Davulun
tarihin ilk çağlarından beri,Asya'da Hunlar, Mezopotamya'da Sümerler
tarafından kullanıldığı bilinmektedir.Romalılar ise davulu savaştıkları
Hun ve Avar Türkleri'nden görmüşlerdi.
Avrupa'da tanıtılıp
yerleşmesini sağlayan ise 16.yy.da Osmanlı Türkleri olmuştur.Türk Ordu
Mızıkası'nın baş sazı davuldu.(Bethoven ''Savaş Senfonisi''nde
-1813-davulla top gürültüleri canlandırılmıştır.)
Zurnaya
gelince; Yakut Türkleri'nin ''Surna''adıyla bu çalgıyı kullandıkları
bilinmektedir.Çünkü o zaman Türkler'de ''Z''İle başlayan ses yoktu.
Dede Korkut''Zurnalı ve Nakkareli''düğün törenlerinden,İbn-i Batuta
Anadolu'daki Ahi Tekkeleri'nde esnaf teşeküllerinin ve efelerin
Davul-Zurnasından bahseder.
Demek ki taa Orta Asya'dan getirdiğimiz bu iki mükemmel ses Anadolu'dan Balkanlar'a kadar uzandı.
Nerede Davul- Zurna varsa orada biz varız;nerede davul- zurna yoksa,
orada biz eksiksiz kalırız. Asırlardan beri davul- zurna sesleri
arasında büyüdük ve üzerinde yaşadığımız topraklara, davul- zurna
sesleriyle bir ruh kazandırdık.
İnce ince, kalem kalem
minarelerimizden,göklere yükselen ezan sesleri, Anadolu'nun
Türkleşmesinde ve Müslümanlaşmasında nasıl büyük bir rol oynadıysa;
yaylalarımızı, köylerimizi ve kentlerimizi dolduran davul-zurna sesleri
de bu topraklara öylesine mührümüzü vurdu.
Anadolu topraklarına
tekbir sesleriyle birlikte, davullar, zurnalar çalarak girdik ve bütün
savaşlarımızda okumuz, yayımız; topumuz, tankımız ve tüfeğimiz yanında,
davulumuz ve zurnamız da vardı.
Anadolu bayramlarında gözlerini açan çocuklar kendilerini davul-zurna sesleri arasında buldu.
Yaylalarda güreşe çıkanlar davul- zurna çalmadan kispetlerini
giymediler.Askere giden delikanlılar davul- zurna ile uğurlandı;
askerden dönenler davul zurna ile karşılandı.
Mubarek Ramazanlarda sahura davul- zurna sesleriyle kalkanlar,yüreklerinde ayrı bir haz duydu.
Büyük meydanlarda cirit oyununa çıkan yağız delikanlıların,al
atları,kır atları,doru atları bile,davul-zurna çalınca şaha kalktı.
Davul-zurna sesleri arasında dünya evine girildi .Davul- zurnayla
halaylar, horonlar, barlar, semahlar oynandı.
Davul bereketti,davul sevgi ve barıştı.Davul özgürlüğün ve bağımsızlığın işaretiydi.
Sayın Sebahattin Bulut'u örnek alarak ve tarihe not düşmek babından,
bu güne kadar Erzurum'da davul zurna çalan müzisyenleri tesbit etmeye
çalıştım.
1- Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında davul-zurna çalanlar.Sayın İhsan Ertugay'ın not defterinden. (s.bulut)
Eyüp Ağa, Recep Çavuş, Tosun AĞA, Mülklü Müştak, Arzıtılı Celal,
Arzıtılı Kemal, Rıfat Emmi, Ramis baba, Ağa Dede, Bilal ağa,
Haydar(Telhüner), Kotoların Abdullah, Öznülü Mehmet, Pulurlu Abıl(kara
abıl), Pulurlu Şeref, Sedat Alpağuz(sedat çavuş-Gafur Alpağuzun babası),Mehmet Ceylenlı(İşocağı davulcusu)
2- 1975'ten sonra tanıdığım ve bir çoğuyla beraber çalışma imkânı bulduğum ''BAR ÇALAN'' Davul ve zurnacılar.
ZURNACILAR
Müslüm Abay, Gafur Alpağuz, Kadir Özalpoğlu, Faruk İçoğlu, Eyüp
Mindivanlı, Gani Koçoğlu, Gani Üçdemir, Mehmet Oğuz, Kemal Ürper, Bilal
Ürper, Cemil Ürper, Şahap Yördem, Secaattin Tatlısu, İlhami Ensaroğlu,
Bülent Dayauç, Taner Şancı,Turan Akdağ, Canip Dikici, Muharrem Sezer.
DAVULCULAR
İlhami Uslu, Vehbi Üçdemir, Ekrem Kotangil(kepçe kulak ekrem), Hamza
Çevik, İbrahim Demir (kara ibo), Köksal Dumlu, Dursun Koçoğlu, Alaattin
Buylucu, Ağa Dumlu(ağa emmi), Recep Emmi..Metin Toktaş.
3- Yukarıda isimlerini yazdıklarımdan ayrı tesbit edebildiğim düğünlerde ve köylerde davul-zurna çalanlar.
Vahdettin Dumlu, Şeref Dadaşoğlu, Mehmet Tazegüllü, Alaattin
Tazegüllü, Nazif Tazegüllü, Şahap Karadağ(soğuk çermik), Arzıtılı
Bayram, Durak Uyanık, Durak Kuzik, Ziya Çil, Mehmet ve Fazıl
Topaloğlu(köse mehmet köyü), Bahattin Dumlu, Şahmettin Tekin,
Abdurrahman Yürütmen, Ahmet Uyanık, Dursun Udun, Keramettin.....
Halk Eğitimi Merkezi'nde iken Halkoyunları yetiştirme kurslarında Usta
Öğreticilik yapacak elemanlara, Davul-zurna (RİTİM) dersi verdirerek
onların bu konuda yetişmelerini sağlamıştım.
Son yıllarda
Halkoyunları yarışmalarında bu usta öğreticilerin gayet başarıyla
Erzurum Bar Ekipleri'ne eşlik ettiklerini gördüm ve açıkçası ne kadar
faydalı bir iş yaptığım konusunda bayağı gururlandım. Bu konuda sayın
Zinnur Gerek in emekleri de inkar edilemez.
Ve şimdilerde
hangi düğüne gidersek gidelim karşımıza hep o usta öğreticiler çıkmakta.
İcra-i sanat mı dersiniz, ekmek parası mı dersiniz, ne derseniz diyin
,sırtlarında davulları ve arkalarında 6-7 kişilik bar ekipleriyle, bir
düğün salonundan diğerine dolaşıp durmaktalar.Demek ki bu iş, çağın
gereği olarak toplumun bir eksiği ve onlar da bu eksiği doldurma gayreti
içindeler. Eh artık bizede onlara başarı dilemek düşer.
Halkoyunları Sevdalılarına saygılarımla!