Çok
eskilerde henüz pirelerin berber, develerin tellal olduğu zamanlarda,
oy kullanmanın icat olmadığı, sandık denildi mi öte-berilerin konulduğu
büyük bir kutu olarak bilindiği devirlerde ahaliyi yönetecek kişiyi
seçme işini bir kuş yaparmış.
Tabir caizse seçim günü ahali büyük bir
alana toplanırmış seçici kuş meydandaki ahalinin üzerine
salıverilirmiş, bu kuş kimin başına konarsa o ülkenin Kral'ı,
Sultan'ı,Şah'ı, Padişah'ı olurmuş. İşte bu kuşa "DEVLET KUŞU" denirmiş.
Haksızda sayılmazlarmış dediklerinde, kuş ama kimin başına konuyorsa o hükümdar oluyor daha ne olsun?
Devlet kuşu demesinler mi?
İşin
aksisi bu ya devlet kuşu hep yanlış, eksik, haksız adamların başına
konarmış. Her seferinde ileri gelenler, akil adamlar, ak saçlılar (o
zamanlar kanaat önderleri henüz icat edilmemişti) itiraz ederlermiş, bir
yanlışlık oldu, kuş fark edemedi, kuşu bir daha salalım derlermiş, bu
sefer doğru adamın başına konar diye umutla beklerlermiş ama kuş
ahalinin üzerinde bir iki tur attıktan sonra inadı inat yine aynı adamın
başına konarmış.
Ahali sonuca zoraki razı olarak dağılırken, bir
bildiği var, bunda da bir hayır var, hakkımızdan hayırlısı belki bu,
biz devlet kuşundan daha mı iyisini bileceğiz diyerek kaderlerine
katlanırmışlar.
Devlet kuşunun seçtiği hükümdar ahalinin anasını
ağlatırmış, dediğim dedik, çaldığım düdük dahil her şey, ahalinin
elindekini, avucundakini toplayıp evladı iyaline, akrabayı tevlugatına,
verirmiş. Ahali dört gözle seçim gününü beklermiş. Buğz etmekten başka
yapacak bir şeyleri,olmadığından sabrederlermiş.
Ahalinin çektiği
sıkıntıları, çalınan, soyulan, kıyılan, yolunanları görmüştür, bir daha
böylesi hatayı işlemez umuduyla toplandıkları seçim meydanında devlet
kuşunun iyi, doğru, dürüst birinin başına konacağı umuduyla bekler bekler dururmuşlar...Daha çok beklerler Vesselam.