G-20 Zirvesi kapsamında Avustralya'da bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu, bedelli askerlik konusunda değerlendirmelerinin sürdüğünü açıkladı.
Erzurumajans-Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avustralya'da Türk gazetecilerle düzenlediği basın toplantısında bedelli askerlik konusunun sorulması üzerine, "Bedelli askerlikle ilgili değerlendirmelerimiz sürüyor" dedi.
G-20 Zirvesi'ne katılmak üzere Avustralya'ya gelen ve Türk gazetecilerle basın toplantısı düzenleyen Başbakan Ahmet Davutoğlu, bedelli askerlikle ilgili değerlendirmelerin sürdüğünü ifade etti. Geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da bedelli askerlikle ilgili yaptığı açıklamada, görüşleri alarak Başbakan'a ilettiklerini ve bu konuda son kararı Başbakan Davutoğlu'nun vereceğini ifade etmişti.
"SURİYE'DE KAPSAMLI BİR ÇÖZÜM BULUNMAZSA BUGÜN IŞİD GİDER, YARIN BAŞKA BİR ÖRGÜT GELİR"
G-20 Zirvesi'ne katılmak üzere Avustralya'ya gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türk basın mensuplarıyla düzenlediği basın toplantısında, "Suriye'de kapsamlı bir çözüm bulunmazsa bugün IŞİD gider, yarın başka bir örgüt gelir" dedi.
Davutoğlu, toplantıda yaptığı açıklamada, G-20'de ekonomik ve siyasal konuları ele alacaklarını belirterek, "G-20 zirvesi için Avustralya'dayız, Brisbane'de. Tabii bu zirvenin bizim açımızdan birkaç önemli noktası var. Bir kere 1 Aralık'tan itibaren Türkiye dönem başkanlığını devralıyor. Tabii G-20 2008 küresel krizinden sonra liderler düzeyinde toplantılar oluşturarak uluslar arası küresel krizin getirdiği krizleri aşma konusunda çok önemli ve yetkin bir forum haline geldi. Ve bu anlamda da her sene G-20 toplantıları küresel ekonomideki gelişmelerin takip edildiği bu gelişmelere göre atılması gereken reform adımlarının tartışıldığı önemli bir zemin oluşturdu. Son dönemde küresel ekonomideki gelişmelere bakıldığında da bu sene Avustralya dönem başkanlığında öne çıkan hususlarda hepimizin takip ettiği gibi düzenli mutabık kalınan gayrisafi milli hasılada dünya ortalamasının yüzde ikiye çekilmesi esas alan ve buna göre de bin eylem planını ve daha önce mutabık kalınan eylem planı çerçevesinde oluşturulan nihai çalışmalar, bu çalışmaları ve yapısal reformlar yapısal sistemlerde ortaya çıkacak diğer gelişmelerle ilgili atılacak adımlar konusu yarınki toplantıda kapsamlı bir şekilde ele alınacak. Ayrıca Türkiye olarak biz, G-20'nin yeni dönem başkanı olmak hasebiyle de önceliklerimizi bu toplantılarda dile getireceğiz" dedi.
