Sigara kutuları ise çocukların vazgeçilmez oyuncaklarıydı.
Çocukluğumuzda papel oynamak ismi verdiğimiz bu oyun hepimizin vazgeçilmez keyfiydi.
Sabahın erken saatlerinde cadde ve sokaklarda boş sigara kutusu aramak ise en önemli işimizdi.
O devirlerde sigaranın zararları bilinmediğinden bir hayli sigara tiryakisi vardı, öyle ki 70 Cent'e muhtaç olduğumuz dönemlerde margarin, tüp, sigara, benzin yoklar arasındaydı.
Ankara'nın Sıhhiye semtinde bulunan Tekel satış yerinde öyle bir sigara kuyruğu olurdu ki zannedersiniz ki karne devrinde insanlar fırınların önünde ekmek bekliyor.
Sigara bulunmadığı için arkadaşlar arasında sigara ikramları fazla olmazdı, yani Alman usulü yapılırdı, herkes kendi sigarasını yakardı.
Gömlek cebine koyulan ve köşesi açılmış sigara paketinden bir adet çıkarıp kimseye ikram etmeden yakmak hiç de şık olmazdı.
Birde üzerinde sigara taşımayan ama etraftan otlanan beleşçiler vardı, bunlara da "Otlakçı" denirdi.
Sigara paketi, ceket veya gömlek ceplerinde taşındığı gibi yaz günlerinde çorap içerisinde de taşınırdı çorap bir nevi zulaydı.
Birde kulak arkasına sigara koymak alışkanlığı vardı.
Bu kulak arkası uygulamasını daha çok kahvehanelerdeki garsonlar,marangozlar,duvar ustaları ve ağzında sigarası olup da kendisine sigara ikram edilen kişiler yapardılar.
Dövizin ve yabancı sigaraların yasak olduğu o günlerde İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde tombalacılar Palmall, Dunhıll ve Kent gibi yabancı sigaraları kaçak olarak satarlardı.
Köylerde genellikle sarma sigara içilirdi, şehirde de bunun meraklıları yok değildi.
Özellikle kaçak olarak alınan tütün bir güvecin içerisine yerleştirilir ve üstüne kurumaması için nemli bez konurdu.
Tabakaya konulmuş tütün üzerine ise bu maksatla bağa yaprağı yerleştirilir ve kurumanın önüne geçilirdi.
Vatandaşın kullandıkları tütün tabakaları da maddiyatla ilgiliydi, zenginlerin kullandıkları gümüş tabakalar yanında üzerinde ay yıldız olan tabakalar da oldukça yaygındı.
Sigara ve tütün konulan iki çeşit tabaka mevcuttu.
Sigara tabakası daha dar olurdu tütün tabakası ise derin olurdu.
Daha sonraları da tütünü saran makaralı tabakalar piyasaya çıkmıştı.
Tabakaların en meşhuru Van yapısı olan savatlı gümüş tabakalardı ki bu tabakaların üzerinde Osmanlıca yazı ile o günün pulu bulunurdu.
Köy odasındaki sohbetlerde sigara saran kişi tabakasını uzatır ve o tabaka ortada dolaşır bu şekilde bir ikram yapılmış olurdu.
Günümüzde hazır sigara içenler fazla olsa da tütün kullanma geleneğini sürdürenlerde yok değil.
İki parmak ortasına yerleştirilen kâğıda özenle yerleştirilen tütünün sigara şekline dönüştürülüp kâğıdın iki yakasının birleştiği yerin dilin ıslaklığı ile yapıştırılması ve hazırlanan sigaranın ağızlığa takılıp yelek cebinden çıkarılan muhtar çakmağı ile yakılıp dumanın tüttürülmesi keyifçiye müthiş bir haz verirdi.
Tanıdıklarımız içerisinde sarma sigara içenlerden bazıları Sancak Karaavcı, Hamza Urvasızoğlu ve Ahmet Katmer'di.
Eskiden olduğu gibi at ve katır sırtında köylerin ıssız yerlerinde satılan tütünler bugün İhmal Camii'nin civarında ve Mahallebaşı'nda rahatlıkla satılmaktadır.
Tütün satıcıları, ekonomik olmasından ve içerisinde katkı maddesi bulunmamasından dolayı sarma sigaranın daha avantajlı olduğunu savunmaktadırlar.
Muş, Adıyaman ve Trabzon tarafından gelen tütünlerin sert, tatlı sert, yumuşak, mülayim gibi çeşitleri mevcuttu.
Çelikhan Tütünü ise en fazla tercih edilen tütündü.
Sigara ve sarma tütün içenlerden başka şehirde pipo meraklısı olanlar vardı.
Baro Başkanı Rahmetli Abdulkadir Eryurt, Prof.Dr.Kaya Bilgegil, Av. Turan Tufan Yüce,Ecz. Gürbüz Yurdalan,İrfan Pasin ve hayatta olan Kızılay Başkanı Mithat Turgutcan fötr şapkaları ve ağızlarında pipoları ile çok şık görünürlerdi, arkadaş çevremizden olan Dr. Ali Kurt'ta bir dönem pipoya merak sarmıştı.
En son piposuyla gördüğümüz ise Ecz.Recai Uzunlardı.
DEVAM EDECEK...