Erzurumajans-Muharrem İnce ile Kemal Kılıçdaroğlu arasında süren kurultay tartışmaları devam ederken, parti içinden sürpriz bir isim genel başkanlık sinyali verdi. CHP'li Umut Oran, "CHPye Genel Başkan olarak hizmet etmek isteyen adaylar da olacaktır. Bu da herkesin hakkı olduğu gibi aynı zamanda bir görevdir. Bu ihtiyaç ortaya çıktığında ben de üzerime düşen ve partililerimin uygun gördüğü hiçbir görevden kaçmayacağım ve gereğini büyük bir kararlılıkla yapacağım! mesajı verdi.
CHPli Umut Oran , sandık aracılığıyla rejimin değişmesine yol açan 24 Haziran seçimleri sonrasında CHPde gündeme gelen değişim ve kurultay taleplerini kapsamlı bir çalışma ile değerlendirdi. CHPnin ana sorununun tek bir kişi ya da yöntem olmadığını, sorunun kurumsallaşamamaktan kaynaklandığını belirten Umut Oran , 24 Haziran hezimetinin hemen ardından fedakâr CHP tabanından yükselen olağanüstü kurultay çağrıları anlamlıdır. Ancak tabanın doğru değerlendirmesinin aksine önce kendini başarılı ilan edip ardından kurultay çağrısı yapmak ya da kurultayın gereksiz olduğunu ilan etmek başlı başına büyük bir hatadır dedi.
Bu bakış açısıyla kurultay olursa kim kazanırsa kazansın 16 yıldır devam eden seçim yenilgilerinin tartışılmayacağına işaret eden Umut Oran , Acilen kurultay kararı alalım ama genel başkan seçiminden önce CHPyi baştan aşağıya çağa uygun hale getirelim! En az 10 gün sürecek kurultayda CHPyi 21. Yüzyıla uyumlu kılacak reformları yapalım. Siyaset sistemi baştan aşağıya değiştirildikten, parti içi demokrasi egemen kılındıktan ve ortak akıl kullanılmaya başlandıktan sonra partimize değer katacak pek çok yeni yüz siyaset saflarına katılacaktır. Elbette zamanın gerçeklerine uygun olarak kurumsal anlamda yenilenen CHPye Genel Başkan olarak hizmet etmek isteyen adaylar da olacaktır. Bu da herkesin hakkı olduğu gibi aynı zamanda bir görevdir. Bu ihtiyaç ortaya çıktığında ben de üzerime düşen ve partililerimin uygun gördüğü hiçbir görevden kaçmayacağım ve gereğini büyük bir kararlılıkla yapacağım! ifadesini kullandı.
Umut Oran , CHP örgütüyle de paylaşacağı çalışmasında özetle şunları kaydetti:
Tarihsel kırılma dönemlerinde geniş toplum kesimlerinin hizalanmak ve kötü gidişatı tersine çevirmek için örgütlü yapılara ya da toplum önderlerine bakması doğaldır. Türkiyede de özellikle 16 yıldır devam eden zulüm dönemi sebebiyle, tüm muhalefet unsurlarının siyasi partilere ve en başta da Cumhuriyet Halk Partisine bakmaları, CHPden gelecek açıklamaları takip etmeleri ve bazı dönemlerde de CHPyle birlikte eyleme geçmeyi düşünmeleri hayatın doğal akışına uygundur.
En iyinin ve en doğrunun anlamıysa seçim sonuçlarıyla sınırlı değildir. İlkeli olmanın, öncü rolüne sadık kalmanın yanında Cumhuriyeti korurken ve geliştirirken devrimcilik ilkesine uygun hareket etmek de en iyinin ve doğrunun içinde sayılması gereken özelliklerdir. Böylece, adı ve zamanı ne olursa olsun, seçim sonuçlarının değerlendirilmesinde, oy oranlarını aşan bir bakış açısının olması zorunluluk halini alacaktır.
