Çanakkale Savaşı'nın yıldönümünde; okunan Cuma hutbeleri'nde zâfere yer verildi; şehitlere dualar yapıldı ve rahmetler dilendi. Zaferimizle ilgili söz, ilân ve afişlerin çokca paylaşıldığına ve sergilendiğine şahit olduk -oluyoruz da. Böylesi bir gurur gününde, yapılanlar şüphesiz doğru olandır ve olması gerekenlerdir. Ama bu zaferin kazanılmasında var olan ve hayatlarını ortaya koyarak, vatanın kurtuluşu yolunda sembolleşen paşalarımızın-komutanların isimleri, ne Cuma hutbeleri'nde ve ne de afiş ve ilânlarda her nedense yer almıyor. Ruhlârına bir Fâtihâ okunmuyor ve Allâh'ın rahmeti ne hakla ve niçin kendilerinden esirgeniyor? Anlamak güç...Bir şanlı zafer kazanılmış; fakat o emsalsız savaşın kazanılmasını sağlayan, savaşın seyrini değiştiren ve ülkemizin talihine ve kaderine yön veren komutanlar ortada yok...
Ortada tarihin gördüğü en kanlı bir savaş ve medeniyet adına yapılan bir vahşet var. Peki bu savaşı kimler yönetti? Bu savaşa kimler komuta etti? Ve insafla- iz'anla bir düşünelim ve bir kez daha söyleyelim; dünyanın en büyük zırhlılarının ve en güçlü ordularının eşliğinde, saldırgan müstevliye kimler dur dedi? Allâh aşkına söyleyin bizler de bir görelim. Derdiniz nedir bizler de bir bilelim.Yoksa cinler, periler bu savaşa komuta etti de, haberimiz mi olmadı. Bu hal, sakat bir tarih okuma biçimi ve tarihe "kör-şaşı- sakar" bir bakıştan ve kindâr bir zihniyetten başka bir şey değil... Sevmezsek de, kralın hakkını krala; Sezar'ın hakkını Sezar'a verelim artık... Marazi tarih bakışımızdan bir vaz geçelim artık... At gözlüklerimizi bir atalım artık... Ön yargılarımızı izâle edelim artık...
Arkadaş kabul edilse de, edilmese de, Enver Paşa Harbiye Nazırı ve aynı zamanda, Çanakkale Savaşı dahil ordularımızın, padişah adına başkomutan vekilidir. Sarıkamış felâketinden Enver Paşa'yı sorumlu tutanlar, her nedense "ittihatçı" oluşundan ve indi gorüşlerden hareketle, Çanakkale'de onu hep görmezden gelirler. Osmanlı'nın dağılışını, bilir bilmez hep ona yüklerler. Balkan Savaşları'nda perişân olan ve dağılan orduyu yeniden hazırlayan, disipline eden ve alaylı subaylar yerine mektepli subaylara teslim eden, bu zaferde büyük pay sahibi bir vatan evlâdıdir Enver Paşa....Doktor Nâzım'ın ifâdesiyle, "O hataları yüzünden, vatan uğrunda can veren bir şehittir."
Mustafa Kemal Paşa, Anafartalar'da savaşın kaderini bir anda değiştiren, yıldızı giderek parlayan ve Milli Mücâdele'ye önderlik etmenin işaretlerini, daha o günlerde veren büyük bir kahraman ve dehâ sahibi bir büyük komutan.... Çanakkale'yi var eden en büyük komutanlardan biri... Ancak bu zâferi, Atatürkten başka kimselere mal etmeyen ve bu zâfere kimseleri ortak tutmayan, zâferde sâdece Atatürk'ü gören ve Enver Paşa'yı ve diğer komutanları, kazanılan zâferde yok farzeden, bir başka kesim ve arızalı bir başka zihniyet daha var ülkemizde maalesef... Velhâsıl "ifrat"ve "tefrit" arasında "med-cezirler" yaşar olduk.
Denizden- Çanakkale Boğazı'ndan ve düşman zırhlılarından sorumlu Cevat Paşa ve "Nusret Mayın Gemisi"ne komuta eden ve harp tarihinde misli görülmemiş harikalar yaratan korkusuz Yüzbaşı İsmail Hakkı ve Yüzbaşı Hâfız Nazmi "düvel-i muaazzam"ın çelik zıhlılarını Çanakkale Boğazı'nın engin ve durgun sularına gömen yiğit insanlar.. Ve pervâsız-ahlâksız düşmanların tarihlerinde görmedikleri bir mağlubiyeti kendilerine "hârim-i ismetimiz''de acıyla yaşattıran-tattıran kahramalar...Düşmana ve bütün dünyaya "Çanakkale geçilmez" iradesini hatırlatan ve dedirten koç yiğitler- serdengeçti halâskârlar...
Daha nice komutanların ve yüzbinlerce kahramanın şehâdete ererek, hayatlarını fedâ ettikleri bu savaşta, simgeleşmiş bu vatansever komutanları anmadan- anlamadan ve hatıralarına hürmet gösterilmeden, Çanakkale zaferini ve geldiğimiz bu günleri anlayamayız ve de idrâk edemeyiz. İstenilense de o kahraman komutanların hakları inkâr edilemez. Tarih hükmünü vermiş; neticede, Çanakkale ruhu ve zâferi olmazsa, Milli Mücâdele olmazdı ve nihâyetinde bizler de bugün olmazdık. Zira, Çanakkale, Milli Mücâdele'nin önsözdür.
Şühedâ gövdesi bir baksana dağlar, taşlar
O, rükû olmazsa, dünyada eğilmez başlar
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor
Bir hilâl uğruna, yâ Râb ne güneşler batıyor
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi
Şehitlerimizi minnetle anarken; Çanakkake gibi benzersiz bir zâferi, yine ona yakışır bir destânla taçlandıran, Çanakkale'de ve Cihân Harbii'nde, saldırgan bir vahşet sergileyen emperyalistlere karşı; "Tükürün milleti alçakça vuran darbelere / Tükürün onlara alkış tutan kahpelere / Tükürün ehl-i sâhibi o hayâsız yüzüne / Tükürün onların asla güvenilmez sözüne / Medeniyet denilen maskara mahlûku görün / Tükürün maskeli vicdânına asrın tükürün" haklı serzeniş ve seslenişlerinde bulunarak saldırganlığı tel'in eden ve milletimizin hislerine o gün de-bugün de tercüman olan Mehmet Akif'i, bir kez daha rahmetle anıyorum...