Türkiye'nin ekonomik ve siyasal krizleri birbirinden ayırmadan ele aldığını da kaydeden Davutoğlu, "Türkiye önümüzdeki dönemde bugün Griffith Üniversitesi'ndeki toplantıda da vurguladığım gibi, akşam da B-20 yani dünyanın her ülkeyi temsilen önemli iş dünyası temsilcilerinin de bulunduğu bir toplantıda da vurgulayıp, Türkiye'nin temel odaklanacağı konu kalkınma konusu olacak. Çünkü büyümenin olmadığı, yavaşladığı dönemlerde sadece dünya ekonomileri küçülmekle kalmıyor, çok ciddi siyasal ekonomik sonuçlar doğuyor. 2008 krizine baktığımızda aslında finans sektöründe ortaya çıkan bir krizdi. Çok kısa bir sürede kontrol altına alınamadığı için ekonomik krize dönüştü. Çünkü finans sektörünün ekonomiyi desteklemedeki zaafı veya yeterince destekleyememesi, reel sektörde büyük sarsıntılara sebebiyet verdi. Hemen akabinde sosyal krizler ortaya çıktı. İşsizlik üzerinden büyük protesto gösterileri bütün Avrupa'da bu krizin etkilediği ülkelerde sonuçlar doğurdu ve nihayetinde siyasal sonuçlar doğurdu. Son 4 yıl içinde siyasi istikrarını koruyabilen ülke çok az. Eğer G-20 zirvesine katılan liderlere ya da dış işleri bakanlarına diğer maliye bakanlarına baktığınızda bu siyasal değişim, siyasal iniş çıkış siyasal istikrarsızlık açıkça kendini gösteriyor. Dolayısıyla dünya hala çok kapsamlı bir küresel kriz anaforunda ve bunu aşabilmek için çok ciddi reformlar yapılması ve küresel bir farkındalık oluşması ortak tavır sergilenmesi lazım. Dolayısıyla bu kadar kapsamlı bir soruna kapsamlı bir cevap oluşturma sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Tabii G-20 doğası gereği esnek bir forum. Çok katı kuralları olan uluslararası bir örgüt niteliği taşımaktan çok bir istişare forum. Fakat istişari forum o kadar üst düzeyde sürekli bu meseleleri takip eden bir niteliğe dönüştü ki artık bu istişari forumda alınan kararlar dünya ekonomisini yönlendiren en önemli normları ortaya koyuyor. Biz de üstlendiğimiz başkanlık döneminde bir alanda da uygulamada da ortaya çıkacak birbirini takip eden tutarlı bir çalışma programı ortaya koymayı planlıyoruz. Kalkınmayı destekleyebilmek açısından dünya ticaretinde mümkün olan en geniş hareket alanını sağlayıcı şekilde ticaret konusunu gündemde tutacağız ve buna bağlı olarak da yatırımlar ve istihdam. Çünkü sosyal sorunların çözümünde istihdam problemlerini aşmak zorunluluğu var onun için reel sektöre duyulan ihtiyaç söz konusu. Reel sektör finansal sektörde reform ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bütün bunların oluşturduğu bir etkileşim alanında ciddi bir çaba içinde bütün dünya liderleri" dedi.
"OECD'NİN İSTANBUL'DA BÖLGE OFİSİ AÇMASI KONUSUNDA SAĞLANAN MUTABAKATIN HAYATA GEÇİRİLMESİNİ ELE ALDIK"
Davutoğlu açıklamasında Türkiye'nin ekonomik yatırım ve istihdam gibi konuları ele alacağını ifade ederek, "Türkiye küresel krizi daha az hasarla atlatan ülkelerden birisi. Ancak her zaman temenni ile ve ciddi çabalarla Türkiye'nin ekonomik yapısının şartları uygun hale getirilmesine yönelik çaba içerisindeyiz. Bizim yine bu çerçevede, özellikle ekonomi yatırım ve istihdam alanını içine alacak şekilde önümüzdeki dönem öne çıkaracağımız konulardan biri de kobiler. Kobilerin mevcudiyeti aslında ekonominin ve kalkınmanın daha geniş tabana