24 Haziran Sonuçları Nasıl Değerlendirilmelidir?
O halde son seçimlere dair yapılan analizlerde ve başarı/başarısızlık söylemlerinde alınan oy oranları, değerlendirmeye tabi tutulacak kriterlerden sadece biri olarak karşımıza çıkacaktır. Örneğin; alınan oylar kadar önemli olan şeylerden biri, seçimlerin Cumhuriyetin geleceğine dair doğurduğu sonuçtur. Bir başka deyişle 24 Haziran seçim sonuçları Cumhuriyetimizin geleceği açısından olumlu olarak mı yoksa olumsuz olarak mı değerlendirilmelidir? Şayet cevaplar olumsuzluk üzerineyse alınmış olan oy oranları ister %22, isterse de %30 olsun, sonuç başarısızlık olarak görülmelidir. Zira Cumhuriyet Halk Partisi için Cumhuriyetimizin geleceğinden ayrı ve bağımsız düşünülebilecek bireysel ya da kurumsal bir başarı hikâyesi yoktur ve olmayacaktır. Benzer şekilde sorulacak olan başka bir soru şu olmalıdır: 24 Haziranla birlikte kuruluşu tamamlanan tek adam rejimi Türk Milletinin bekası açısından ileri bir adım mıdır yoksa milletin beka sorunu büyümekte midir? Şayet cevap beka sorununun büyüyerek devam ettiğine işaret ediyorsa o halde seçim sonuçları tartışmasız şekilde hezimettir. Zira CHP için, Türk Milletinin yükselen beka sorununa rağmen kazanılabilecek bir seçim ya da zafer yoktur; olmayacaktır.
Rejim Değişmiştir!
Öyleyse 24 Haziran seçimleri nereden bakılırsa bakılsın Türkiye Cumhuriyeti, Türk Milleti ve Cumhuriyet Halk Partisi için gerileme anlamına gelmektedir. Bu gerilemenin en hayati sonucu da ortadadır: Rejim Değişmiştir! Yani dünü, bugünü ve yarını kapsayacak here türlü değerlendirmenin başına rejim değişmiştir cümlesi konulmak zorundadır. Bu sayede her iddia ve fikir yerli yerine oturacak ve bazı kesimler tarafından ortaya konulan başarı söylemlerinin neye rağmen ve neye göre başarı? olarak görüldüğü de sağlıklı şekilde tartışılmaya başlanacaktır. Ancak düşüncemiz odur ki Cumhuriyetimiz mevzi kaybederken başarı hikâyeleri anlatmaya yeltenen herkes, unvanı ne olursa olsun, analiz yanlışı yapmaktadır ya da daha kötüsü gerçekle bağlarını koparmıştır.
Tarihin Seyrini Değiştirmenin İlk Kuralı: Doğru Analiz
Mücadele azim ve kararlılığında olanlar için her mağlubiyet; özeleştiri yapmak, hatalardan ders çıkarmak, yeni atılımlar yapmak ve kazanmanın yollarını aramak için bir vesile demektir. Oysa yenildiği anda dâhi kazandığını sananlar için ortada çok büyük bir problem görünmeyecektir!... Türkiye ve CHP özelinde yanlış analiz yapmanın bedeliyse: Cumhuriyetin ve Türk Milletinin felaketine engel olamamaktır. Durum bu derece vahim, hakikat de bu derece nettir.
CHPnin Sorunu: Kurumsal Aklı Üretememektir!
Peki CHPnin Sorunu Nedir? Kanaatimiz odur ki bu sorunun cevabı: Genel Başkandır, kadrolardır, tarihin yüklediği sorumluluklardır, siyaset yapma biçimidir, söylemidir, vs değildir
. CHPnin ana sorunu tek bir kişi ya da yöntem değildir, CHPnin ana sorunu kurumsallaşamama sorunudur.
Bu yüzden onlarca seçim yapılmasına rağmen hiçbir seçimden gerekli dersler çıkarılamamaktadır.
Bu yüzden, yıllar geçmesine rağmen birbirini tamamlayan adımlar atılamamaktadır.
Bu yüzden siyasi partilerin en önemli gücü olan tutarlılık özelliği bir türlü hayata geçirilememekte ve parti sürekli savruluyormuş gibi görünmektedir.
Ortak kurumsal aklı üretemeyen CHP ; günübirlik politikalara ve kişisel demeçlere ya da performanslara yenik düşmekte ve fedakâr tabanı sürekli olarak alın teri dökmesine rağmen hiçbir başarı elde edememektedir
Oysa gelişmiş ülkelerde ve özellikle sol-sosyal demokrat partilerde durum tam tersidir. Her seçime nasıl hazırlanılacağı, her seçim sonucunun nasıl değerlendirileceği ve sonuçların gereğinin nasıl yapılacağı neredeyse bellidir
Bu sayede kimse iktidar olamasa da ben başarılıyım dememektedir. Ya da hiç kimse rejim değişti ama ben oyumuzu yükselttim gibi gerekçeler üretmemektedir.
