Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Cenevre'de katıldığı Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nde yaptığı konuşmada Suriye ve Filistin meseleleri üzerine önemli açıklamalarda bulundu.
Erzurumajans-Konuşmasına BM’nin dünya sahnesindeki yerine temas ederek başlayan
Davutoğlu, “Biz, farklı ülkelerin hükümetleri olarak ortak insanlık
şuurunu temsil ediyoruz. Siyasi farklılıklarımıza rağmen, mevzubahis
insan hakları ve insani meseleler olduğu zaman herhangi bir ayrım
yapmaksızın müşterek bir şekilde insani değerler üzerinde
yoğunlaşmalıyız. BM çatısı altında ‘müşterek insani şuur’ ile hareket
etmeliyiz. Suriye'deki felaketten Filistin'deki kabul edilemez
hadiselere, ırkçılığa karşı savaştan göçmen haklarının ihlaline ve ifade
özgürlüğüne kadar Konseyin ilgilendiği mevzular küresel gündemin ön
planında yer alan meseleleridir. Burada yapılan iş, ana esasları teşkil
eden rehberlik olduğundan son derece ciddidir” dedi.
Suriye’de
tüm insanlığın gözleri önünde kabul edilmesi mümkün olamayan
felaketlerin yaşandığına ve insan hakları ihlalinin en büyüklerine şahit
olunduğuna dikkat çeken Davutoğlu, “Paylaştığımız değerlere itibar
edilmediğinden, Suriye'deki insanlık trajedisi hala uluslararası
kamuoyunun gözleri önünde devam etmektedir” dedi.
Türkiye’nin
Suriye’de çalışma yapmak isteyen bağımsız milletlerarası komisyonlara
her türlü imkânı tanıdığını ifade eden Davutoğlu, “Suriye’deki zor
şartlar yüzünden;
- 3,5 milyon insan evini barkını kaybetti
- Yaklaşık 1 milyon Suriyeli komşu ülkelere iltica etti
- Suriye nüfusunun dörtte birinden fazlası Suriye'de ve komşu ülkelerde insani yardım ihtiyacı içinde” diye konuştu.
Davutoğlu,Türkiye’de yaşamakta olan Suriyeli mültecilerin son vaziyetine dair
bazı istatistikî bilgileri de paylaştı. Buna göre;
- Toplam 17 kamptaki Suriyelilerin sayısı 185 binden fazla
- 100 binin üstünde Suriyeli şu an Türkiye'nin farklı şehirlerinde yaşıyor
- Kamplardaki 372 sınıfta 26 bin 315 öğrenci bin 224 öğretmenden ders alıyor
- 24 bin 370 Suriyeli teknik eğitim alıyor
-
727 bin 640 hasta tedavi edildi, 17 bin 670 hasta hala daha Türk
Hastanelerinde, 10 bin 450 cerrahi operasyon gerçekleştirildi.
- Daha da önemlisi 2 bin 490 bebek bu kamplarda dünyaya geldi.
Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu
çocuklar kendi ülkelerinde ve huzur içinde eğitim almalıydılar. Fakat
onların bu temel hakları tecavüze uğradı. Bizim için bu büyük meblağlara
mal olan zorlu bir mesuliyettir. Türkiye kısa zamanda 600 milyon ABD
dolarının üzerinde para harcamıştır. Fakat bu mesuliyetin ne kadar zor
olduğu bizim için mesele değil, biz açık kapı politikalarımızı devam
ettirmeye ve Suriyeli kardeşlerimizde yan yana olmaya devam edeceğiz.”
Davutoğlu,“Milletlerarası cemiyet olarak bu vahşetin yaşanmasına daha ne kadar
seyirci kalacağız?” diye sorduğu konuşmasında, Şam’daki rejimin
meşruiyetini tamamen kaybettiğini tekrarladı.
Filistin Meselesine
dair konuşan Ahmet Davutoğlu, İsrail’in Filistin topraklarında “işgalci
güç” olarak Filistin halkına zulmettiğini ifade etti. Davutoğlu,
kendisini milletlerarası hukukun ve tüm insanlığın üzerinde gören
İsrail’in Filsitin’de sürekli milletlerarası hukuka aykırı şekilde
işgaller gerçekleştirerek ve Filistinlileri hukuka aykırı şekilde İsrail
hapishanelerinde toplayarak zulmettiğini, Doğu Kudüs ve Gazze’nin her
gün aşağılandığını, ayrıca Gazze’nin hukuka aykırı şekilde ablukaya
alındığını ifade etti. Davutoğlu, Filistin’in BM üyeliği ve tam bağımsız
ülke olarak tanındığı zaman tüm bu gerçeklerin daha büyük bir
ciddiyetle karşılanacağını söyledi.
Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, "Uluslararası kamuoyu, Suriye'ye insani yardım amacıyla giriş
için uygun bir ortam kurmalıdır" dedi.
Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, Cenevre'de katıldığı Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları
Konseyinde yaptığı konuşmada Suriye ve Filistin meseleleri üzerine
önemli açıklamalarda bulundu.
Suriyeli insanların gelecekleri için
verdikleri mücadelede destek ve dayanışmaya ihtiyaçları olduğunu
söyleyen Davutoğlu, "Şu an onların ihtiyacı olan şey daha fazla şefkat
konuşması ve sadece verilen sözler değil, etkili ve gerçek bir destek.
