Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Eğer ki, Erdoğan'ın telkin ve tavsiyesiyle Sayın Davutoğlu'nun partimizi ziyareti planlanıyorsa, bilinsin ki, bu danışıklı dövüş şeklindeki görüşme düşüncesi cevap bulmayacak ve gerçekleşmeyecektir" dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, "AKP-CHP koalisyon görüşmeleriyle birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün ve bugün yaptığı bazı değerlendirmelerine" yönelik yaptığı açıklamada, "Ülkemiz kanlı, karanlık ve kahredici bir çıkmazda adeta çırpınmaktadır. Milli güvenlik duvarları birer birer yıkılırken, milli birlik ve bin yıllık kardeşlik hissiyatı yoğun saldırı ve şiddetli hasarlardan dolayı travma geçirmektedir. Türkiye kaldırılması çok zor, telafisi zaman alacak beka düzeyindeki risk ve tehditlerin baskı ve kuşatması altındadır. Manzara iç açıcı olmadığı gibi, muhtemel gelişmelerin yönü umut verici ve teskin edici hiç değildir. Bugün yaşanan hazin, ibretlik ve yürek yaralayıcı olaylar zinciri AKP'nin 13 yıla yaklaşan iktidarının eseridir. Süreç ihanetinin terör örgütü PKK'ya sağladığı imkan ve kolaylıklar, teröristlerle yürütülen pazarlıkların milli bünyemizde açtığı derin yaralar nihayetinde ülkemizi yönetilemez hale getirmiştir" ifadesini kullandı.
"PKK'YA VERİLEN ONCA TAVİZ BU KANLI CİNAYET ÖRGÜTÜNE ALAN AÇMIŞ, CESARET VERMİŞ, DAĞ VE ŞEHİR KADROLARINI TAHKİM EDEREK ALÇAKÇA ŞIMARTMIŞTIR"
"Bu yalın gerçeği herkes görmeli ve kabullenmelidir" diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
"PKK'ya verilen onca taviz bu kanlı cinayet örgütüne alan açmış,
cesaret vermiş, dağ ve şehir kadrolarını tahkim ederek alçakça
şımartmıştır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, kaçak saraydaki 8.
Muhtarlar Buluşması'nda yaptığı esef verici, her açıdan talihsiz
konuşması tavizkar politikaları ilk elden teyit ve ilan etmiştir.
Erdoğan'ın; 'Bundan sonra ne devletin, ne hükümetin vereceği bir taviz,
atacağı bir adım yoktur. Çünkü yapılması gereken her şey yapılmıştır.'
sözleri baştan sona itirafname şeklinde okunmalıdır. Yine Erdoğan'ın 28
Şubat 2015 tarihinde, Suudi Arabistan ziyaretine çıkmadan evvel PKK'yı
ima ve işaret ederek söylediği, 'Ne istendi de verilmedi' beyanı henüz
akıllardan çıkmayacak kadar tazedir. Brüksel'den Oslo'ya kadar terör
örgütüyle yapılan çok sayıda pazarlıklar, Öcalan'ın özgürlüğünden üniter
yapının yıkılıp eyalet sistemine geçilmesine dönük vaatler AKP'nin
kirli sicilinin sorgulanması gereken noktalarıdır. Ve bunların hepsinde
Recep Tayyip Erdoğan başlıca aktör olarak yerini almıştır."