yayılması, hem de istihdamın alanın genişlemesi için en önemli araçlardan biri kobiler. Bütün bunlar bir bütün oluşturuyor ve Türkiye'nin önümüzdeki dönemde dönem başkanlığı esnasında kapsamlı bir şekilde gündeme getireceği konular. Tabii biz buraya çok hazırlıklı geldik. Aslında biraz önce zikrettiğim yüzde 2 kalkınma hedefine ulaşmak için küresel alanda bin eylem planı tespit edilmişti. Ve bunu tabii uygulanması da yakından takip edilecek. Biz buraya gelmeden önce geçtiğimiz günlerde bildiğiniz gibi 25 sektörel, yapısal değişim çerçevesinde 1400'e yakın eylem planı tanımladık, 9 sektörde bunu açıkladık. Türkiye'ye döner dönmez de makro ekonomik reel sektörleri açıkladık. Ekonomik yapısal dönüşüm reformlarını döner dönmez hemen yapacağız. Sonra da sosyal dönüşüm programlarını ilan edeceğiz. Dolayısıyla Türkiye'nin G-20'de alınan kararlara uyum performansına bakıldığında çok az ülke aslında G-20'de alınan kararları kendi ekonomik yapısına Türkiye kadar etkin bir şekilde yansıtmış durumda. Biraz önce B-20 yani G-20'nin iş adamlarıyla yaptığımız toplantıda da bunu vurguladık. Bir taraftan kamu, devlet, hükümet, ekonomik alanda üzerine düşen istikrar ve güven ortamını sağlamak ve yapısal reformları temin etmekle yükümlüyken aynı zamanda özel sektöründe buna uyum sağlayacak şekilde bir süreci benimsemesi çok büyük önem taşıyor. Bütün bunlar önümüzdeki 2 gün içerisinde tabi detaylı olarak tartışılacak" dedi.
OECD yetkilileri ile de görüştüklerini kaydeden Davutoğlu, "Ayrıca hem bu senenin G-20 içindeki şu ana kadar gelen gündemi olacak IMF'de yapısal reformda dahil olmak üzere birçok konu ele alınacak, hem Türkiye gelecek seneki dönem başkanlığıyla ilgili yaklaşımını diğer ülkelerle paylaşma imkanı bulacak. Bunu ben birçok oturumda liderlere aktararak karşılıklı fikir alışverişi içerisinde gelecek senenin planlaması da mümkün olacak. Üçüncü bir boyutta tabi ikili görüşmelerle yine siyasal ve ekonomik sorunların küresel alana giren konular ele alınacak. Bugün Brezilya Devlet Başkanı sayın Dilma Roussef'le ilk görüşmeyi yaptık. Ayrıca OECD Genel Sekreteri'yle OECD G-20 ilişkileri hem de OECD ile ilişkileri konusunda verimli bir görüşme gerçekleştirdik. OECD'nin İstanbul'da bir bölge ofisi açma konusunda da daha önce sağlanan mutabakatın biran önce hayata geçirilmesi konusunu da ele aldık. Tabi yarın bir liderler arasında özel oturumlar olacak. Orada bütün liderler bir araya geleceğiz ve ekonomiyle ilgili sorunları daha detaylı ele alma dışında bunu etkileyebilecek siyasal sorunları da tartışma imkanı bulacağız. Ayrıca fırsat olan alanlarda da ikili görüşmelere devam edeceğiz. Temelde G-20 ekonomik, politik bir örgüt olarak ortaya çıktı, 90'lı yıllardaki ekonomik krizlere tepki olarak. 2008 yılından sonra da zirveye dönüştü. Ancak her zirvede gündem dışında o yılın siyasal sorunları neyse onlar da ele alındı. Geçtiğimiz sene tam kimyasal saldırı sonrasıydı St. Petersburg'da yapılan toplantıda Suriye konusu kapsamlı bir şekilde ele alınmıştı. Mutlaka burada da liderler bir araya alınmışken hepimizi ilgilendiren konuları ele almamız söz konusu olacak. Ancak G-20'nin yapısal anlamda siyasal sorunlarla ilgilenmesi sorununa gelince aslında biz prensipte bunun doğru olduğu kanaatindeyiz" dedi.
