Ülke genelinde seçim havasını bölge bölge söyleyerek ve gölgede hava sıcaklığını bildirip, alçak basınçla yüksek basınçın nelere kadir olduğunu da aktardıktan sonra 'seçim havası nasıl olursa olsun, yeter ki sizin havanız iyi olsun' diyecek değiliz.
Alçak basınçla yüksek basınçın yukarılarda ne haltlar karıştırdığını, bu ülkenin topraklarını ve canlılarını nasıl etkilediğini, canı gövdesinde, aklı başında olan herkes görmekte; görmekte ama anlamakta mı, diye kahvehanelerde, caddelerde, hatta meyhanelerde ayakta gördüğümüz Erzurumlu ile ayaküstü konuşmaya çalıştım.
İlk olarak şunu aktarayım.
Yetmişine yetişmiş bir Dadaş'ın Sayın Başbakan için söylediği şu cümle çok ilginç.
Dedi ki;
"Ben de köroğlu da iki sefer mührü Erdoğan'a bastık; lakin bu sefer ya sandığa gitmem ya da mührü başkasına basarım."
Neden, diye sordum ve cevabını aldım; ama önemli olan, kullandığı cümledeki zamirdi.
Erdoğan ya da başkası.
Burada dikkat edilmesi gereken şey, parti adı zikredilmeden, direk şahıs isminin işaret edilmesi ve 'başkası' derken de yine başka partiden değil, başka şahıstan bahsetmesi.
Belki de haklıdır bu konuda!.. Çünkü, parti proğramlarından çok parti liderlerinin sunuluşu öne çıkmakta ülke genelinde ve Erzurum'da.
Yani, lider, proğram, kadro üçgeniyle oluşan parti prizması önemli değil; önemli olan liderin karizması.
Eğer el üstündeki liderin karizması çizilirse partisini de çizmeye yatkın bir seçmenin olduğu bir memlekette yapılan seçimin ne kadar sağlıklı olacağını düşünmek gerek!
Bu bağlamda sordum yaşlı Dadaş'a.
Neden?
Başbakan gordan ölüleri çıkarmaya başladı, dedi ve devam etti, dinimiz bunu yasaklar...
Anlaşılan, yurdum insanının bir kısmı gibi, Sayın Başbakan'ın geçmişi kötülemesinden rahatsız olan kesimden biri.
Artık insanlar şunun bilincinde ve farkında. Geçmişte her ne yapılmışsa o yapılanlar o günün koşulları altında ve doğrusunun öyle olduğuna inanıldığı için yapılmıştır. Yani, bugünden bakarak dünü yargılamanın çok acımasız bir bakış açısı olduğudur.
Bundan otuz yıl sonra bugünkü AKP'nin bugün yaptıkları, bugünkü kadar iyi bir görüntü verecek midir acaba!.. Mesala, bir konuda açılım, diğer konuda kapalım eylemlerinin otuz yıl sonraki neticeleri ne olacaktır?.. Sadece bu konu değil, nükleer enerjide ısrar bugün gerekli ve güzel bir düşünce olarak görülebilir. Ya otuz yıl sonra!..
Peki, özelleştirilmemesi gereken yerlerin özelliştirilmiş (hem de dış sermayeye) olmasının neticesini otuz yıl sonra hangi Hatice'den soracağız!
Kısaca, AKP'nin bu seçimde geçmişi deşme seçimi, Dadaş'ın dediği gibi, "gordan ölüyü çıkarma," hevesi pek de doğru olarak algılanmıyor ve algılanmamalı da!
MHP'yi kasetler skandalıyla yıpratmaya çalışan odaklar, MHP'deki o yükselişini gördükçe hasetlerinden çatlıyor olmalı.
Vee CHP'nin yükselişini, belki de MHP ile ortak bir hükümet yapma ihtimalini AKP önceden görmüş olmalı ki, muhalefet partilerine muhalefet yaparak seçim gününe gelmek istiyor.
AKP'nin iki dönemlik iktidarında yaptıklarını, seksen yıllık Cumhuriyet döneminde kimse yapamamış(!) Yol şu kadarmış, bu kadar olmuş... Doğru;ama o zamanki uluslararası ilişkileri, dünya düzenini ve coğrafyanın koşullarını da söylemek gerek.
Şimdi bu ülkede insanlara ithal et yedirme politikasına ne demeli! Böyle giderse ithal hayvanlara da ithal otun gelmesi yakındır, dersek, bize ne demeli!
Hayal mi?
Hayallerin gerçek olduğu bir dönemdeyiz.
Buna kılıf da bulunur merak etmeyin.
İthal hayvanlar başka ot yiyince başı ağırıyor, derler.
O zaman görürsünüz, hayaller nasıl gerçeğe dönüşüyor!
Ve CHP-MHP ortak hükümeti hayal mi?
Sayın Başbakan şimdi de reklamlarında eğitimin teknolojiden nasıl faydalanacağını ve bazı edavatların bedava dağıtılacağından söz eylemekte.
Teknolojiyi almak önemli değil ki!
O teknoloji aracının yapılmasından vazgeçtik.
O aracın becerisini anlamaya çalışan beyinler ne kadar çoğalırsa, o kadar kalkınır ülke.
Dağdaki çobanın da (haşa, hakir görmem) elinde cep telefonu var; işte o çoban, bu alet böyle kablosuz nasıl çalışıyor, diye düşündüğü gün o aletin faydası vardır.
Bu alet bundan kırk yıl önce hayaldi!
Gerçek oldu; çünkü, dünya gelişiyor ve değişiyor. Başka ulusların ve başka bilim insanlarının icatlarını alıp kullanmak övünç kaynağı olabilir mi?
Para mı?
Vatan sağolsun! Sermayemiz çok!
Hans ve Eva bunu kullanıyormuş! Bizim neyimiz eksikmiş!
Eksik olan şeyi söyleyeyim!
Düşünme ve yaratmayı engelliyorsunuz. Fazlalık, düşünmeyi eengelleyen zihniyet; eksiklik ise düşünmeyi sevmemektir.
Yoksulun hakkını ve felsefeyi içinde barındıran bir CHP ile milliyetçiliği koruyan bir MHP'nin ortaklığı hayal mi olur?
Bana sorarsanız, hayal eşiğini çoktan geçti bu düşünce!
Kim bilir, belki de telaşın temeli budur!
Ya BOP ya Jop diyenlere önemle duyurulur...