Erzurumajans-Sabah gazetesi yazarı Güngör, 'Cumhurbaşkanına suikast soruşturmasına ne oldu?' başlıklı yazısında 15 Temmuz darbe girişimi gecesine ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili gündemi sarsacak iddialarda bulundu.
İşte Güngör'ün dikkat çeken o yazısı;
"Baştan söyleyeyim. 15 Temmuz'daki hain darbe girişiminin Marmaris ve Dalaman ayağıyla ilgili burnuma pek de iyi kokular gelmiyor. Sahi, o gece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine yönelik düzenlenmeye çalışılan suikastın planlayıcıları, şüphelileri, yardım ve yataklık edenleri tam olarak ortaya çıkarıldı mı?
Hepimize Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Hava Kuvvetleri Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in önderliğindeki SAT komandoları ve özel kuvvetler mensuplarının olduğu terörist grup anlatıldı.
O karanlık gecede yaşananlar bundan ibaret mi?
Mesela, ATA uçağı ile aynı anda radar kayıtlarında görünen 3 helikopterden niye bahsedilmiyor? Resmi belgelerde bahsi bile edilmeyen bu helikopterlerde kim ve kimler vardı? Darbe gecesi öncesinde Göcek açıklarında demirleyen Vava 2 teknesindeki 35 kişilik ajan timine ne oldu?
Onlar araştırıldı mı? Dalaman Hava Meydan Komutanlığı tarafından hazırlanan Askeri Ceride raporları gerçeği yansıtıyor mu?
Belgelerde yazılı saatlerde tahrif mi yapıldı? Dalaman Havalimanı'nın kameralarının yönleri kasıtlı olarak başka taraflara mı çevrildi?
Çevre illerin radarları neden kayıt almadı? Yoksa 3 helikopterin izi belli olmasın diye mi körleştirildi?
O geceye yakından tanık olan çok üst düzey askerler sanırım zihnimizdeki bu flulukları kamuoyuna izah edebilir(!) İşin bana göre ilginç yanı bu ve benzeri birçok sorunun araştırıldığı soruşturmaların akıbeti...
Kanaatimce, bu kritik dosyada da tıpkı Zekeriya Öz'ün ihbarının başına gelen sürece benzer bir durumla karşı karşıyayız. Orada 'yetkisizlik' denilerek savcılıklar arasında evrak gidip gelmişti. Burada da yetkisi olan savcılıklar devre dışı bırakılmış durumda...
Neden böyle diyorum anlatayım.
Öğrendiğime göre, Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı, 2016/4413 sayılı dosya kapsamında konuyu araştırmaya başladı.
8 Ağustos 2016'da Dalaman Havalimanı'nda görev yapan emniyet ekibi soruşturmanın birinci ayağının belgelerini savcılığa gönderdi. İlk etapta ByLock'çu iki hava trafik kontrolorü, bir uçuş kulesi görevlisi tespit edildi. Onlardan biri serbest kaldı, diğer ikisi soruşturmaya dahil edildi. O sırada soruşturmayı derinleştirenler başka ilçelere gönderilerek, bir nevi meseleden el çektirildi.
15 Ağustos 2016'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı devreye girdi. Akıncı Üssü dosyası öne sürülerek, soruşturmanın selameti açısından Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Ramazan Dinç, Dalaman Soruşturma Savcısı Çağlar Dilek'e hitaben Dalaman'daki haberlere yayın yasağı getirilmesini uygun buldu. İstihbarat teşkilatının da konuyla ilgilendiğini duyurdu. Muğla Cumhuriyet Savcılığı soruşturmayı kendi imkânlarıyla devam ettireceğini Ankara'ya belirtse de 22 Eylül 2016'da Dalaman'dan dosyayı devretmesi istendi. Ankara, müzekkerelere de bir türlü cevap vermedi.
Muğla Cumhuriyet Savcılığı, trafik kontrolörleri ve uçuş kulesi görevlisinin dosyasını 14 Kasım 2016'da üç savcının imzasıyla darbeye yönelik hukuki delil elde edilemediğinden tefrik etti.
Ondan sonra bu kişiler hakkında basit FETÖ üyeliğinden iddianame düzenlendi. Bugüne kadar Muğla'dan Ankara'ya defalarca soruşturmanın akıbetini içeren yazılar gitti. Fakat kalkışma gecesinin en önemli ayağındaki soruşturma tam olarak aydınlatılamadı.
Mevzu öyle derin ki... "Turpun büyüğü heybede" denilecek cinsten... Ama bugünlük burada kesiyorum. Devam edeceğim..."