Hayati Bilge, Murat Balkuş, İrfan Gürkan Çelebi, Ela Karasu, Bünyamin Aydemir ve Şeref Kandemir! Gecenin 4.45'inde aklıma gelenler bunlar. İsmini saydığım bu şahsiyetler ile biz bir yerde bir beraber olmaya görelim! Gülmekten adeta kırılır, yerlere yıkılır, ellerimizle bir de sırtlarımıza vurur, ayaklarımızı duvara sallar dururuz! (O duvara en çok da niyeyse İrfan Gürkan Çelebi ayağını sallardı!!)O derece yani! Hatta ve hatta Hayati Bilge ile bazen hiç bir sebep yokken bile katıla katıla güleriz! Güleriz,güleriz, gözümüzden yaşlar gelir, öyle bırakırız! Öyle böyle gülme değil! Tabiri caizse karnımızın etleri ağırır gülmekten. Niye güldüğümüzü bazen biz bile soranlara izah etmekte güçlük çekeriz. Zaten soran cevabımız karşısında yine bir şey anlamamışsa, döner bir defa da ona güleriz..
***
Fırfırik'i çıkartmaya başlarken bir ilke edinmiştim. Bizim bu dergiden elektrik almayanlara, 'az buçuk gülmeyenlere', isteseler dahi dergi göndermeyelim! Parasına, puluna baktığım filan yoktu! 'Resmi Gazete' okur gibi Fırfırik okuyanlar ile işim olmasın hiç isterdim! Çünkü Fırfırik'e okurken 'Resmi Gazete muamelesi çekenler' bana negatif enerji yüklüyorlardı! O yüzden de onlarla yollarımı ayırmayı tercih etmişimdir. Öyle bir çoğu vardır, 'gelsin' dediği halde dergi göndermediğim! Hele de parasını ödemekte 'cimri' davrananlara, bırakın dergi bırakmayı, semtine bile uğramak istemezdim!
***
Gülmek, güldürmek, bunlar güzel şeyler. Güldürmek'ekstra' bir şey de gülmek niye zordur, onu da doğrusu anlamakta hep güçlük çekmekteyim! Demek ki güldürmek kadar gülme de bir 'beceri' işi! Ben bunu böyle okuyorum! Mesela Numune Hastanesi'nin eski Başhekimi Dr.Selçuk Bozhalil! O kadar zeki, o kadar espritüel, o kadar sosyal bir adam, nasıl oluyor da 'sen-ben gibi' gülmüyor, gülemiyor! Güzel bir fıkranın, 'dört başı mamur' bir esprinin hakkını veremiyor? Hadi işin yükünü Fırfırik'i çıkartanlar olarak bizler çekiyorduk, Selçuk Bozhalil'e ne oluyordu? Sonunda Fırfırik'in 'mökkem' abonesi olduğu halde bir yerde onu güldürememeyi dert eden bizler, 'demek ki o içinden gülüyor' diyerek birbirimizi teselli etmekte çareyi bulmuştuk! ..Ve galiba gülme 'şart olsaydı' ve de 'para ile satılıyor' olsaydı Selçuk Bozhallil'in'çok parası giderdi' diye düşünüyorduk!
***
Bozhalil, Erzurum Numune Hastanesi Başhekimliği döneminde de pek gülmeyle arası iyi olmayan biriydi! Bir süre önce geldiği İstanbul'da Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi'nde Başhekim Yardımcılığı görevinde bulunan ve son zamanlarda Facebook'da sık sık resim paylaşan Bozhalil'de, bakıyorum yine 'aynı tas aynı hamam'! Devlet memuru ciddiyetini, Bülent Arınç'ın Deniz Fenercileri koruduğu gibi aynı disiplinle koruyor! Geçtiğimiz günlerde atv'nin sevilen dizilerinden Çocuklar Duymasın'da 'Çaycı Hüseyin' rolünü oynayan Alparslan Özmol ile yanyana çektirdiği resimde bile yüzü adeta 'mahkeme duvarı'! Adam çaycı Hüseyin'in yanında resim çektirirken bile 'Ahmet Necdet Sezer' duruyor! Bırakın Selçuk hocanın asık suratını, onun verdiği negatif enerji, garibim çaycı Hüseyin'e bile 'deggesinde' geçmiş!Hüseyin'in bile Selçuk beyin yanında çektirdiği 'resmi' pek bir 'resmi' olmuş!
***
Ciddi-middi! Vallahi çok severim. Bu Selçuk Bozhalil'in düğününü de hatırlıyorum. Palan Otel'de yapılmıştı. Onca davetli vardı, bir tane 'yalandan' da olsa etrafına o gün de 'gülmeyi esirgedi!'. Dün gibi hatırlıyorum ve asla şaka yapmıyorum. Bu mutlu gününde dahi ciddiyetini elden bırakmadı, onun yerine ağabeyisi Hüseyin Bozhalil,çevreye gerekli gülücükleri dağıtmıştı! Selçuk hoca düğün salonuna 'Başhekim girmiş' yine 'Başhekim çıkmıştı'!.
***
Selçuk hocamla ilgili bir son 'bilgi notu'nu da ileteyim, bugünkü mevzuya noktayı koyalım. Ahmet Küçükler'in ikinci defa Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğu son seçimde bu Selçuk bey de aday adayı olmuştu. Doğal olarak diğer adaylar gibi onun da bilbordlarda resmi olacaktı! Ancak bir sorun vardı! Acaba Selçuk Bozhalil, diğer adaylar gibi 'gülümseyen bir pozu' ile mi yoksa 'orjinal haliyle' mi resim çektirecekti? Nihayetinde 'az bişe' gülmesi gerekiyordu ve Yargıtay Başkanlığı'na değil, Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday oluyordu! Ne oldu,ne bitti, bir de bir sabah baktım bilboardlarda gülen bir Selçuk Bozhalilfotosu! Vallahi 'bir Erzurum' gibi ben de şok olmuştum! Bu bir montaj olmalıydı! Üstten ağız tarafına kadar Selçuk hoca, altı da bir başkası! Başka türlü olmasına imkan yoktu! Yahu inanın abartmıyorum! Esasında Selçuk hoca ayda yılda bir gülerken resim çektirdi orda bile gülüyor demek için 'bin tane şahit' lazımdı!
***
Aslında biraz da merak etmiştim! Niye Büyükşehir'e aday etmediklerini değil! Selçuk hocayı resim için stüdyoya sokan ve güldürmeye zorlayan ama onu da başaramayan o adam kimdi, doğrusu ben hep onu merak ettim?