işaret eder. Farsça'yı ana dili kadar bildiğini ve sevdiğini belirten Nevâyi, bu eserini yaşadıği dönemde, yıllarca ana dilini hor gören saraylı ve konaklı aydınları uyarmak ve dil şuurunu zinde tutmak için yazdığını söyler. Şiirde ve edebiyatımızın en büyüklerinden olan ve Türkçülük şuurunda bulunan Nevâyi, bu yönü ve özelliğiyle, bütün Türk dünyasında çokca bilinmiş ve okunmuş, sevilmiş bir edip ve şairdir. Mânevi Türk birliğine ve kültürüne önemli hizmetler etmiş ve tesirleri günümüze kadar uzanan ve mutlaka bilinmesi ve okunması gereken, unutulmaz bir devlet adamı ve bir büyük şair ve kültürel değerimizdir.
Bu değerli edip ve şairden yüzyıllar sonrasında; Bilge Kağan, Kaşgarlı Mahmut çizgisinde yürüyen ve asrımızın en büyük tarih ve kültür milliyetçisi Atatürk; tıpki Nevâyi gibi, Türk milli kimliğini dil, tarih ve ortak kültür değerleri üzerine binâ etmiş ve Türk dilini ana coğrafyamızda, Karamanlı Mehmet Bey'den asırlar sonrasında, devletimizin ortak ve resmi dili haline getirmiş bir kültür milliyetçisi olduğu görülmekte. Onun kültürel milliyetçilıği, şu sosyolojik ve ölümsüz söz ve tespitlerinde yer alır: "Türkiye cumhuriyeti devletini kuran Türk halkına, Türk milleti denir. Milletin temeli de kültürdür" demek suretiyle, ırkçılıktan tamamen uzak ve kimselerin itiraz edemeyeceği çağdaş ve kültürel ortak bir kimlik oluşturmuş ve böylece bir bakıma Nevâyi'nın mirâscısıı olarak, onun "dil-tarih ve kültür milliyetçiliği" idealini, yüzyıllar sonrasında hayâta geçirerek gerçekleştirmiş olmakta....Ne büyük ve muazzam bir tarihî şuur...
Ne mutlu bizlere ki, çağlar öncesinden seslenişlerde bulunan Bilge Kağan, Kaşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevâyi ve yüzyılımızdaki büyük Atatürk gibi, dil, tarih ve kültürel kimliğimizi ve Türklük şuurumuzu oluşturan, canlı tutulmasını sağlayan, böylesi büyük değerlere sahip oluşumuz..