Olağanüstü kurultay Çağrıları Anlamlıdır Ancak Meseleyi Sadece Genel Başkanlık Düzeyinde Ele Almak Büyük Bir Analiz Yanlışıdır!
24 Haziran hezimetinin hemen ardından fedakâr CHP tabanından yükselen olağanüstü kurultay çağrıları anlamlıdır. Zira bugüne kadar CHP Yönetimleri tarafından kendilerine verilen her görevi büyük bir özveriyle yerine getiren insanların yenilginin sebeplerinin masaya yatırılmasını istemelerinden ve bir sorumlu aramalarından daha doğal bir şey yoktur. Ancak tabanın doğru değerlendirmesinin aksine önce kendini başarılı ilan edip ardından kurultay çağrısı yapmak ya da kurultayın gereksiz olduğunu ilan etmek başlı başına büyük bir hatadır. Zira temelinde büyük bir analiz yanlışı yatmaktadır. Bu bakış açısının ulaşabileceği yerse günlerce sürecek kişisel liderlik yarışı, bolca hamaset ve tüm yapısal sorunların unutularak meselenin sen-ben kavgasına kilitlenmesi olacaktır.
Elbette her başarısızlık mutlaka eleştirilmelidir ve elbette hiçbir şey olmamış gibi davranılmamalıdır. Ancak rejimin bile sıradan bir olaymış gibi değiştirildiği bir sandık oyunundan sonra meseleyi sadece genel başkanlık ya da bireysel özellikler üzerinden açıklamaya ve kodlamaya çalışmak tam anlamıyla gaflettir.
** Zira bu bakış açısıyla kurultay olursa; Bir kez daha tüm yük, her türlü baskıya açık hale getirilen 1.250 delegenin omuzlarına yüklenecektir ve maalesef özellikle bazı belediye başkanlarının yönlendirmesiyle bir tek adam seçilecektir!
**
Bu bakış açısıyla kurultay olursa; Genel Başkan seçilen her şeyi alacak, kaybedenler de süreç içinde tasfiye olacaktır! Oysa Türkiyenin her bir yanı anti-demokratik uygulamalar ve adil olmayan parti içi seçimler sebebiyle tasfiye edilen ya da giderek partiden uzaklaşan CHPlilerle doludur. Her ilde her ilçede nerdeyse 2 yılda bir tüm ekipler değişmektedir ve ne yazık ki parti örgütleri un değirmeni gibi gelen herkesi hızla öğütmektedir. Çoğulculuğu, farklılığı, demokrasiyi referans almayan siyaset yapma biçimi ve kurallar sebebiyle büyük bir küskünler ordusu yaratılmıştır.
Yine bu bakış açısıyla kurultay olursa kim kazanırsa kazansın 16 yıldır devam eden seçim yenilgileri tartışılmayacak, bizi çağa uyduracak, gelecek nesillere örnek olacak ve en önemlisi çözümü kurumsallıkta gören anlayış aranmayacak ve bunların yerine kurultayı kim kazanırsa o konuşulacak ve kazananlar da hiç kimseye sormadan yerel yönetim seçimleri için koltuk dağıtmaya başlayacakladır!
Yani gelinen noktada bizi bunca yıl yenilgiye mahkûm eden yapısal sorunlar üzerinden değil genel başkanlık ve yerel yönetimler üzerinden bir tartışma yürümektedir.
CHPde Genel Başkan Olabilecek Onlarca Değerli İnsan Vardır Ancak Genel Başkanları Tek Adam Olmaktan Alıkoyacak Kurumsal Mekanizmalar Yoktur!
Bu tartışma zemini çok ama çok tehlikelidir. Zira CHPde Genel Başkan olabilecek pek çok değerli insan vardır. Layıkıyla belediye başkanlığı yapacak, milletvekili olarak partiye ve millete hizmet edebilecek binlerce CHPli her yerdedir. Ancak sorunumuz hiçbir zaman nitelikli insan değildir. Sorunumuz nitelikli insanların siyasetin doğal akışı içinde kendilerine yer bulamamalarıdır. Yani sorun; Genel Başkanları Tek Adam olmaktan alıkoyacak kurumsal mekanizmaların yokluğudur. Eğer her şeye ve her koşulda 1 kişi karar verecekse, eğer sistem bir kez koltuğa sahip olanın kendi istemediği sürece o koltuktan indirilmesine imkân vermiyorsa, eğer seçilmiş tek adamın ve tek adamın adamlarının her şeyi kafalarına göre dizayn etmelerinin önünde herhangi bir kurumsal engel yoksa ortada Genel Başkanın kim olduğundan daha önemli sorun var demektir. Bu sorunun adı da: Bozuk siyaset sistemidir!
