Kaldığımız yerden devam edelim mi?
Malum bir süredir izinde olmam nedeniyle gelen mesajlara yeni yeni bakıyorum.
Hem kutu, hem Erzurumlu dolmuş!
Hatırlarsanız son yazımda, “Korktuğunuz şehirde nasıl yaşarsınız?” diye sormuştum.
Gelen cevaplardan biri çok ilginç:
“Abi nasıl korkmayalım. Bazı gazeteciler bilim yuvasından bile besleniyor.”
Şaşırmadım.
Sadece bilim yuvalarından değil, bir çok kurumdan beslenen, para karşılığı kalem oynattığını sanan gazeteci müsveddeleri yok mu?
Sonra devam ediyor.
“Biz kime güvenip, kime ne diyeceğiz? İki satır sosyal medyama yazı yazdım, işimle tehdit ettiler. Benim çoluk çocuğum var. Bana ne, Rektör ne yapmış, Belediye Başkanları ne halt etmiş. Ben ekmeğime bakarım...”
Dayanamamış yine de bir takım iddialarını isim isim yazmış. Araştırıp göreceğiz.
Sonra üniversitelerdeki kadrolaşmadan bahsetmiş.
Bilmiyor muyuz, biliyoruz.
Bu aralar Twitter'da bir hayli hit olan Erzurum Cumhuriyeti'nin paylaşımlarında gördüm. ETÜ'nün Trabzonlu Rektörü Bülent Çakmak, kayınbiraderine kıyak geçmiş. (Bu arada Erzurum Cumhuriyeti’nin sonu umarım Erzurum Fısıltı gibi olmaz! Belli ki parti içinden biriydi hemen bulup susturdular.)
Yeni değil ki, bu rezillikler...
Sadece Çakmak mı yapıyor, Çomaklı da yapıyor.
Büyükşehir de yapıyor, ilçe belediye başkanları da yapıyor, bal tutan sadece parmağını değil, dirseğine kadar yalayıp, yutuyor.
Kimi taciz de bulunuyor anında ört bas ediliyor, kimi Başkent’te kurumun otomobilini ‘özel aracı’ diye kullanıyor, kimi yolsuzluğa göz yumuyor.
Peki, ne oluyor?
Sanmayın ki, bir şey olmuyor ya da olmayacak.
Er ya da geç, ağızlarından burunlarından fitil fitil gelecek. Yanlarına kalmayacak. Her şeyden öte hesabını Allah soracak.
Demem o ki, “ben ekmeğime bakarım” diyen takipçim, alın teriyle kazandığın o lokmayı sen korkakça yutmaya çalış!
Erzurumlunun hakkını düşünen biri ya da birileri benim mesaj kutumu boş bırakmaz.
Ha kutuda başka ne mi var?
Dedim ya tatil bitti, kaldığımız yerden devam edeceğiz.