Gemalmaz Çarşısı’nın caddeye bakan diğer köşesinde ise Saray Lokantası bulunurdu, camlarının orta yerinden aşağı perdeleri olan bu lokantayı Niyazi Usta işletirdi.
“Er ve Erbaşların girmesi serbesttir” şeklinde bir levhanın bulunduğu bu lokantanın kapısında, yaz mevsiminde diğerlerinde olduğu gibi boncuktan yapılmış sineklik vardı.
Lokantanın yanında Hikmet Ağabeyi’nin gazeteci dükkânı yer alırdı.
Tatilde Hikmet Ağabeyi’nin yeğenleri amcalarına yardıma gelirlerdi, dükkânın önünde: “Gazeteler taze taze” diye bağırırlardı.
Hikmet Ağabeyi’nin motosiklet ve av merakı vardı, bundan dolayı mıdır bilemiyorum, kendisi etrafta “Kartal Hikmet” diye bilinirdi.
Hikmet Ağabeyi’nin en yakın arkadaşı, bitişiğindeki eskici Ağa Emi idi.
Bayramlarda Hikmet Ağabeyi maytap, tapa ve çat pat satardı.
Caddenin ana baba günü olduğu bu günlerde, Hikmet Ağabeyi’nin dükkânının önü çocuklardan geçilmezdi.
Patlayan maytaplardan dolayı fayton atlarının ürktüğü de çok olurdu.
Rusların futbol takımını Moskova’da 2 – 0 gibi net bir skorla yendiğimiz günde şehir ayağa kalkmış, Hikmet Ağabeyi bu 2 – 0’lık skoru kireçle caddeye yazarak galibiyeti kutlamıştı.
Aradan yıllar geçmişti, C. Gürsel Stadyumu yukarısında küçücük bir ağaçta kendini asarak intihar ettiğini duyduğumuz da kendisinden ancak haberimiz olmuştu.
Erhan Gemalmaz’ın uzun süre işlettiği Can Market’in bulunduğu yer, o günlerde boştu, sadece bodrumu yapılmıştı.
Meyve ve sebze satan tablacı Yılmaz, Yaşar ve Köksal kardeşlerin balıkçı tezgâhları ile Erzurum’un ilk sandviç ve tost yapan büfesi buradaydı.
Turgut Gemalmaz’ın üniversite kitapları ve günlük yabancı dergi sattığı “Turgut Kitapevi”, Molla’nın kardeşi Feramuz Usta’nın kunduracı dükkânı ile Bayburtlu Şefik Amca’nın bakkal dükkânı yan yana sıralanırlardı.
Şefik Amca daha sonra burayı oyuncakçıya çevirmişti, Japon Oyuncakçısı ismiyle çalışan bu dükkân, o günün şartlarında o kadar güzel oyuncaklar getirirdi ki çocuklar bu dükkânın önünden ayrılmak istemezlerdi.
Bir keresinde; vitrine koyduğu raylar üzerinde giden küçük treni, büyükler bile hayranlıkla izlemişlerdi.
Şefik Amca daha sonra aşağıdaki Bayburtlu Aktürk kardeşlerin kuruyemiş dükkânını da alarak, orayı da oyuncakçı dükkânına çevirmişti.
Üçüncü Ordu’nun Erzurum’da bulunduğu dönemlerde, şehirde fazlaca askeri terzi vardı.
Terzi Selahattin’in işlettiği “Ünlü Terzihanesi” ve altında Terzi Ahmet Çırpılı’nın Askeri Terzihanesi, Cumhuriyet Caddesi’ndeki askeri terzilerdi.
Radyo programlarının can kulağı ile dinlendiği terzilerde, sabah erkenden kömürlü ütüler kapının önünde hazırlanır ve dükkândan içeri alınırdı.
En fazla sohbetin ve haberin olduğu işyerleri, genelde berberler ve terzilerdi, memlekette, şehirde ne olmuş ne bitmiş, anında buralarda konuşulurdu.
O günlerde askeri terziler çok revaçtaydılar, Ünlü Terzihanesi’nde Selahattin Usta’nın bir kardeşi vardı, biraz safçaydı, o dükkânın götür getir işlerine bakardı, kendisini “Hıllo” diye çağırırlardı.
Askeri terzilerden aşağı, Bingöl’lerin yeni yaptıkları beş katlı apartmanın altındaki Erça Mağazası, zamanın en görkemli işyerlerinden biriydi, şimdiki beyaz eşya mağazalarını anımsatıyordu, hatta ilk şofbeni Erça’da görmüştük, Erçan’ın kapısının önünde sıcak su veren bu yeni icat, herkesin dikkatini çekiyordu.
Erça’nın sahibi Memduh Çalkavur; kısa boylu, gözlüklü, şişman bir adamdı, ağzından düşürmediği Kulüp Sigarası ile kapının önünde dururdu.
İki katlı taş bina olan vakıf apartmanının biri yukarıda, biri de aşağıda olmak üzere iki bahçesi bulunurdu.
Büyük bahçenin arkasında Vehip Atalay’ların, leylak ve akasya ağaçlarıyla bezeli bahçeli evleri bulunurdu.
İki katlı ve dört daireden oluşan vakıf evi sökülerek, altında dükkânlar ve üzerinde dershane bulunan bina yapılmıştı.