Rejim Değiştiğine Göre Kavramlar da Değişmiştir, Siyaset Kurumu da Değişmek Zorundadır!
Gelinen noktada zemin kaymıştır, rota değişmiştir, yollar ve yöntemler anlamsızlaşmış, geçmişe dair tüm kavramlar anlamını kaybetmiştir zira hepsi parlamenter sistemle beraber doğmuş, gelişmiş ve şimdi de yok olmuşlardır. Artık adı Cumhurbaşkanlığı olan, ama aslında Tek Adamlık anlamına gelen garip bir başkanlık rejimi vardır
Yani CHPnin geçmişten ders alarak yeni rejime göre örgütlenmesi, kurumsal değişimi sağlaması, ideolojik olarak netleşmesi, ortak aklı egemen kılacak yolları bulması, son derece anti-demokratik olan tüzüğü ve yönetmelikleri baştan aşağıya değiştirmesi vb. gerekir.
Acilen kurultay Kararı Alalım Ama Genel Başkanlık Seçiminden Önce CHPyi Baştan Aşağıya Çağa Uygun Hale Getirelim!
Oysa CHP , sadece bir siyasi parti değildir. CHP kaybederse Cumhuriyet ve Türk Milleti de kaybedecektir. Kuvâ-yi Milliyecilerin kutlu yuvası olan Cumhuriyet Halk Partisi, Türk Milletine karşı olan tarihsel sorumluluğunun bilincinde olmalı ve sıradan Genel Başkanlık yarışından önce yapısal sorunlarına el atmalıdır. Geçmişin kötü alışkanlıklarından kurtularak, örgütlenme biçiminden tüzüğe ve yönetmeliklere kadar her şey ortak akılla ve değişimi otomatik hale getirecek şekilde yeniden inşa edilmelidir. Bunun yoluysa Kurultayı 2 bölümde ele almaktır. En az 10 gün sürecek olan ilk bölümde 21.yüzyılı CHP yüzyılı haline getirecek olan reformlar ortaya konmalıdır. Buna da tüm Genel Başkan adayları öncülük etmeli ve partiyi geleceğe taşıyacak olan önerilerini kurulacak olan ortak komisyona aktarmalıdırlar. Örneğin;
-Genel Başkanlık yarışı başlamadan önce partinin her kademesinde ve CHPli Belediyelerde %50 kadın temsilinin sağlanması ve bu eşitlik sağlanmadığı sürece hiçbir kurulun oluşturulamayacağının kural haline getirilip tüzük maddesi olarak kabul edilmesi en az Genel Başkanın kim olacağı kadar önemlidir.
-Aynı şekilde tüm Genel Başkan adaylarının ortak deklarasyonuyla objektif bir başarı kriteri getirilerek örneğin, 2 seçim üst üste seçim kaybeden ve iktidar olamayan Genel Başkan görevinden ayrılır. 3 Dönem üst üste milletvekilliği, belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği vs. yapanlar 4.dönem aday olmazlar gibi bir kuralın benimsenmesi bugünlerde yaşanan tüm tartışmaların gelecekte hiç gündeme gelmemesini garanti eder.
-Her kademede önseçimin esas olması, üye sayısının arttırılması ve etnikçiliğin, mezhepçiliğin, bölgeciliğin ve her türlü feodal alışkanlığın partiden uzaklaştırılması için nitelikli üyelik hedefinin konulması da hak edenin, emek verenin hak sahibi olması anlamında büyük katkı sağlayacaktır.
-İl ve ilçe başkanlarının objektif başarı kriterlerine göre değerlendirilmesinin sağlanması, parti emekçilerinin Genel Merkez kapılarında bekletilmesinin önüne geçecek önlemlerin alınması, partinin her kademesinde liyakatin esas olması ayrıca önem arz etmektedir ve öncelikle çözülmelidir.
-Partinin çağa ayak uydurması ve artık teknolojiyi keşfetmesi, sadece üyeleri değil tüm oy verenleri ve seçmenleri karar alma süreçlerinin içine dâhil etmesi devrimsel bir tavır olacaktır.
