Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 5. Büyükelçiler Konferansı’na katılmak üzere Ankara’ya gelen büyükelçilere Çankaya Köşkü’nde öğle yemeği verdi.
Erzurumajans-Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, Türkiye’nin dış politikasını değerlendirerek, “Dönüşüm
içinde bulunan ülkelere yönelik politikalarımızda dalgalar durulduğunda,alevler söndüğünde millet olarak nasıl bir sonuç elde edeceğimizi
hesaba katmak mecburiyetindeyiz. Eninde sonunda bu kargaşalar bitecek”
dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 5. Büyükelçiler Konferansı’na
katılmak üzere Ankara’ya gelen büyükelçilere Çankaya Köşkü’nde öğle
yemeği verdi. Cumhurbaşkanı Gül, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile
birlikte davetlileri kabul etti. Yemekte bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, “Uzun yıllar ortak mesai harcadığım dışişleri camiasıyla
bir araya gelmek benim için her zaman özel olmuştur. Bugünde ayrıca özel
bir gün yaşıyoruz” dedi.
Konferansın geçen senelerde olduğu gibi
bu defada dış politika hakkında beyin fırtınası oluşturacağına ve dış
politikanın oluşmasına çok büyük katkıların ortaya çıkacağına inandığını
dile getiren Gül, “Bu konferanslar çok verimli geçmekte ve faydası çok
olmaktadır. Bu çerçevede konferansın temasının ‘İnsani Diploması’ olarak
seçilmesini de çok isabetli olmuş. Son iki yıl zarfında Akdeniz
havzasında çok büyük değişiklikleri şahit olduğumuz düşündüğümüzde yine
Akdeniz havzasının siyasi, ekonomik değişimini ana tema olarak
inceleyecek olmanız ve bu çerçeve içerisinde tartışmaların yürüyecek
olması da yine gerçekten çok iyi seçilmiş. Şüphesiz ki bu toplantılarda
Türkiye’nin politikalarını oluşturan hükümet temsileri, diğer
şahsiyetler onlardan birinci elden bilgiler alınıyor ve çeşitli sorular
soruyorsunuz. Onlar bunlara muhakkak ki tatmin edici cevaplan vermekte.
Enerjiden, ulaştırmaya kadar bir çok konu ciddi konu takip edilmekte”
dedi.
“AB’NİN YENİ BİR DÖNÜŞÜM YAŞAYACAĞI ARTIK KAÇINILMAZ”
Büyükelçilerin
İzmir’e gidecek olmalarını takdir ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı
Gül, “İzmir’i biraz öne çıkartmamız gerekiyor. Birçok bakımdan
Türkiye’nin en şirin şehri, ayrıca önemli uluslararası toplantılara da
ev sahipliği yapmaya aday bir şehrimiz” dedi.
Dünyanın büyük bir kesimi 2012 yılını çeşitli krizlerle geçirdiğini söyleyen Gül, konuşmasına şöyle devam etti:
“Çok
şükür biz geçen sene diğer ülkelerle mukayese ettiğimiz de onlardan çok
daha iyiyiz. Ama, bu krizlerin büyük bir kısmı da yakın coğrafyamız da
hep gerçekleşmekte. Akdeniz’in iki yakasında hali hazırda devam eden
gelişmeler ve dönüşüm dünya siyasetinin önümüzdeki 10 yıllara damgasını
vuracak niteliktedir. Akdeniz’in kuzeyinde küresel ekonomik krizin
pençesinden bir türlü kurtulamayan Avrupa ülkeleri ve AB maalesef
halklarına da çok acılar çektirmektedir. Ama inanıyorum ki bu krizler
devam etmeyecektir. Nihayette krizlerin sonunda bütün krizlerden ders
alan ülkeler daha güçlü bir şekilde çıkmakta ve kendilerine yeni bir
düzen vermekte. Bu çerçeve içerisinde bizimde Avrupa’da olan bitenleri
çok yakından takip etmemiz, özellikle AB’nin yeni bir dönüşüm yaşayacağı
artık kaçınılmaz. Bunu çok iyi bilmemiz ve gelecekte kendi yerimizi ona
göre tespit etmemiz açısından da olup bitenleri iyi izlememiz
gerekmekte. Şüphesiz ki, bu krizler onlara çok açılar çektirirken
bizlere yansımaları olmaktadır. Ümit ederiz ki, kısa süre içerisinde
Avrupa bütün bunları atlatır.”