"MAALESEF BİR REJİMİN KENDİ HALKINI ACIMASIZCA KATLETMESİYLE TRAJEDİYE DÖNÜŞMÜŞ, SAVAŞ SUÇLARIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
Ortadoğu'da yaşanan siyasi istikrarsızlıkların ekonomiye de yansıdığını kaydeden Davutoğlu, "Hiçbir ekonomik sorun siyasal sorunlardan ayrılamıyor. Yani eğer Ortadoğu'daki siyasal istikrarsızlık kriz ortaya çıkardığında fiyatların yükselmesi dünya ekonomisini etkiliyor. Yani herhangi bir şekilde bir siyasal Ukrayna krizinin enerji piyasaları üzerindeki etkisi onun dünya ekonomisi üzerindeki etkisi herkesin malumu. Yani siyasal alandaki sorunları ekonomideki sorunlardan ayırmak çok zor. Onun için ben ısrarla ekonomik-politik sorunlar, politik yapılanmalarla ilgili sorunlar var. Bugün iş adamlarıyla yaptığımız görüşmede dünyanın en önemli firmalarının temsilcileri onlara da zikrettim. Nihayet siyasal ortamda güven yoksa iş dünyasında istikrar sağlamak çok zor. Bu ülkeler için ne kadar gerekliyse Türkiye içinde getirdiği güven ortamının ekonomiye nasıl ivme kattığı aşikar. Uluslararası toplumda eğer genel bir ivmeye dönük olumlu yapı yoksa ülkeler daha içe kapanmaya yöneliyorlar, daha kendi içinde sorunları çözmeye yöneliyorlar bu da dünya ekonomisinde daralmaya sebebiyet veriyor. Bunları birbirinden ayırmak çok zor. Ancak bazı ülkeler G-20'nin daha teknik bir forum olarak finansal ağırlıklı teknik bir forum olarak kalmasına yakın düşünüyor. Bizimde içerisinde olduğumuz bazı ülkeler gerektiğinde siyasal sorunları da ele alması gereken bir yapı olarak öngörüyor. Mesela 2 sene önce Meksika Dönem Başkanlığı'nda Dışişleri Bakanları Toplantısı yapıldı. Buna bizde o zamanlar ben Dışişleri Bakanı olarak Meksikalı meslektaşıma bunu yapsak çok iyi olur diye birçok ülkeyle paylaşmıştım. Bu yapılmıştı. Ancak bazı ülkeler bu mekanizmanın P5'in veya BM'nin ikame eden bir noktaya getirilmesi konusunda daha hassaslar. Ama her halükarda siyasi konular burada konuşuluyor. G-20'nin kendi içinde yapısal olarak ileriye dönük nasıl bir nitelik kazanacağı konusuysa tabi zamanla ortaya çıkacak ihtiyaçlardan kaynaklanacak. Orada kesin bir şekilde bütün ülkeler mutabık kaldığı yeni bir format yok. Ama Türkiye olarak biz özellikle önümüzdeki dönemde enerji konusunun çok ele alınmasını önemsiyoruz" dedi.
Esad'ın Suriye'de uyguladığı politikayı da eleştiren Davutoğlu, "Yine bugün üniversitede yaptığım, vurguladığım gibi bizim için içselleştirici bir forum olması önemli. Yani G-20'nin böyle P5 gibi ekonomik alanda da tamamıyla kendine özel statü yapan bir grup değil de G-20 üyesi olmayan ülkelere de, kıtalara da açılabilen bir yapıda olması ve onlarla ilişki kurması konusunda da Türkiye öncülük etmiştir. Her zaman Afrika liderleri de bizden G-20'de bizim sözcümüz olun diye bizden ricada bulunmuşlardır. Güney Afrika da var tabi. Dolayısıyla kaçınılmaz bir şekilde siyasal konular gündeme gelir, konuşulur ama G-20'nin yapısal formatında şu anda ülkelerin mutabık kaldığı bir değişiklik şu anda söz konusu değil.