İnsan Hakları Konseyi'nin ana hedefi insan hakkı ve özgürlüklerini
korumak ve desteklemektir. Bu ana hedefler ayrım gözetmeksizin el
üstünde tutulmalıdır" dedi.
Davutoğlu, konseye iki girişimi üzerine alması için seslenmek istediğini ifade ederek şöyle konuştu:
"İlk
olarak, Uluslararası kamuoyu tüm Suriye'ye insani yardım amacıyla giriş
için uygun bir ortam kurmalıdır. P5'in farklı politik görüşleri
olabilir fakat ortak insani değer yargıları etrafında birleşmek
zorunludur. İnsani yardım için girişe mani olmak anlaşılmaz bir durum.
BM Güvenlik Konseyi bu insani giriş kararlılığını benimsemeli ve bunu
savunanlar için önlemler almalıdır.
İkinci olarak, Savaş
zamanında bile kurallar vardır. İnsani organizasyonların desteklendiği
Cenevre bu gerçeğin son derece farkındadır. Bugün rejim Suriyelilere
karşı ayrım farketmeksizin bombalamalar ve SCUD saldırıları ile
merhametsiz bir savaş başlatmıştır. Biz Suriye rejimi tarafından
insanlara karşı işlenen bu suçlara bir son vermek için verilen çabalara
katılmalıyız. Suç işleyen hiç kimsenin cezasız kalmayacağından emin
olmalıyız."
FİLİSTİN SORUNU
Davutoğlu, oturumdaki
konuşmasında ayrıca İsrail işgali altındaki Filistinlilerin acılarına da
odaklanılması gerektiğini söyledi. İsrail işgali altındaki Filistin
meselesinin Birleşmiş Milletler kurulduğundan beri tüm insanlığın
kanayan yarası olduğunu ifade eden Bakan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bugün
işgalci güç kendini tüm uluslararası insan haklarının ve insan hakları
kanunlarının üzerinde sayıyor ve esas olarak Filistinlilere 3 ana yolla
zarar veriyor: toprak, insan ve onur.
İlk olarak, 1967 yılından
itibaren Filistinlilerin topraklarını sistematik olarak işgal ederek
Filistinlileri ata topraklarından mahrum eden yerleşimler yasa dışıdır.
Keşif Heyeti tarafından geçen yıl hazırlanan rapora göre bu topraklarda
yarım milyon yasa dışı yerleşimci vardır. Biz raporun da belirttiği gibi
iki devletin yan yana barış ve güvenlik içinde yaşaması vizyonunu yıkan
bu durumu 'ürpertici bir ilhak' olarak kınıyoruz. İsrail anlaşmazlığı
çözmektense şeklini değiştirmeye çalışıyor. İroniktir ki İsrail kapsamlı
ve kalıcı bir barış sağlanmadan güvenliğini hiçbir zaman için garantiye
alamayacağını asla anlamıyor.
İkinci olarak, İnsanlar İsrail
güvenlik güçlerinin elinden acı çekmektedir. Dünya 1948'den beri
Filistinli mültecilerin komşum ülkelerde katlandığı durumlara tanıklık
etmektedir. Fakat işgal edilen bölgelerde durum gittikçe kötüleşmiştir
ve yaralamalar, keyfi tutuklamalar ve ayıplayıcı ayrımcılıklar günün
sıralaması olmaktadır. Söylediğimiz gibi, binlerce Filistinli İsrail
hapishanelerinde aylarca ve yıllarca tutularak hukuk sürecinden mahrum
bırakılıyor.
Ve son olarak, Kudüs'ün doğusunu da içine alan işgal
bölgelerinde her gün ve her meydanda sınanan şey insanın benlik
saygısıdır. Bu sınamalar, mantar gibi çoğalan kontrol noktalarında,
insanların evlerine yapılan baskınlarda, keyfi verilen askeri emirlerde
ve Gazze'de toplu tutuklamalarda sınanmaktadır. Biz tekrar bu insanlık
dışı, illegal müdahaleyi kınıyoruz. ve uluslararası kamuoyunu İsrail'in
Filistinlilerin üzerindeki blokajı kaldırarak insan onuruna saygı
duyması için İsrail'e karşı baskı yapmaya çağırıyoruz.
Biz
Filistin devletinin bu yüce milletler ailesine katılmasıyla sesimizin
daha yüksek çıkacağına inanıyoruz. Filistin Devleti güneşin altındaki
haklı yerini almalıdır."
TEMEL İNSAN HAKLARI ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Günümüzde
ırkçılık, ırk ayrımcılığı, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi'deki
artışın temel insan hakları ve özgürlükler önündeki en önemli engeller
olmaya devam ettiğini vurgulayan Davutoğlu, "Irkçılık ve yabancı
düşmanlığı ile savaş her zamankinden daha önemli hale gelmiştir"
ifadesini kullandı.
Ayrımcılığın kendi kendine son bulamayacağını,
bununla mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Türkiye,
hoşgörüsüzlükle mücadele konusundaki aktif ve yapıcı çabaların bir
parçası olmaktan gurur duymaktadır" diye konuştu.
Türkiye ve
İspanya'nın inisiyatifiyle başlatılan Medeniyetler İttifakı'na da
değinen Davutoğlu, bu projenin kutuplaşma ve aşırılığın önüne geçilmesi
için önemli bir güç olduğunu söyledi.