Cumhuriyet Öncesi Erzurum'daki Yabancı ve Azınlık Okulları -1

Eğitim ve öğretim bir ülkenin hayat iksiridir.

Ülkelerin kalkınmasında , gelişmesinde  siyasi, sosyal ,kültürel ve ekonomik hayatında eğitimin önemi tartışılmazdır.

Hatırlanacağı üzere Osmanlı Devleti farklı etnik köken ve dini inanca sahip unsurları bünyesinde barındırıyordu.

İmparatorluk sınırları içerisindeki  Rum, Ermeni ve Yahudiler azınlık olarak tanımlanıyorlardı.

Bu azınlıklar etnik köklerine göre değil din  ve  mezheplerine göre "Millet" kavramıyla ifade ediliyorlardı.

Kısaca; bunlar, Yunan, Sırp, Arap, Türk vb. değil Yahudi, Katolik, Protestan ,Gregoryen  Ortodoks, Müslüman olarak isimlendirirlerdi.

Bu farklı etnik ve dini unsurlar Osmanlı İmparatorluğu'nun hoşgörü çatısı altında kendi dillerini konuşmakta, kendi dinlerini yaşamakta ve kültürlerini yaşatmakta özgürdüler.

Osmanlı Devleti tarafından sağlanan din ve vicdan hürriyetinden dolayı azınlıklar eğitim ve öğretim alanında bu avantajdan faydalanmışlardı.

Müslümanların eğitim ve öğretimleri, sibyan okulları ve medreselerle  klasik usullerle yürütülürken  azınlıkların eğitim ve öğretimleri  farklılık gösteriyordu.

Osmanlı'da örgün eğitim kurumları medreseler çatısı altında fonksiyonlarını sürdürmüşler bu müesseseler kendilerini yenileme yoluna gitmemişlerdir.

Osmanlıda ilk öğretim, 19 yüzyılın sonlarına kadar çok basit düzeyde kalmış, ilk öğretimden sonra okuma şansı yalnızca erkeklere verilmiş eğitim ve öğretimin temel amacı din olmuştur.

Müspet bilimlere ilginin az olduğu o dönemlerde eğitim ve öğretim nakilci ve ezberci  bir şekilde sürdürülmüştür.

Kapitülasyonların vermiş olduğu avantajlardan ve 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanları ile azınlıklara tanınan geniş haklardan yaralanan yabancılar, bu fırsatları değerlendirerek kendi okullarını açmaya başlamışlardır.

Yabancıların Osmanlı coğrafyası içerisinde eğitim müesseseleri açma düşüncelerinin altında emperyalist düşünce ve misyonerlik yatmaktaydı.

Emperyalist güçler bu emellerini gerçekleştirmek için eğitim müesseselerinin yanında yetimhane, dispanser, hastane, matbaa gibi kurumlar açma yoluna gitmişlerdir.

Bu yaklaşımda asıl gaye imparatorluğun iç işlerine nüfuz etmek Osmanlı Devleti'ni zayıflatıp parçalanmasını sağlamaktı.

Yabancı okulların, İstanbul ,Filistin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kümelenmeleri de elbette ki tesadüf değildi.

Bu amaçlar doğrultusunda  Fransızlar Katoliklerin, Ruslar Ortodoksların, İngiliz ve Amerikalılar Protestanların hamiliğine soyunarak imparatorluk içerisindeki etnik ve dini hassasiyetler üzerinden Osmanlı Devleti'ni zor duruma sokmayı başarmışlardı.

İmparatorluğun parçalanması konusunda bu okulların çok aktif bir rol oynadıkları tartışılmazdır.

16. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığı yaymak ve benimsetmek için  Osmanlı coğrafyasını üs olarak kullanan misyonerler emellerini  eğitim ve öğretim müesseseleri üzerinden gerçekleştirmişlerdir.

Açılan yabancı okulların çoğunun bu misyonerlere ait olması elbette ki bir plan doğrultusundaydı.

İngiltere ,Almanya ,Fransa, İtalya ve Amerikan misyonerlerinin başını çektiği bu okul açma yarışına daha sonra Rusya, Avusturya-Macaristan ve İran gibi devletlerinde katıldığı görülmektedir.

İlk yabancı okullar Fransızlar tarafından açılan Katolik  okullarıdır daha sonra  bunları Protestan okulları  takip etmiştir.

Eğitimi Protestanlaştırma düşüncesiyle ortaya çıkan bu harekâtın başını Amerikalı misyonerler çekmiştir.

Bu proje 1810 yılında Boston'da kurulmuş olan "American Board of Commissioners for Foregin Mission" isimli misyoner teşkilatı tarafından uygulamaya konulmuştur.

Osmanlı sınırları içerisinde  muhtelif şehirlerde  yapılanmaya giden bu teşkilat , 1838 yılında Erzurum'da örgütlenmiştir.

Osmanlının çözülme sürecinde bu misyoner okullar ,azınlıkların isyan hareketlerinde ve ülkeden kopma konusundaki eylemlerde önemli rol oynamışlardır.

Başlangıçta, açılan bu yabancı okulların  devletin iznine bağlı olmaması ,fermanlarla bu fonksiyonun yerine getirilmesi, çoğu okulun ruhsatsız ve denetimsiz eğitimlerini sürdürmeleri son derece vahim bir tablodur.

Her ne kadar bu okullar için bir denetim mekanizması kurulmak istenmişse de devletin çöküş sürecinde bu uygulama yeteri kadar başarılı olmamıştır.

Sultan II Abdülhamit, konuyla yakın ilgilenmiş , Amerikan okullarını denetime tabi tutmak için uğraşmış, bunun neticesinde Amerikan Board temsilcileri 1892 yılında  ABD başkanından sultana göz dağı vermesi için ABD Filosu 'nu İzmir, Selanik ve İstanbul limanlarına göndermesini talep etmişlerdir.

DEVAM EDECEK...
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Bahriye DUYMUŞ 01 Ocak 1970 02:00

    Cumhuriyet"ten önce açılan yabancı okullar Osmanlı Devlet'inin eğitim hayatına modern eğitim yöntemlerini , yeni.ders araç ve.gereçlerini , yabancı dil öğretilmesini ve Osmanlı Devletinin batıya açılmasını sağlaması bakımından faydalı olmuştur Ancak; Bu okulların getirdiği faydaların yanı sıra yıkıcı faaliyetlere zemin hazırlaması unutulmamalıdır .Bu izinsiz açılan okullar Osmanlı Birliğini bozmaya çalışmıştır.Ayrıca Toplumda ayrışmalara sebeb olmuştur.