Nazım... Evet! Şu komünist şair. Kemikleri bile öz yurduna gelmesin diye korktuğumuz adam... O adam, Bursa Hapishanesi'nde yatarken köylü bir ırgattan dinleyerek yazmış Erzurum'u...
Bu şehrin incecik ak yünden ihram giyen kadınlarını...
Buz tutsa da soğuktan bıyıkları, yılgınlık tanımayan yiğitlerini...
Padişahın 'asın' dediği Mustafa Kemal'e kucak açan delikanlı adamlarını...
Kuva-i Milliye Destanı... Yıl: 1919
Açın okuyun!
Manda ve himayeye karşı; "Hey gidi deli gönlüm hey! Ya istiklal ya ölüm!" diyen, Erzurum'u...
***
Yıl: 2015
Gelene takla, gidene madik atan Erzurum...
Benim yaşımda olanlar hatırlar... Şu 12 Eylül dedikleri zamanın belasında. Yağ kuyruğuna girerdik. Çocuk olduğumuzdan da hep bize düşerdi kuyrukta beklemek. Gerçi; bu anları görünce takla atmaktan iyiymiş kuyrukta beklemek diyorum.
Dün, Erzurum Ajans'a geldim... Beynimde bin bir problem. Ne yazacağım, ne edeceğim... Ev kirası, elektrik faturası diye dalmışken deryalara, Turhan, ilk çayımı koydu masaya... Henüz daha ilk sigaramı yakmamışken (kapalı alanlarda içmek yasak biliyorum. İçerseniz eğer...)
Bugün 23 Temmuz...
"Yaz geldi de bastırdı mı sıcaklar. Tozdan dumandan ve sinekten geçilmez sokaklar..."
Hâlâ, Nazım'ın Kuva-i Milliyesi'nin Erzurum mısralarındayım. Bu şehrin incecik ak yünden ihram giyen kadınlarını, buz tutsa da soğuktan bıyıkları, yılgınlık tanımayan yiğitlerini, Padişahın 'asın' dediği Mustafa Kemal'e kucak açan ejder yürekli adamlarını arıyorum, Kambur Kerim'in hikayesinde...
***
Ben, Nazım'ın Kuva-i Milliyesi'nin Erzurum mısralarından bir türlü kopamazken, rüzgârla beste,yağmurla resim, seslerle raks yapan kelime cambazı şairimiz,delimiz ve de dilimiz Ömer Nazmi Ağabey, dikildi mi başıma... Gümüş renkli saçları omuzlarında bir adam. Tek varlığı 80 yaşındaki anası, anamız sultanların sultanı Naşide Sultan... Her an o çocuk heyecanıyla bizden haber bekler.
***
Dedik ya Erzurm Ajans burası geleni gideni hiç eksik olmaz!
Kim bilir hangi romanın hangi kahramanına kızgındır, kim bilir hangi şairin mısraları arasındaki seslerle kavgaya tutuşmuştur. Son 30 yıldır bu zor şehir için her sabah iniltilerle uyanan bir adamdır Fevzi Budak... O adam, aylardır tüm öfkesini içine kusarak babacan bir tavırla çalar kapımızı; "Nasılsın Orhan Bey?" diyerek girer içeri... Eski Maarif Müdürü Fevzi Bey... Şekersiz ve soğutarak en sıcak çayı içer, namus ve edep timsalidir. Yüreğinden süzerek yılların devlet birikimini damlatır dimağımıza... Onunla erdemi yaşarız. Hala okuldur bize!
***
Yaklaşık 3 yıldır, her sabah olduğu gibi yine bu sabahta; "Bu Devlet'in..." diye başlar ortaokul öğretmenim Müslüm Bey, söze ve siyasete. Dün zorla pençe vurdurdu ayakkabılarıma. Çok ses çıkarıyormuşum yürürken. Emektar ayakkabı ustası da O'na hak verdi... Tam zamanında gitmişiz. Oduna vurmuş tabanlarım. İki yıl önce aldığım bu kalikler beni, en az iki yıl daha taşırmış...
Ah! Müslüm Hocam ah!...
Dadaştır. Hem de en hasından, kuşak bağlamasını da bilir, nerede hangi ayağın öne atılacağını da... Hançerle cilveleşir, duruşunda da, susuşunda da bir anlam vardır. Bar gibi yürür...
***
..Ve Dursun Bey,
Bizi bize bağlayandır. Bir gün gelmese susar, O'nu ararız!
'Başkan nerede?'
Mutfakta aşçı yamağı, siyasette ustadır... Bu fukara ajansın fare girmez dolap deliklerinden bile bulduklarıyla karnımızı doyurur. Kızar, küser ama bizim 4 yaşındaki Saltukhan'dan bile özür diler, cüssesinin tam tersi hepimizin minnacıkta olsa yaşam önderidir. Elinde tableti, günün her saati ya okur ya da yazar. Dili de, kalemi de ustura gibi bilevli muhaliftir.