“ARAP UYANIŞININ YAŞANDIĞI ÜLKELERDE SIKINTILAR DEVAM EDECEK”
Akdeniz’in
güneyinde ve doğusunda kalan coğrafi ada da ise yerleşik düzenin büyük
ölçüde çöktüğünü ve yepyeni bir siyasi tablonun da ortaya çıktığını
ifade eden Gül, Arap uyanışı ile birlikte Akdeniz havzasının yeniden
dünya siyasetinin merkezine oturduğunu vurguladı. Gül, “Eski dünyanın
tamamını oluşturan Afrika ve Avrasya kıtalarının ortasında yer alması
hasebiyle orta deniz diye atlandırılan Akdeniz, tarih boyunca çok sayıda
medeniyetinde beşiği olduğu malumdur.
Çok kültürlülüğün hüküm
sürdüğü imparatorlukların çoğu bu havzada kurulmuştur. Dinler ve
kültürler arası çatışmanın da, uyumunda en çarpıcı örneklerini yine
Akdeniz çevresinde gerçekleşmiştir. Bu itibarla Akdeniz’in tarihini
bilmeden, dünya tarihi tabii ki çok eksik kalmaktadır. Arap uyanışıyla
birlikte son iki yüzyıldır görkemli geçmişinden kurtarılan halklar
yeniden tarih sahnesindeki yerini almaya başlamışlardır. Orta çağda
Avrupa’nın krallığını aydınlatan güneş, yükseldiği toprakları yeniden
aydınlatmaya ve ısıtmaya da başlamıştır. Başka bir anlamda. Bu nedenle
hala hazırda Arap uyanışının yaşandığı ülkelerdeki sıkıntı ve
çalkantılar bu büyük tarihi resmi görmemize mani olmamalıdır. Tabii ki
bir taraftan da gerçekçi olmamız gerekiyor. Belikli bu çalkantılar uzun
sürecek. Birden bire denizlerin durulması nasıl mümkün değilse, bunlarda
bir maliyet çıkartacaktır ülkelere. Ama, eninde sonunda bütün bu
gelişmelerin iyi netice vereceğini ümit ediyoruz” diye konuştu.
Akdeniz’in
üç kadim kıtanın gövdenin kesişme noktasıysa ise Anadolu’da bu geniş
coğrafyanın adeta dolaşım ve sinir sistemini oluşturduğunu kaydeden Gül,Türkiye’nin Akdeniz havzasında en fazla ve çeşitli medeniyete ev
sahipliği yapan ülke olmasının tesadüfi olmadığını söyledi.
“TÜRKİYE, GİZLİ GÜNDEMİ BULUNAN BİR ÜLKE ASLA OLMAMIŞTIR”
Türkiye’nin
geniş Akdeniz havzasında yer alan çok büyük bir coğrafyanın
jeostratejik hafızası ve DNA’sıyla medeniyet kimliğine sahip bir ülke
olduğunu belirten Gül, “Bu miras bizim yumuşak gücümüze güç katan en
önemli unsurlardan da birisidir. Şimdiye kadar anlattığım tarihi
gerçeklerin Türkiye’nin emperyal rüyalar gördüğü şeklinde anlaşılmasını
da hiç arzu etmem. Modern Türkiye, meşru milli çıkarlarının ötesinde
herhangi bir gizli gündemi bulunan bir ülkede asla olmamıştır. Tam
tersine etrafındaki coğrafyaya barış, istikrar ve refahı yaymak için
çalışan bir ülke olmuşuzdur. Bu anlayışla ben Türkiye’nin erdemli güç
olmak yolunda ilerlemesi gerektiğini hep vurgulamışımdır. Sizlerin bu
yılki konferans temasını ‘İnsani Diplomasi’ olarak seçmenizin bu
anlayışın bir tezahürüdür. Toplantınızın ana temasını İnsani diplomasi
diye görünce bir anlamda gururlandım.
