Cübbesiz Ahmet Hocalar!..

Geçenlerde usta gazeteci Altaylı’nın konuğu Cübbeli Ahmet Hoca idi. İzlerken dedik ki; bizim bildiğimiz Altaylı şimdi Cübbeli’nin cübbesini çıkartarak içindeki gerçek kişiyi gösterir bütün ahaliye!

Nazik sorularıyla bir centilmen gibi davranan Sayın Altaylı, karşısında soyunmaya hazır bir konuğu bulunca biraz frene basar gibi oldu.

Hoca da “sertsin ama mertsin,” diyerek başladı soyunmaya.

Evet, dedi, bindim skye! Başkasının değil, arkadaşımın skysiydi, kime ne!

Haklı!

Bu millet devletin skysine binerek keyif çatanları da gördü.

Ve villasındaki havuz meselesi falan filan!

Asıl olan şu sözleriydi Cübbeli Ahmet Hoca’nın.

“Bizim siyasetten bir beklentimiz olmadığı için siyasette adamımız yoktur!”

Ve dedi ki;

“Cemaatlerin holdingleşmesine karşıyım!”

Yani, din ile siyaseti ve ticareti birbirine bulaştırmamak gerekir!

Cübbeli Ahmet Hoca eğri oturmuyordu ama doğru şeyler söyledi bu iki konuda!

Eğer bir insanın eylediklerini tam anlamıyla bilmiyorsanız, onu söyledikleriyle değerlendirirsiniz.

Bizler de “iyi,” dedik; “iyi de sen de inanlardansın, hem de en derinlerde yüzenlerdensin, başkaları da! Memleketin ahvaline baktığımızda hiç de dediğin gibi değil Hoca!”

Sanki bu sorunun herkesin aklında oluşacağını biliyormuş gibi sözlerinin arasına birkaç sözcük daha ilave etti.

“Neler oluyor neler!” Anlamına gelecek sözler söyledi!

 

Neler oluyor!

Aklımız başımızdayken, yani omuzlarımızın üzerinde gezdirdiğimiz yük, kelleye dönüşmeden tekrar bakalım dünya gözüyle!

Şeriat yönetimi gelecek!

Darbe olacak!

Bunlar artık boş laf. Anlaşılan, bir kesim “şeriat yönetimi gelecek,” diye milleti hizaya sokmaya çalışırken, diğer bir kesim de “darbe olacak,” diyerek yerini pekiştirmekte.

Peki asıl amaç ne!

Kimsenin şüphesi olmasın!.. Bütün hacıları, hocaları; dört hatunlu kocaları bir araya getirseniz ve deseniz ki “buyurun isteğiniz yönetim şeklini getirin!” Eğer kimsenin kılı kıpırdarsa bunları yazan kalem kırar kendini.

Çünkü amaç söylenen şekilde yönetmek ya da yönetilmek değildir! Amaç siyasette etkinlik, dolayısıyla paradır!

Bu yüzdendir holdingleşmeler ve de siyasallaşmalar!

Her ikisinin de sermayesi aynı; sandıkta oy olur, holdingde para!

Başka nerede bulacaksınız böyle bir madeni!

 

Bu arada birileri kameraların karşısında böbürleniyor.

“Vatana olan borcumu ödedim, çok mutluyum!”

Ağamın oğlu yirmi bir günde dövizle ödemiş vatana olan borcunu!

Ne diyeceksiniz ki!

Şanslı!

Bu hayat oyununda oturduğu masada hep kazananlardan!

Üç kağıt açıyor, iki papaz bir as! Al sana yirmi bir!

Umarız ÖTV’si içindedir.

Herkes bir şekilde ödüyor borcunu işte!

 

Daha önceleri demiştik ki; Erzurum’a her gelişimizde bir şeylerin değiştiğini gözlemliyoruz. Ve bu anlamda Sayın Ahmet KÜÇÜKLER’in şahsına da alkış anlamına gelecek sözler eylemiştik.

Yine değişmiş Erzurum, bu kez caddeleri sel götürürken çocuklar boğulma tehlikesi atlatmış.

Bu devirde şehrin göbeğinde bunu başarmak öyle her babayiğidin kârı değildir!

 

Bir ara Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin önceki başkanı Sayın Mahmut UYKUSUZ’la bir çay içimlik sohbetimiz oldu.

Erzurum’un hal ve gidişi hakkında iki söz alalım ağzından dedik.

Yüzünde acı bir gülümseme yayıldı.

Anladım ama anlatılmaz burada o yüzün ifadesi.

Bazı şeyler yazılır bazı şeyler de yazılmaz!.. Bu işi bilenler bilir!

 

Evet!

Cübbeli Ahmet Hoca arkadaşının skysine binmiş.

Kime ne!

Asıl olan Cübbesiz Ahmet Hocaların saf imanla inanların sırtına binmesidir.

İşte buna kimse, “kime ne!” diyemez!

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.