Bilinçli politikaların sonucu mudur veya tesadüf müdür, genelde şehirlerin batıya açılan bölgeleri daha modern ve estetik görünümlüdür.
Bu bakış açısıyla ülke genelinde bir değerlendirme yapacak olursak, doğu ve batı arasındaki farkı da net bir şekilde anlayabiliriz.
Şehrimizin batı tarafındaki göze çarpan fark edilir gelişmişliği, ne yazık ki şehrin diğer bölgelerinde göremiyoruz.
Bir zamanların en gözde mekânlarının olduğu Mahallebaşı, Gölbaşı, Nazik Çarşı gibi semtler eski cazibesini kaybederken, şehrin batısındaki mezarlıkların bulunduğu köhne yerlerin, Cumhuriyet’ten sonra gelişerek gösterişli bölgeler haline gelmesini de bu bakış açısıyla değerlendirebiliriz.
1918’de düşman işgalinden yanmış ve yıkılmış olarak çıkan Erzurum, Cumhuriyet’in ilanından sonra ciddi bir imarlaşma çalışmasına girmiş, fedakâr ve yetenekli yöneticiler sayesinde ilk hamlelerini yapmıştı.
1924 depreminden önce başlatılan bu çalışmalar, depremin verdiği yıkıma rağmen sistemli bir şekilde devam etmiştir.
İşte bu serüven içerisindeki en önemli kazanımlardan birisi, şüphesiz Cumhuriyet Caddesi’nin açılmasıdır.
Her ne kadar halk arasında “Mecburiyet Caddesi” olarak telaffuz edilse bile, Cumhuriyet Caddesi şehrimizin en önemli arterlerinin başında gelmektedir.
Başlangıçta ismi Gazi Caddesi olarak düşünülen bu cadde, yine hemşehrimiz Gazi M. Kemal’in tavsiyeleri doğrultusunda Cumhuriyet Caddesi olarak değiştirilmişti.
Cumhuriyet Caddesi’nin Dadaş Sineması’yla Havuzbaşı arasında kalan bölümü oldukça kalabalık ve canlı olmasına rağmen, her ne hikmetse Dadaş Sineması’ndan Tebrizkapı’ya uzanan kısımda bu denli bir canlılığı görememekteyiz.
Kuşkay binasının bulunduğu yerde iki katlı, altında dükkânlar olan eski bir bina bulunmaktaydı.
Bu binanın üst katında Diş Hekimi Lütfü Yalım hastalarını kabul eder, binanın alt katında ise Kunduracı Lütfü, Berber İbrahim, Terzi Asım ve Tekelci Mehmet adlı esnafların dükkânları bulunurdu.
1963 yılında inşasına başlanan Kuşkay binası, şehrin en görkemli yerine yakışır bir görünümle, 1964 yılında tamamlanmıştı.
O günlerde hafriyat işleri bir atlı, iki tekerlekli Gümüşhane arabalarıyla, Gümüşhaneliler tarafından kazma kürek kullanılarak yapılırdı, Kuşkay binasının temelini de Gümüşhaneliler açmıştı.
Kuşkay binası şu anda Cumhuriyet Caddesi’nin en şık binalarından olma özelliğini hâlâ sürdürmektedir.
Yıllar önce, “Buzlar Çözülmeden” isimli filmi çekmek için Erzurum’a gelen Fikret Hakan, Selda Alkor, Reha Yurdakul, Sami Hazinses, Atıf Kaptan, Suzan Avcı, Osman Alyanak, Hüseyin Baradan gibi ünlü sanatçıları, Kuşkay binasının zemin katında bulunan pastaneye geldiklerinde görmüştük.
Beyaz perdede gördüğümüz bu starları yakından görmek, hepimizi heyecanlandırmıştı.
Bundan dolayı, Kuşkay’ın önü artistleri görmek isteyenlerle ana baba gününe dönmüştü.
Kuşkay binasının önündeki kaldırımda kırk yıldır ayakkabı boyacılığı yapan Ömer Ağabeyi, caddeyi en iyi bilenlerden biri.
“Ne adamlar geldi geçti bu caddeden” diyor, “O güzelim adamlar birden yok oldu, pis ağızlı, pis adamlar türedi caddede, caddeyi pislettiler” diye de sitemini eksik etmiyor.
Kuşkay binasından aşağı inildiğinde Yenişehir Lokantası göze çarpardı, Erzurum karması ile maç yapmak için şehrimize gelen Galatasaray’ın; Metin Oktay, Talat, Gökmen, Yılmaz, Ergün, Uğur, Turan gibi ünlü futbolcuları Yenişehir Lokantası’nda yemek yemeğe gelirlerdi, futbol meraklıları da onları görebilmek için lokantanın kapısında bekleşirlerdi.
