Türkiye'nin Paris'teki Charlie Hebdo saldırılarını yenidünyanın ve yeni tehlikelerin başlangıç miladı sayması gerektiğini söyledi.
Erzurumajans-Türkiye'nin Paris'teki Charlie Hebdo saldırılarını yenidünyanın ve yeni
tehlikelerin başlangıç miladı sayması gerektiğini söyleyen DESAM Başkanı
Gürkan Avcı, "Ben 'Charlie'yim diye Fransa'da, Türkiye'de, ABD'de
yürüyenler yahut Kuaşi kardeşler için gıyabi cenaze namazı kılanlar
aslında yöntemi kınadılar, yapıyı değil. Ben 'Charlie'yim diye
yürüyenlerin çoğu maalesef İslamı eleştirdiler, Kuaşi sendromunu değil"
dedi.
DESAM (Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi)
tarafından 21 Ocak 2015 tarihinde Çankaya ofisinde yapılan "Terör
Okuryazarlığı Çalıştayı" konu başlığındaki çeşitli sorulara cevap aranan
toplantıda Gürkan Avcı, şunları konuştu:
"Batı, ülkelerindeki
yabancı ve göçmenleri göndermek için haklı ve meşru gerekçelerini
kendince çoğaltmaya başladı. Birçok terör olayında Türkiye bağlantısı
ortaya çıkıyor ve bu noktada Batıdaki işaret parmakları en çokta
Türklere dönmeye başladı.
'DİKTATORYAL BİR ORTADOĞU ÜLKESİ TÜRKİYE' ALGISI YARATILMAK İSTENİYOR!
Taliban, El Kaide, IŞİD, El Nusra, Boko Haram gibi onlarca terör
örgütü maharetiyle dünyanın dört bir yanında sistemik olarak başlayan
toplu katliam ve öldürme olaylarıyla birlikte İsrail, ABD ve AB
ülkelerindeki kimi basın kuruluşlarıyla politikacılar tarafından ciddi
bir dezenformasyon ve algı operasyonları yapılmaya başlandı. Türkiye
artık AB'den dışlanmış, terörist unsurları barındıran, baskıcı,
anti-demokrat, diktatoryal bir Ortadoğu ülkesi olarak pazarlanmak
isteniyor. Bu büyük kargaşanın kalbinde yer alan Türkiye bu kumpasın
arkasındaki çok kutuplu kapitalist emperyalizme, ekonomik olarak
güçlendirilmiş bir bilgi toplumuyla karşı koyabilir ancak.
PROVOKASYONLAR TÜRKİYE'Yİ OPERASYONEL HALE GETİRMEK İÇİN!
Terör örgütlerinin Batı süpervizyonunda oluşturulmuş olmasına karşın
günah keçisi olarak Türkiye'nin seçilmek istendiğini görebiliyoruz.
BM'deki dosyamıza her geçen gün yeni belge ve raporlar ekleniyor.
Provokasyonlar Türkiye için operasyonel hale getirilmek isteniyor.
Hükümetteki kimi temsilciler 'Peygamberimize hakaret ettirmeyiz!'
hamasetini bırakıp ciddiyete bürünmelidir. Dincilik ve köktendinci terör
üzerinden Türkiye'nin AB çıpası koparılmak için inceltiliyor. İŞİD'e
karşı 'Uluslararası Koalisyon Operasyonu' adında modern zamanların Haçlı
Savaşı için Türkiye NATO'nun kucağına atılmak isteniyor. ABD'de 18
Şubatta düzenlenecek 'Terörle Mücadele Zirvesi' başlamadan Fransa uçak
gemisini gönderdi bile. Türkiye Charlie Hebdo'nun şapkasından çıkanlara
çok iyi bakmalıdır.
BATIYA GÖRE İSLAMIN ILIMLISI DA AYNI!
Batıdan başlayarak 'Ilımlı İslam' 'Demokrat Müslüman' 'Liberal İslam'
'Muhafazakâr Demokrat' gibi kavramlar hızla geçerlilik, inandırıcılık ve
popülerliğini kaybederek negatif ve işe yaramaz modeller olarak
tanımlanmaya başlandı.
BATININ SİYASAL İSLAM PROJESİ ÇÖKTÜ!