-Cumhurbaşkanı adayları da dahil olmak üzere hiçbir adaylığın Genel Başkanın şahsi kararına bırakılmaması da ayrıca önemlidir.
-Ama en az diğerleri kadar önemli olmak üzere danışma kurullarının yani ortak akıl platformlarına işlerlik kazandırılması, partinin bir siyaset okulu vazifesi görerek kuşaklar arasında bilgi alışverişine imkân vermesi ve parti binalarında yeniden siyaset konuşulmaya başlanması da çok ama çok elzemdir.
Kim Genel Başkan Olacak?
Bu ve benzeri kararları tüm Genel Başkan Adaylarının katılımıyla ve önerileriyle aldıktan, geçmişten bugüne kadar yapılan hataları masaya yatırdıktan, özeleştiri mekanizmalarını inşa ettikten ve ideolojik netliği sağlandıktan sonra sıra Kim Genel Başkan Olacak? sorusuna gelebilecektir. Bu noktada adaylık tüm CHPlilerin hakkıdır ve doğru işleyen bir kurumsal mekanizma kurulduktan ve Kurultayda kabul edildikten sonra Kimin Genel Başkan Olacağının aslında çok da önemi kalmayacaktır. Çünkü asıl sorunu aştıktan yani kurumsal aklı egemen kıldıktan sonra seçilecek olan Genel Başkanların tek adam olmaları ve koltuktan güç alarak değişimin önündeki engel olmaları engellenmiş olacaktır.
Her şeyin kurala bağlandığı böylesi bir ortamda iç çatışmalar, küskünlükler, boşa akan enerjiler, gerçeklerle bağını koparmalar da olmayacaktır. Bu sayede dünyanın en fedakâr ve çalışkan seçmenleri olan Cumhuriyet Halk Partililer bir kez daha Mustafa Kemalin Askerleri olarak Kuvâ-yi Milliye ruhuyla Türkiyeyi baştan sona yeniden inşa edebileceklerdir. Bu sayede her seçimden sonra ortaya çıkan elem ve keder yerine korkmadan özeleştiri yapan, hatalarla yüzleşen ve seçimleri de kazanan bir parti ortaya çıkacaktır.
İşte tüm bunlar yapıldıktan sonra iktidar bloğunun sürekli gündeme getirdiği silahlı, palalı sivil grupların tehdidi de son bulacaktır. Zira örgütlü bir toplumu kimsenin yenemeyeceği bir gerçektir. Mustafa Kemalin manevi mirasçıları için örgütlenmek ve Cumhuriyetimizi ilelebet payidar kılmak, bir seçim değil ertelenemeyecek bir görevdir.
Büyük Türk Milletini hak ettiği refaha, huzura, barışa, zenginliğe ve kudrete kavuşturacak olan şey kurumsal dönüşümünü sağlamış, adaleti ve demokrasiyi kurallarla güçlendirmiş Cumhuriyet Halk Partisidir.
Elbette zamanın gerçeklerine uygun olarak kurumsal anlamda yenilenen CHPye Genel Başkan olarak hizmet etmek isteyen adaylar da olacaktır. Bu da herkesin hakkı olduğu gibi aynı zamanda bir görevdir. Bu ihtiyaç ortaya çıktığında ben de üzerime düşen ve partililerimin uygun gördüğü hiçbir görevden kaçmayacağım ve gereğini büyük bir kararlılıkla yapacağım!
Türk Milletinin de üzerine düşen görevi yapacağına ve doğrudan yana, Cumhuriyetten yana tavır alacağını biliyorum. Siyaset sistemi baştan aşağıya değiştirildikten, parti içi demokrasi egemen kılındıktan ve ortak akıl kullanılmaya başlandıktan sonra partimize değer katacak pek çok yeni yüzün de siyaset saflarına katılacağından şüphe duymuyorum. Zira halkımıza her anlamda öncülük edecek, toplumun çok farklı kesimlerine rol model olacak on binlerce vatan evladı her yerdedir. Cumhuriyet Halk Partisi kadar zengin insan kaynağına sahip olan bir parti yoktur. CHPlilerin ihtiyaç duyduğu şey: Doğru stratejik hedefe kilitlenmek, kurumsal değişimi her anlamda tesis etmek, adaleti ve demokrasiyi parti içinde de egemen kılmak ve partililerin özgürce rekabet edebilecekleri mekanizmalara sahip olmaktır. Bunlar başarıldığı anda 21.Yüzyıl CHPnin yüzyılı olacaktır!
Öyleyse; Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi..."