1967 yılının Eylül ayında yapılan bu özel müsabakada Galatasaray, Erzurum Karması’nı 5–1 mağlup etmişti.
Rahmetli Hadi Vuraler Ağabeyi’nin kaptanlığını yaptığı Erzurum Karması’nın golünü de beyefendiliği ile tanıdığımız, ismi gibi ender insan olan Ecz. Ender Narmanlıoğlu Ağabeyi atmıştı.
O günlerde Galatasaray gibi bir takımın Erzurum’a gelmesi imkânsız gibi bir şeydi, İstanbulspor’da uzun yıllar kaptanlık yapan hemşehrimiz Kenan Buharalı ve Kardeşi Mesut, bu organizasyonu Erzurum için ayarlamışlardı.
Yenişehir Lokantası’nın üst katında lokal bulunurdu, bu lokal Erzurumspor lokali olarak da uzun yıllar çalışmıştı.
Erzurum’un ünlü kabadayılarından Adnan Kutlu’nun (Vıdıt) işlettiği bu lokale üniversite öğrencileri devam ederdi, hali vakti yerinde olmayan öğrencilere Vıdıt Ağabeyi’nin çokta babalık yaptığı bilinirdi, ne yazık ki bu mert delikanlı işlettiği mekânında çıkan bir kavgada tabancayla vurulup hayata veda etmişti, Vıdıt’ın cenaze töreni de yaşamı gibi renkli ve farklı olmuştu.
Bu kavgada atılan mermilerden biri de Yenişehir Lokantası’nın yanında kunduracılık yapan Feridun Usta’nın vitrinine isabet etmişti.
İmalatçılık da yapan ayakkabıcı Feridun Usta göbekli ve şişman fiziği ile dar ve uzun dükkânında oldukça hareketliydi.
Feridun Usta’nın yanında Osman İnce’nin içkili Uğrak Lokantası bulunurdu, bir müddet balıkçı olarak da çalışan bu işyerinin vitrininde, devamlı: “Balık yarın gelecek ”yazısı göze çarpardı.
Bu işyeri Karadenizli Köseoğulları tarafından Efes Pastanesi olarak hizmet verdi.
Efes Pastanesi’ni 1976 yılında devralan Nadir Burumoğlu, bu işyerini 1989’a kadar aynı isimde işletmişti.
Hacı Halis Ağabeyi’nin fotoğrafçı dükkânı da “Foto Halis” ismiyle caddenin bu sırasında yer alırdı.
Erzurumluların yakından tanıdığı Omo Kemal’in büyükçe bir resmi de Halis Ağabeyi’nin vitrinini süslerdi.
Oldukça güzel çekilmiş bu resim, şehre gelen yabancıların bile dikkatini çeker, caddede gezenlerin bakıp gülümsemelerine yol açardı.
Halis Ağabeyi genç yaşta hacca gidip gelmişti ve hayatını çokta güzel bir düzene sokmuştu.
Üç numara tıraşlı halimizle vesikalık fotoğraflarımızı çeken Halis Ağabeyi, şimdi Köşk Camii’nin en sadık cemaatleri arasında emekliliğin tadını çıkarıyor.
Bir gün Halis Ağabeyi’nin dükkânına, başında kovboy şapkalı, çizmeli bir adam girmiş ve fotoğraf çektireceğini söylemiş, Halis Ağabeyi: “Siz hazırlanınca haber verin” diye adamı stüdyoya almış, bir müddet sonra adam: “Ben hazırım” demiş, Halis Ağabeyi içeriye girince ne görsün, adam bir anda belinden bir tabanca çıkarmaz mı! Halis Ağabeyi şaşkın, “Ne oluyor” derken, adam: “Benim silahım ruhsatsız, büyük bir resim çektirmek istiyorum, onun için böyle davrandım” der, soyulacağını veya saldırıya uğrayacağını zanneden Halis Ağabeyi’nin bu yaşadığı olay hiç aklından çıkmamış.
Halis Ağabeyi’nin komşusu Kunduracı Mahmut Ustaydı, Gemalmaz Çarşısı’nın köşesinde ise Gömlekçi Kadir Usta bulunurdu.
Daha sonra bu dükkân Cevat, Yusuf ve Necati Topalan kardeşlerin, radyo, pikap sattıkları Işılay Mağazası ismiyle uzun yıllar çalışmıştı.
Caddenin bereketli kalabalığından dolayı, Topalan kardeşler dükkânlarının önüne o günün şartlarında yirmi beş kuruşla çalışan elektrikli bir masaj aleti koymuşlardı.
Titreşim yaparak vücudu rahatlatan bu makinenin ismi de vibratör olarak reklâm edilirdi.
Köşe başındaki Işılay Mağazası’ndan sağa dönülünce Gemalmaz Çarşısı’na girmiş olurdunuz. (Devam Edecek)