Erzurum’da sol düşünce kitapları satan Osman Kuzulugil’in Üniversite Kitapevi, onun yanında kadın kuaförü Muzaffer, Cemal Atalay’ın kitap ve kırtasiye dükkânı ve kadın terzisi Baki burada bulunurlardı.
Sporcuların uğrak yeri olan 3 Temmuzlu Günkut’un işlettiği Girne Lokantası da bir müddet burada iş yapmıştı.
Vakıflara ait olan bu dükkânlar yıkılarak, yerine şu an Esadaş Oteli olan bina yapıldı.
Bu otelden önce de burası “Ruhi Özcan Öğrenci Yurdu” olarak hizmet vermişti, yurdun altında ise “Ahsen Kitap ve Kırtasiye” dükkânı vardı.
İskender Paşa cemaati lideri, rahmetli Prof. Dr. M. Esat Coşan Hoca Efendi ile rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da bu yurdun konferans salonunda öğrencilerle güzel bir sohbet yapmışlardı.
Atalay’ın dükkânına merdivenle çıkılırdı, biriktirmiş olduğum cep harçlıkları ile İngilizce – Türkçe sözlüğümü buradan aldığımda, sanki hazine bulmuş gibiydim.
Ortaokul’u okurken İngilizce derslerimize barış gönüllüleri gelirlerdi, İngiliz olan bu gönüllülerden biri de bizim İngilizce dersimize girerdi, ismini bilmiyorduk ama ona kısaca Mr. No diyorduk.
Kadın terzisi Baki’den sağa dönülünce de dar bir sokaktan geçip Atatürk evine çıkılırdı, bu dar sokakta kadın terzisi Şadi, müzik aletleri satan bir işyeri ve kahvehane vardı.
Çaykara Pasajı’nın olduğu yerin önünde, Ecz. Duygu Güllülü’nün Derman Eczanesi bulunurdu.
Derman Eczanesi’nin sahibi Ecz. Duygu Abla, son derece kibar, bilgili ve mütevazı bir kişilikti.
Meslekten dolayı ara sıra uğradığım Derman Eczanesi’nde, hayatımın en güzel tesadüfü ile karşılaşmıştım, bu tesadüf; otuz yıllık evlilik hayatımın ilk başlangıcı olmuştu, bundan dolayıdır ki eşim Hülya Hanım’ı ilk gördüğüm Derman Eczanesi’nin, aile hayatımızda çok özel bir yeri olduğunu söyleyebilirim.
Derman Eczanesi’nin üzerinde Sağlıkçılar Lokali, Fil Köprüsü’nün üzerinde bulunan bu kompleksin arka tarafında ise Doğuspor ve Palandökenspor kulüpleri yer alırdı.
Dere Mahallesi’nden gelen sular Fil Köprüsü’nden geçerek Çaykara’dan aşağı inerdi.
Cumhuriyet İş Merkezi’nin bulunduğu yerdeki Ömür Aile Çay Bahçesi, tartışmasız şehrin en renkli mekânlarının başında geliyordu.
Raci Alkır, Remzi Dane, Zeki Süzergil, Gündüz Gözümoğlu, Fuat Lehimler, Ragıp Topçu, Mete Çelenk, İhsan Çağlar, İlhami Özşaşılar, Sevim Demirci, Necla Çelenk gibi yerli sanatçıların sahne aldığı bu bahçe, yaz gecelerinde Erzurumlu ailelerle dolup taşardı.
Bahçede sahneye çıkan saz sanatçıları arasında Muammer Özkavcı, Cengiz Çelenk, Metin Gülebenzer, Kenan ve Adnan Muharremoğlu kardeşler vardı.
Ünlü ud sanatçısı Coşkun Sabah da “Ömür Aile Çay Bahçesi”nde sahne alanlar arasındaydı.
Ömür Aile Çay Bahçesi’nin hafta içindeki Bayanlar Matinesi’nin de aynı dolulukta olduğu söylenir, hatta hanımların oturacak sandalye bulmakta zorlandıklarından bahsedilirdi.
Bahçenin arka tarafında bulunan çocuk bahçesinde ise çocuklar salıncaklara binip sallanırlardı.
Sökülmeden önce bu bahçeyi, rahmetli Nail Ağabeyi ile Hayrettin Kotangil bir müddet işletmişlerdi.
Çay bahçesinden sonra bugün de aynı özelliğini koruyan Tekel binası ve 9. Kolordu Komutanlığı ile Havuzbaşı’nda, Cumhuriyet Caddesi son bulurdu.
Bayram günlerinde Tekel binasının önünde kurulan Zafer Takı ise oldukça göz alıcıydı.
Haşim İşcan tarafından Erzurum’a kazandırılan Havuzbaşı, yaz gecelerinde Erzurumluların en fazla uğradıkları yerlerin başında gelirdi.
Aileler buradaki banklarda oturur, çekirdeklerini (sımışka) ve dondurmalarını yiyip temiz hava alırlarken, çocuklarda havuzun etrafında koşup oynarlardı.
Havuzun ortasına, birde ahşaptan Boğaziçi köprüsünün benzeri yapılmıştı. (Devam edecek...)