Bu konuyu ancak kendine
güvenen ülkeler gündemine alabilir. Ancak belirli bir güce erişmiş
ülkelerde, özellikle yumuşak gücün ne olduğunu bilen ülkeler ve bunun
için gayret eden ülkeler ancak bunu kendi ilgi alanına koyabilir. Yoksa
her ülkenin harcı değildir. İnsani diploması konularını konuşmak.
Türkiye olarak baktığımızda da hakkımız var gerçekten. Özellikle son
yıllarda karşılık beklemeden insanlık adına Türkiye’nin yaptığı
gayretler, çalışmalar bunlar hiç kimsenin gözünden de kaçmamaktadır. Her
şeyden önce Türkiye Donerler Kulübüne giren bir ülkedir” şeklinde
konuştu.
“TÜRKİYE’NİN GELİŞMELERİ UZAKTAN SEYRETME LÜKSÜ YOKTUR”
Türkiye’nin
yıllık karşılık beklemeden yaptığı harcamaların 2 milyar doları
geçtiğini vurgulayan Gül, bunun herkesi gururlandırdığını sözlerine
ekledi. Bugünlerde Türkiye’nin yine güvenilecek, sığınılacak bir liman
olduğuna da şahit olduklarını ifade eden Gül, “Suriye’den maalesef
kaçmak durumunda kalan artık 200 bine yaklaşan insanların Türkiye’ye
uzun süre misafir edilmesi tüm bunlar Türkiye’nin haklı olarak insani
diplomasi alanındaki gayretlerini dünya gündeminde de oturtmaktadır.
Akdeniz havzasının merkezinde yer alan ülke olarak özellikle Türkiye’nin
gelişmeleri uzaktan seyretme lüksü yoktur. Esasen siz değerli
diplomatlarımızın da fedakar çalışmalarıyla bu tarihi dönüşümün
istikrar, barış, demokrasi ve refaha tahlül edilmesi için azami çaba
gösteriyoruz” dedi.
“ENİNDE SONUNDA BU KARGAŞALAR BİTECEK”
Bölge
halklarıyla ortak tarihte daha barışık, samimi ve herkesi güçlendiren
bir ilişki kurma fırsatını da elde ettiklerini belirten Gül, konuşmasına
şöyle devam etti:
“Bu yönden önemli mesafelerde kat ettik.
Dönüşüm içinde bulunan ülkelere yönelik politikalarımızda dalgalar
durulduğunda, alevler söndüğünde millet olarak nasıl bir sonuç elde
edeceğimizi hesaba katmak mecburiyetindeyiz. Eninde sonunda bu
kargaşalar bitecek. Sonunda elimizde ne kaldı bu çok önemli.
Zira
halklarımıza karşı temel sorumluluğumuzun ülkemizin milli menfaatlerini
korumak ve iletmek olduğunu da unutmamalıyız. İnsani değerler ve
kardeşlik hukuku temelinde zor günlerinde yanında olduğumuz halklara
destek verirken, ahlaki zemin üstünlüğümüzü asla yitirmemeliyiz.
Bölgemizde hiçbir halk ve toplumun Türkiye’nin iyi niyeti ve herkesin
kucaklayan politikaları konusunda yanlış intibalar edinmesine de izin
vermemeliyiz.”
Başta Kıbrıs olmak üzere Doğu
Akdeniz’deki meşru çıkarlarımız korunması hususunda asla taviz
verilmemesi gerektiğinin altını çizen Gül, “Kıbrıs sorunu adil ve kalıcı
bir siyasi çözüme kavuşturarak Doğu Akdeniz’de Türkiye, Kıbrıs Adası ve
Yunanistan’ın oluşturacağı yeni bir istikrar ve refah sütunu meydana
getirmek vizyonumuz da hep canlı tutmalıyız” dedi.