Canı yandıkça saldırıyor...

Şemdinli… Çukurca… Hakkari… Tunceli ve Foça…

Bölücü PKK, son 20 günden beri bu il ve ilçelerde ya pusu kurup vuruyor, ya karakol ve şantiye basıyor ya da mayın döşeyip kaçıyor. Gerçi Şemdinli farklıydı, orada adam akıllı bir mücadele verildi ve PKK belki de tarihinin en ağır kaybına orada uğradı. Bu yüzdendir ki telsiz konuşmaları bile baştan sona nasıl bir açmaz ve korku içinde olduklarını gösteriyordu.

Kandil de İmralı da korku içinde…

PKK belki silah bırakma noktasına gelecekti ki, son anda imdadına Irak, Suriye ve İran yetişti. Sırf Türkiye’nin Suriye politikasını protesto etmek amacıyla, bu ülkeler tekrar PKK’ya kucak açtı, kamplar kurdu ve silah teçhizat verdi.

Sanki de başa döndük; yani 20 yıl öncesine… O zamanlar da bu ülkeler kayıtsız şartsız PKK’nın hamiliğini yapıyorlardı.

Buna rağmen PKK’da kan kaybı hızlandı ve kanlı örgüt sıkıştı.

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün kaçırılması veya kendi ifadeleriyle “misafir edilmesi” sırf bu ağır kayba karşı misilleme yapma girişimidir. PKK çırpındıkça daha da batağa saplanıyor ama arkasındaki odaklar bir türlü PKK’yı kendi iradesi ile baş başa bırakmıyor. Öyle ya da böyle PKK’nın bir otuz yıl daha sürmesi düşünülemez. Fakat PKK her canı yandıkça asker ve polisin canını daha fazla yakmanın planlarını yapıyor.

Son günlerde yaşanan gelişmeler sadece bu plana işaret ediyor.

Muradımız ne şu mübarek günlerde milletin yüreğine korku salmaktır, ne de macera aramak…

İş işten geçtikten sonra akıl veren de çok olur, yol gösteren de…

Marifet,“keşke” dememektir; çünkü “keşke” denildikten sonra, ortaya çıkan sorulara aranan cevabın da bir hükmü olmaz, “ah vah” etmenin de…

Üstelik buradaki marifet bize de ait değil…

Şayet ortada bir marifet varsa –Ki, bize göre var- o da tamamen Türk polisine ve Türk istihbarat birimlerine aittir.

Haber tüm medya organlarında flaş logosuyla verildi. Yani gizli bilgi değil artık…

Olay şu:

Kanlı terör örgütüne karşı canla başla mücadele eden kahraman ordumuz ve polisimiz, birkaç gün önce çok önemli bir teröristi sağ olarak ele geçirip, konuşturmayı başardı. Bu sorgu sonunda ortaya çıkan tüyler ürperten gerçeğe göre; kırsalda gittikçe batağa saplanan terör örgütü, zaman zaman yaptığı gibi yine şehirleri hedef almış:

Aynı anda birkaç şehri birden kan gölüne çevirmek için kurgulanmış canlı bombalar,Irak’tan ülkemize girerek, işaretlenmiş olan illere dağılmışlar. Yakalanan terörist, otuz kişilik grubun içinden yalnızca biri…

Diğer teröristlerin nerede oldukları ve hangi hazırlık içinde bulundukları şimdilik bilinmiyor; ancak tüm güvenlik birimleri en üst düzeyde alarm halinde…

Şayet bu terörist yakalanmayıp ve de konuşturulamasaydı,aralarında Erzurum’un da bulunduğu birkaç ilin, terör örgütünce hedef olarak seçildiği, ancak eylemlerden sonra acı bir hakikat olarak karşımıza çıkacaktı.

Ama şimdi biliyoruz: Erzurum hedefteki bir şehir…

Başından beri bölücü PKK’nın, Erzurum üzerine nice kanlı ve alçak planlar yaptığı bilinmekteydi. Dolaysıyla, yine hedef iller arasında olmamız sürpriz değil.

Canlı bomba artık ülkemiz için de yabancı olmadığı bir saldırı tarzı…

Yakın bir geçmişte İstanbul’da, İzmir’de ve Ankara’da patladı. Sonucunu çok iyi biliyoruz.

Aramızda canlı bombaların olma ihtimali yüksek diye, ne hayat duracak ne de insanlar paranoyaya kapılacak…

Yapılacak tek şey, herkesin her zamankinden daha çok dikkatli ve uyanık olmasıdır.

Polis de zaten bunu istiyor…

Yoksa vatandaş olarak yanımızdaki insanın üstünü aramaya kalkmayacağız. Şüpheli bir durum söz konusu ise ve de bu şüphe vehimden öte geçiyorsa hemen polisi arayıp, durumu bildirmekten başka yapılacak bir şey yok…

Her an yanımızda bir canlı bomba durduğunu ve intihar etmek için, ortamın daha da kalabalıklaşmasını bekliyor şeklinde kuşkuyla yaşamak mümkün değil. Buna ne yürek dayanır, ne de sinir sistemi…

Dikkatli ve uyanık olmak başka, vehimlere yenik düşmek başka bir durum…

Misal,durakta sahipsiz bir çanta veya paket gördüğünüzde (Erzurum’da bu sık oluyor) hemen yanına gidip ayağınızla o sahipsiz paketi yoklamaya kalkışmayacaksınız. Mümkünse başkalarını da uzaklaştırıp, polise haber vereceksiniz ki, uyanık bir vatandaş olduğunuz ortaya çıksın.

Aslında canlı bomba konusunda polisin de yapabileceği çok fazla bir şeyler yok ne yazık ki…

Şayet sağlam bir istihbarat, ya da itiraf yoksa gerisi şansa kalmış…

Bu sebeple asker ve polisin şu sıralar sıklaştırdığı kontrollere azami özen gösterip, güvenlik birimlerine yardımcı olmak herkesin görevi olmalıdır.

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” şeklindeki magandalığı elimizin tersiyle itip, “Hay hay memur bey buyurun arayın” demeliyiz.

Polis eline cihazı alıp cadde ve sokaklarda tek tek tüm insanları arayamayacağına göre, vatandaş olarak bizlerin daha uyanık olması kaçınılmazdır.

Şehrin giriş ve çıkışları, normal günlere oranla şimdi çok daha önemlidir.

Asker ve polis de bu noktada olmadığı kadar dikkatli ve olmadığı kadar kuşkucu olmalı ki, muhtemel bir sızmaya fırsat tanınmasın…

Terör örgütlerinin başlıca isteği dağa taşa korku salıp geniş kitleleri sindirerek, safına çekmektir.

Bu yüzden ne korkunun esiri olacağız, ne de pısırıklığın tuzağına düşeceğiz…

Hiçbir terör örgütü devletten daha güçlü ve daha akıllı olamaz.

S
adece kahpe ve kalleş olur… 
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.