İslam ve demokrasinin, İslam ve özgürlüğün birlikte yürümeyeceğine
inanmaya başlayan Batının zihin dünyasında bu durum artarak devam
edeceğe benziyor. Batı, Müslüman ülkeler için lüks bulduğu 'Laiklik'
kavramını tozlu sandığından çıkarmayı düşünüyor. Batının Siyasal İslam
projesi iflas etmiştir. İslam ülkelerinde CIA paralarıyla kurulan
medreselerde yetişen özgürlük savaşçısı mücahitler, ABD'ye karşı gelince
terörist olmuştur. Bunun işaretlerini görmeye başladık. Birileri, 'Dini
devlet projesinden vazgeçmenin dinden vazgeçmek anlamına geldiği
fikrini insanlarına kafasına sokmaya çalışan' İslam koruyucularını (!)
gözden çıkarmaya başladı bile. Hem laiklik yanlısı modernistlerin, hem
de demokrasi olmadan barış ve huzurun olamayacağını gören dindarların
ezici çoğunluğu oluşturduğu Türkiye'nin demokrasiyi yeniden tanımlama ve
laikliği doğru ve yerine oturtma arayışına daha şimdiden başlaması
gerekiyor.
TARİKATLARIN ÇOĞU YERLİ VE ORGANİK DEĞİL!
Tarikatların çoğu ve devlet denetiminde olmayan dini eğitim alanları
terör grupları için en önemli insan kaynağıdır. SSCB'ye karşı yeşil
kuşak oluşturmak için on yıllardır Batı tarafından ılımlı olarak
nitelenen ve açıktan desteklenen bu yapılar, Sovyetlerin yıkılması,
küreselleşmenin hâkim olmasına rağmen tasfiye edilmedi. Kapitalist
düzenle pek çelişmesi olmayan bu yapılar yenidünya vaziyetine ve zamana
uyarak, liberal - demokrat - muhafazakâr sağ siyasi yelpazede
varlıklarını devam ettirdiler. Ancak her zaman daha çok fedakârlık
yapmalarını isteyen Batı artık ılımlı olanına dahi tahammül göstermek
istemiyor. Çünkü ılımlısı da radikali de nihayetinde kontrolden çıkıyor
yahut tutanın elinde kalıyor. Katı, dogmatik, lider otoriteli, nefretten
beslenen, kadını köleleştiren, çocuk ve gençleri harcayan bu yapıların
emperyalizme bile faydası kalmadı artık.
BU YAPILAR HÜKÜMETİN SONUNU GETİRİR!
Türkiye'yi bekleyen bu hırçın dip dalgalı tehlikenin bertaraf
edilebilmesi için hükümete büyük sorumluluk ve vazifeler düşüyor. Hem
Türkiye hem de on yıllardır kan ve gözyaşıyla çalkalanan Ortadoğuda ki
olan bitenden bihaber masum halkın barış ve güvenliği için bu çok
önemli. Türkiye'nin yapması gereken ilk ve en önemli şeyi söylemek
isterim ki elbette başka yapılması gerekenler de var.
İslamı en
ileri ve gelişmiş din yapan unsurlardan birisi 'Ruhban Sınıfı Olmayan
Din' özelliğini gerçek hayatta da yaşama kazandırmak olacaktır. Bugün
kimi tarikat liderleri yahut din adamları kendilerini dinin temsilcisi
gibi göstermekte ve cahil halk tarafından da böyle muamele görmektedir.
Bugün yine 'Dindar' geçinmek, 'Dinden' geçinmek, dini ticaretin ve
siyasetin kirli ve girift ilişkilerine alet etmekten kurtarmak çok
önemlidir. Aksi halde Ak Partinin sonunu da bu dini (!) yapılar
getirecektir. İslamın vicdani boyutunu, ahlaki yönünü, insani ve tüm
beşeri taraflarını tekrar kalplerde ve günlük hayatın içinde neşvünema
buldurmaya büyük ihtiyaç vardır. Aksi halde Türkiye duvara toslar.
Ardından İslam ülkeleri ise başları çatlayana kadar toslamaya devam
eder?
EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİ!
Bunun lokomotifi de elbette ki
demokratik, bilimsel, nitelikli, parasız ve fırsat eşitlikçi eğitim
sistemidir. Kopya, tercüme, yapboz eğitim değil, özgün ve çağdaş eğitim
sistemidir. Entelektüel vizyonundan her zaman ilham almaya çalıştığım
Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı'nın geçen hafta Katar Büyükelçisini
makamındaki kabulünde; "İslam dünyasındaki bazı eğitim kurumlarının
İslamofobinin yaygınlaşması konusunda üstlerine düşeni yerine
getirmediği" ve yine "Hem Müslümanların hem de Müslüman olmayanların
İslamın gerçek ilkeleri konusunda gereğince aydınlatılmaları için
eğitime çok iş düştüğü" ifade ettiği gibi?"