***
Ve ben!
Birilerine göre Korro,
Birilerine göre beceriksiz tembelin teki, hiç bir fırsatı değerlendiremeyen,yetenekli yeteneksiz köylü kalem rençberi...
Ve gazeteciliğin'g'sini bile aklından geçirmezken aklını çeldiğim Turhan... Borç harç gitmiştim bir Temmuz sıcağında Kıbrıs'a... Girne Dağları'ndan inerken limana; 'Turhan var mısın?' demiştim... Serçe parmağım asker Turhan ile o Temmuz sıcağında, Taşucu'nu bile beklemeden kavilleşmiştik ERURUM AJANS'a...
Biz iki kardeş, sözümüzü tuttuk. O gün, o Temmuz şafağında Kıbrıs'ta birbirimize verdiğimiz söz halen geçerli; siz dünyanın neresinde olursanız biz bu Erzurum'dan size haber vereceğiz...
Bugün 23 Temmuz kuruluş yıl dönümümüz!
Turhan,hatırlıyor musun?
Bir sarı yaz günü nasıl da düşmüştük; 'şok' manşetimizle Erzurum ve ülke gündemine!
Daha yayına girer giremez; Hürriyet'inden, Milliyet'ine, Star'ından,Sabah'ına, tüm gazetelere manşet olmuştu haberimiz.
Hiç unutulur mu o başlık!
'Mesaisi bitti, havaalanını kapatıp gitti!'
Haber kaynağımız usta bir gazeteciydi ama devlet memuruydu o günler. Kraldan çok kralcı yöneticiler çok üstümüze gelmişlerdi de adını vermemiştik. Artık emekli oldu ya Erzurum Ajans'ın o ilk özel haberinin imzasını şimdi atalım: Macit Gürbüz...
***
Vay be... 6 yıl önce bi başımıza çıktığımız bu yolda şimdi 10 binlerce yoldaşımız olmuş... Bu ajans, bu kentin adıyla ve adının sorumluluğuyla büyüyor...
Her gün ortalama 170 bin kişi bizim haber başlıklarımız görüyor. Birilerinin dedikodularına göre değil google verilerine göre 81 il ve 156 ülkeden günlük 25-30 bin kişi arasında değişen okurumuz mevcut.
Erzurum Ajans; özgün içeriği,tarafsız yayıncılık anlayışı ve bağımsız yazar kadrosuyla fark yaratıyor. Tek geliri de bu farkın farkında olan uluslararası bir kaç firmanın profesyonel reklam ajansı... Yani yerel bir haber sitesi olmamıza rağmen yerel hiç bir kurumla ekonomik ve siyasi bağımız yok.
Facebook denen fenomende 10 bini aşkın, Twitter denen heyulada yaklaşık 5 bin takipçimiz var.
Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık,Siyasi Parti Genel Merkezleri, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü, RTÜK,TÜİK,TİB veTÜBİTAK ile birlikte bir çok medya takip merkezi (Ajans Pres, İnter Press gibi... ) tarafından anlık olarak izleniyoruz.
'Erzurum' kelimesi bizimle yani 'erzurumajans' ile özdeş durumda. İnternet arama motorlarına 'Erzurum' kelimesi girildiğinde ilk sıradayız...
Dünyanın neresinde olursa olsun, insanlar Erzurum'dan, erzurumajans.com sayesinde haberdarlar.
***
23 Temmuz 2009 Erzurum için, bizim için sıradan bir başlangıçtı... Dündü... 6 yıl önceki bir gündü... Bugün; 6 yaşında Erzurum Ajans, daha çocuk sayılır bu yola... Ama hayallerimiz ve hedeflerimiz çok büyük!
Çünkü biz; Palandöken gibi başı dik, 23 Temmuz'un Albayrak'ı kadar onurlu ve güçlü bir kadroyuz.
Çünkü bizim;
M.Necati Güngör, Mustafa Duman, Zübeyir Saltuklu, Kadir Sabuncuoğlu, Süreyya Çarbaş, Öztürk Akkök, Hakan Kanber, Erdal Güzel, Pir Ahmet, Talip Akbaş, Muharrem Serttaş, Murat Balkuş, Vahit Alkır, Emir Erdem, Temel Atalay, Murat Ertaş, Seyfullah Hızarcı, Pervasız Çelebi, Erdal Tanas Karagöl, Cem Bakırcı, Mehmet Şener ve Tayfun Talipoğlu gibi koca yürekli yazarlarımız var.
***
Yarın;yeni bir başlangıç...
Ne diyordu Mustafa Kemal Atatürk, 96 yıl önce Erzurum'da:
- Yaz çocuk...
Biz yazmaya devam ediyoruz, dünyanın neresinde olursanız olun sizde okumayı sürdürün. Sürdürün ki hep birlikte büyüyelim...
Kuruluş yıldönümünüzü kutlamak için, mekan sizden bohçası benden buluşmak üzere koca yürekli kardeşlere selam ile.