Haberin muhtevasına bakıldığında doğru bir muhteva, yani doğru bir yaklaşımı yansıtıyor. Biz en başından itibaren Suriye konusunda da, Ortadoğu bölgesi ile ilgili gelişmeler konusunda da entegre bir strateji, bütünlük içinde bir strateji önerdik ve onu ön plana çıkardık. Yani noktasal olarak bir problemi çözmek yerine problemin bütün boyutlarını kapsayacak bir çözüme gidilmesi gerektiği yani Suriye'deki problem sadece askeri bir problem değildir, sadece bir terör programı değildir, sadece siyasal bir problem değildir. Hepsinin içinde olduğu ve maalesef bir rejimin kendi halkını acımasızca katletmesiyle trajediye dönüşmüş, savaş suçlarıyla karşı karşıyayız. Özellikle son aylarda IŞİD'in yol açtığı tehdit dolayısıyla belli bir odaklanma söz konusu. Tabi biz o odaklanmaya hiçbir zaman karşı değiliz. Uluslararası terör bütün ülkelere ve Türkiye'ye de özellikle Türkiye'ye tehdittir. Türkiye hiçbir kıyısında terör yapılanması istemez" dedi.
"SURİYE'DE KAPSAMLI BİR ÇÖZÜM BULUNMAZSA BUGÜN IŞİD GİDER, YARIN BAŞKA BİR ÖRGÜT GELİR"
Konuşmasında IŞİD ve Esad rejimi hakkında açıklamalarda bulunan Davutoğlu, "Ama bu terör yapılanması geçen sene yoktu. 2013 Mart'ında dahi yoktu. 2013 Mart'ında ilk IŞİD ilan edildi. Ondan önceki yıllarda yoktu. Hangi şartlarda bu terör yapılanması doğdu? Esad rejiminin işlediği insanlık suçları ve ortaya çıkardığı siyasal boşluk alanında. Dolayısıyla özellikle son aylarda çok yoğun bir şekilde ABD ile yaptığımız istişareler vardı. Hep bu istişarelerde Kobani'ye noktasal bir müdahale hatta sadece havadan bir müdahale yeterli olmaz, bugün eğer Suriye'de kapsamlı bir çözüm bulunmazsa bugün IŞİD gider, yarın başka bir örgüt gelir. Önemli olan istikrarı Suriye'de tekrar temin edecek ve Suriye'deki bütün etnik unsurları bünyesine alacak yeni bir siyasal yapının doğması. Bu konuda maalesef son 3 yıldır ısrarla yaptığımız vurgular pek istediğimiz yansımaları bulmuyordu dünya kamuoyunda. Ve Türkiye'nin mülteci sorununa yaklaşımı dolayısıyla bu tür bir baskı altında olmasından kaynaklandığını düşünüyordu. Hayır bu sorunlar mülteci sorununa yol açtı. Mesela güvenli bölgesi konusunda 2012'de 2011'de söyledik ki bu kadar çok mülteci komşu ülkelere gitmesin diye. Yine uçuşa yasak bölge daha önce zikrettik. Uçuşa yasak bölge ilan edilmiş olsaydı Halep'in üzerinde uçuşa yasak bölge olsaydı Halep'te bugün yaşanan facialar yaşanmazdı. Ama selektif olarak sadece Kobani'ye bakalım, çözüm bulalım. Başka gün şuraya bakalım, şuraya çözüm bulalım dediğinizde karşı tarafta o kadar çeşitlenmiş riskler var ki Esad rejimi riski, IŞİD riski vesaire. Mukabelede bulunmak çok zor. Buradaki Irak'ta da, Suriye'de de temel sorun bir grup toplumsal kesimin sistemin dışına itilmesiydi. Sistemin dışına itilen kesimler kendilerini nerede ifade edebileceklerse, nerede örgütlenirlerse o yapıya yöneldiler. İşte IŞİD benzeri şeyler buradan doğdu. Önemli olan herkesi içine alan siyasal bir çözümü ortaya koyabilmek. Bütün bu şartların sorumlusu Esad rejiminin baskıcı tutumudur" dedi.