"TÜRKİYE'NİN BELİRGİN ÜÇ ANA SORUNU VAR"
Türkiye'nin şu anda belirgin üç ana sorunu bulunduğu kaydeden Bahçeli, bunları şöyle sıraladı:
"Bunlardan birincisi Recep Tayyip Erdoğan, diğeri hain terör örgütü
PKK, bir diğeri de bir kısım yandaş ve satılmış medya ve kalem
sahibidir. Bu üç ana sorun alanı sürekli birbirini beslemekte, teşvik
etmektedir. Türkiye'nin düzlüğe çıkması, belini doğrultması, feraha ve
istikrara kavuşması sorun sacayağından kurtulmasına bağlıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçmiş hatalarından ders almak ve dahası
Anayasal sorumluluklarına harfiyen uymak yerine hala tahrik edici bir
üslupla gündem mimarisine özenmesi yadırgatıcı olduğu kadar fahiş bir
yanlıştır. AKP'nin bir Türkiye partisi haline gelmesi, her şeyden önce
Erdoğan'ın gölgeli ve arızalı mizaç ve yönlendirmesinden arınmasına
bağlıdır. Sayın Davutoğlu'nun Erdoğan'ın tesir alanından çıkması,
bağımsız ve kendi ayakları üzerinde durması partisinin hükmü şahsiyetine
saygısının bir gereği olmasının yanı sıra AKP'ye oy veren
kardeşlerimize bağlılığının da bir mükellefiyetidir. Türkiye yakılıp
yıkılırken Erdoğan'ın koalisyon bilirkişisi gibi ahkam kesmesi, yetki ve
görev sınırlarından üst üste taşması kabul ve izah edilemeyecek bir
edep noksanlığıdır. Erdoğan'ın AKP'ye atfen söylediği; 'Kendi
ilkeleriyle karşı düşüncenin örtüşmesi lazım, herhalde örtüşmüyorsa
intihar edecek hali yoktur.' ifadeleri açıkça tarafsızlığını ihlal ve
yok sayan bir Cumhurbaşkanı'nın sorumsuzca açıklamasıdır. 20 Temmuz'dan
bu yana geçen üç haftalık sürede 36 vatan evladının şehadetiyle milli
yürekler kavrulmuşken, Erdoğan'ın siyasi ikbal ve seçim hesabı yapması
bu aziz ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür."
"Erdoğan mutlaka ıslah olmalı, şahsına çeki düzen vermelidir" ifadesini kullanan Bahçeli, şunları kaydetti:
"AKP-CHP arasında süren ve yarın saat 14.00'te yapılacak önemli
koalisyon buluşmasının arifesinde Erdoğan'ın üçüncü muhatap olarak
devrede olması demokrasinin ruhuna kastetmektir. Hükümeti kurma görevi
Sayın Davutoğlu'ndadır. En güçlü ve muhtemel koalisyon ortağı olarak da
CHP ön plandadır. AKP-CHP arasındaki görüşmeleri sabote etmek, kurulması
an meselesi bir koalisyon hükümetini dinamitleyerek seçimlerin
yenilenmesine çalışmak milli iradeye savaş açmakla özdeştir. Siyasi
normalleşmenin önünde en büyük kasis ve engel şeklinde duran
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın buna hiç hakkı yoktur. AKP, bir kişinin
pençesine düşmüş, bir kişinin koyu vesayetine mahkum edilmiş bir parti
olmamalıdır. Buna en başta Sayın Davutoğlu itiraz etmelidir. Anayasa'nın
116. Maddesiyle ilgili esneme payının olmadığını, hükümet kurulmasıyla
ilgili sürenin azaldığını belirli aralıklarla iddia eden Erdoğan'ın
susması, seviyeli davranması en doğru seçenektir. Kaldı ki, Anayasa'nın
mezkur maddesi kesin bir hüküm olmayıp, gerektiği ve takdir edildiği
durumda uzayabilecek, sonuç itibariyle Türkiye hükümetsiz
bırakılamayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi AKP ile CHP'nin,
Türkiye'nin bu ateşle çevrili ortamında; ister reform veya icraat,
isterse de restorasyon hükümeti olsun hemen bir koalisyon kurmalarını
şart görmektedir. Bu tarihi demokrasi vazifesinden ne AKP ne de CHP
kaçmamalı, gevşekliğe ve bozgunculuğa prim vermemelidir. Eğer ki,
Erdoğan'ın telkin ve tavsiyesiyle Sayın Davutoğlu'nun partimizi ziyareti
planlanıyorsa, bilinsin ki, bu danışıklı dövüş şeklindeki görüşme
düşüncesi cevap bulmayacak ve gerçekleşmeyecektir. Sayın Davutoğlu,
muhataplarıyla siyasi bagajlarını atarak temas ve diyaloglarını
güçlendirmeli ve de CHP'yle koalisyonu yarın, değilse bile Cuma Namazını
müteakip kurmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi'nin samimi beklentisi
budur."