Altı kez gidip, yedi kez gelişini demokrasinin ve seçim sandığının güzeliğinde ve meşruiyetnde gören rahmetli Süleyman Demirel: "Devlet baş, hükûmet şapkadır" veciz söylemiyle ve mükemmel teşpihiyle; devletin kalıcılığına, hükúmetlerin ise gidip geleceğine ve değışebileceğine işaret etmekte.. Öyle ise,daha seçim sürecine girmeden nedir bu düşmanlaştırıcı ve ötekileştirici tehdit yüklü öfke ve şiddet dili ve gerilim? Atalarımız ne demiş "İnsan dilinin altında gizlidir" Yine Kur'an'da ne diyor yüce Allâh "Yürüyüşünde mütevazi ol ve sesini alçat.." ikazı ile sözün şiddetinin ve kelâm söylemenin sınırını çiziyor. Osmanlıca ifâdesiyle "elfâz-ı galiz" denilen çirkin ve küfürlü bir dil ve uslûp yerine, "kelâm-i kibâr" türünde incitici olmayan nezih söz söyleme yolu tercih edilecek yol olmalı. Aksi söylemler, kelebeğin denizde kanat çarpması, karada fırtınaya dönüşmesi olur.
Retoriğin şehvetine kapılmadan dilimize bir ayar ve çeki-düzen vermekte yarar var sanırım. Asırlar öncesinden Yunus Emre'nin: "Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı / Söz ola ağulu aşı yağ ile bal ede bir söz/ Sözünü bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz / Sözü pişirip diyenin işini ağ ede bir söz / Kişi bile sözün demini, demeye sözün kemini/ Bu dünya cehhenimini sekiz uçmağ ede bir söz" derken edep ve adâp mesajı veriyor. Meşru bir biçimde hükümetin değişebileceğini söylemek kadar daha doğal ne olabilir? unutmayalım ki demokrasiler tahakkûm değil, tahammül rejimidir. karşılıklı ve seviyeli eleştirilerin olmadığı bir yerde demokrasiden söz edilebilir mi? Kinden, öfkeden uzak bir duruş ve üslup sergileyerek ve meşruiyet içinde kalarak sosyal barışa katkı sağlayalım. Yine Yunus'tan son bir söz: "Gönüllerden giderdik kini; kini olanın yoktur dini"
Hâsıl-ı kelâm: "Seçim olur, saçlar kesilir; herkes saçının ak mı, kara mı olduğunu görür"