Cumhuriyet Bayramını kutlarken
Yönetim biçimimizin şekillendiği cumhuriyetimizin ilân edilişinin 92. yıl dönümüdür. Geçmişte toplumların tarihlerinde farklı yönetim ve devlet şekilleri görülmüştür. Binlerce yıllık insanlık tarihinin çok acı tecrübelerden geçerek varabildiği en insanî, erdemli ve makul değerlerle örülü yönetim şekli, hiç şüphe yok ki, insanlık hak ve hüriyetini ve onurunu esas alan özgür demokratik cumhuriyet yönetim tarzı olmuştur. Milletimiz de beyliklerden, hanlıklardan, mutlak monark sultanlıklardan geçerek, ancak yüz yıllar sonrasında, bugünkü demokratik cumhuriyet yönetim anlayışına erişebilmiştir. Ve bu maksatla demokratik cumhutiyetin kıymeti bilinmeli ve özünde barındırdığı değerler ve güzellikler örselenmeden ve özümsenerek yaşatılmalıdır. Her geçen gün çoğulculuk üzerine bina edilecek cumhuriyetimiz, yeni çağdaş hukukî normlarla taçlandırılmalı....
Türkiye cumhuriyeti, büyuk devlet adamı Atatürk'ün, halkımızla birlikte gerçekleştirdiği milletimizin en değerli ve en seçkin eseridir. O'nun ifâdesiyle "Cumhuriyetimiz Türkiye'nin asırlar boyunca mutluluğunu sağlayacaktır. Bize düşen cumhuriyeti anlamak ve kıymetini bilerek çalışmaktır." Çiçek dalında nasıl özgürce büyür, serpilir ve gelişirse, çocuk nasıl anne kucağında mutlu olursa; bir milletin insanları da, özgür, bağımsız ve demokratik bir cumhuriyet yönetimde, öylesine rahat ve huzur içinde yaşar ve mesut olurlar. Ancak böylesine bir idrak ve inançla yarınlarımız daha aydınlık ve geleceğimiz öylesine daha da bir parlak olabilir. Birilerinin bilmem ne adına, millî ve demokratik lâik cumhuriyet yerine, miâdini tüketmiş ilkel ve köhnemiş çağdışı yönetimlerin özlemini çekerek, ham hayâllerin ardına düşmeleri beyhude bir gayret....
Bir büyük mücâdelenin ardından kurulan cumhuriyet Türkiyesi, hedefine çağdaş medeniyeti koymuş, varlığını ve enerjisini, yüz yıllar boyu ihmal edilerek, kaderine terkedilen sefil Anadolu'nun kalkınmasına ve biçâre Anadolu insanının refahına adamıştır. Anadolu'un refahının sağlanabilmesinde ve çağdaş medeniyetin aşılması sürecinde, oluşturduğu millî eğitim anlayış ve felsefesiyle de bilim ve aklı rehber edinmiştir.
İnsanlık hedeflerine varabilmenin yolunu da, söylenenleri tekrardan ibaret körü körüne bir biat yerine, bilim ve aklı esas alan, aynı zamanda, millî ve ahlâkî değerleriyle bezenmiş, geçmişiyle övünen, geleceğine güvenle bakan, analitik düşunceye açık, sorgulayan, eleştiren ve neticede, şunun bunun kindâr neslinde değil, kendisiyle ve insanlık değerleriyle barışık millî ve çağdaş bir gençlikte aramıştır. Mecrâsından çıkarılan bilimsel eğitim anlayışı yerine, uygulamaya konulan köhnemiş bir eğitim zihniyeti ve felsefesiyle, günümüzdeki insanlıkla ve yükselen değerlerle yarışabilmenin ve yolumuza devam edebilmemizin imkânı hiç ama, hiç yok.
Cumhuriyetin ilânıyla birlikte şekillenen millî ve üniter Türk devleti, dünyada itibarlı ve bölgesinde bir denge unsuru olma vasfıyla, "yurtta sulh, dünyada sulh" ilke ve politikalarıyla yoluna devam etmiş; hamâset yüklü ve içi kof bir takım hayâlcı macerâlara sürüklenmemiştir. Yaşadığı coğrafyada örnek ve gıptayla izlenen bir barış adası olmuştur. Bu tarihî cizgiden sapmalar nedeniyledir ki, millet olarak an ve tarih itibarıyle yarınları belirsiz, endişeli ve kaotik bir süreçten geçiyoruz.
Birliğimizi ve bütünlüğümüzü sarsarak, yolumuzu kesmek, bir takım iç sıkıntılar ve bizleri hiç ilgilendirmeyen bazı dış mes'elerle enerjimizi boşa harcamış olmamız sebebiyle, giderek ağırlaşan ve âdetâ arap saçına dönüşen ve içinden çıkılamaz hale gelen, varlığımıza ve cumhuriyetimize yönelen iç ve dış tehlikelerle karşı karşıyayız. Ne yazık ki, bazı kısır ve ucuz siyasî çıkarlar uğruna, çevremizde gelişen olayları ya farkında değiliz veya kavranılamayan umursamaz bir tavır sergiliyoruz.
Bu arada, dahilî meselelerimizi de def edemediğimizden olacak ki, güdülen yanlış politikaların oluşturduğu toplumsal ayrıştırmaların getirdiği etnik aidiyetli ve mezhepsel kimlik siyaseti, yarınlarımızdan emin olmayan huzursuz, endişeli ve birbirimize karşı da sevgiden uzak, partikülleri duyarsız ve acımasız bir topluluk haline geldik.
Her şeye ve tüm siyasî olumsuzluklara rağmen, kaynağını milletimizin üstün değerlerinden ve ahlâkından alan cumhuriyetimize sevdâyla, sadakatle bağlı olarak, aydınlık yarınlara emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz. Neticede, çöken bir imparatorluk enkazından "Millî devlete", "reâya"dan (sürü), ve "tebaa"dan vatandaşlığa, "kul taifesi"nden özgür bireye geçişin sağlandığı cumhuriyetimize karşı, sevgimizin ve sevincimizin hazzını milletçe tadmanın idrâki içindeyiz. Karamsar değiliz. Buruk da olsa, daha güzel, daha da sevgi dolu barış ve kardeşliğin yeşerdiği erdemli günlere erişebilmenin arzu ve umuduyla, cumhuriyetimizin yıl dönümünü kutluyoruz. Cumhuriyetimizin kurucu irâdesine ve felsefesine hürmeten, M. Kemal Atatürk ve arkadaşlarının ruhları bir kez daha şâd olsun.