Bu savaşın kaybedeni belli...

İstanbul dün tıpkı yokuş aşağı inerken freni patlamış kamyona benziyordu.
Yol üzerinde duran hiç kimsenin hasar görmeme garantisi yok gibiydi.
Medya her zaman olduğu gibi freni patlamış bu kamyon karşısında da önce nerede duracağını kestiremedi, sonra sağa sola savrulup durdu!
Zil takıp oynayan da oldu, bekleyip görmek lazım diyen de...
İstanbul dün yolsuzluk soruşturması nedeniyle şok gözaltılarına uyanırken nedense bana hiç de şok bir gelişmeymiş gibi gelmedi.
Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Madem kılıçlar çekilmişti şu halde kan akacaktı, kelle kopacaktı!
Nitekim öyle de oldu.
Malumunuz bizim kültürümüzde düello yoktur; bizde pusu vardır, pusu...
Ve o pusu ki nereden, ne zaman ve nasıl geleceğini önceden haber vermez...
Nasıl ki bir insan, hayatının en büyük yanlışını kendisinin en güçlü olduğu bir zamanda yapıyormuş ya...
Bugünlerde Türkiye güç sınaması yapan egemenlerin kanlı arenasına döndü.
Şimdi herkes görecek kim daha güçlü...
AK Parti mi, cemaat mi?
Bunun artık kaçarı koçarı yok; Mısır'daki sağır sultan da biliyor ki bu, rutin bir adli olay değil.
Bu, kimin daha güçlü olduğunun bilinmesi adına yapılmış riskli ama bi o kadar da büyük bir hamledir.
Kabul edelim ki bu hamlenin, mağlubu şimdilik AK Parti...
Fakat yine bilmekte yarar var; tecrübeyle sabittir ki hiçbir hamle karşılıksız kalmaz...
Arena açılmaya, gladyatörler meydana çıkmaya görsün...
Olacakları kontrol etmek de mümkün değildir, sonucu kestirmek de...
Bilinen tek şey var, o da oluk oluk kan akacağı...
İstanbul'da dün, günün adı "kan"dı...
Peki bu kanlı savaşın sonu ne olacak; egemenler güç ispatı yapmak isterken arada koskoca bir ülke ziyan olursa hesabını kim verecek?
Haklısınız, ama yine unutmayın ki:
Zurnada peşrev olmaz.
Tüpünden sıkılan macun nasıl ki aynı tüpe geri konulamaz ise, İstanbul'da kurulan bu arenada da, akacak kanın önüne kimse çıkamaz.
Ok yaydan çıktı bir kere...
Ekonomi dibe vurmuş, borsa tepetaklak olmuş, yatırımlar durmuş, işsizlik almış başını yürümüş...
İyi de kavgada atılan yumruklar sayılmadığı gibi, bu savaşta da yitip gitme tehlikesi yaşayan devletin artık kıymet-i harbiyesi olmaz.
Bütün mesele, putlaşmış nefislerin galebe çalma arzusudur.
Sen mi daha güçlüsün, ben mi?
Sen mi beni büyütüp geliştirdin, ben mi seni bugünlere ulaştırdım...
Filmin ana konusu bu...
Her savaşta olduğu gibi bu savaşta da tabii ki en önce zayıflar yitip gidecek...
İstanbul dün öyle bir sabaha uyandı ki, artık her doğan yeni güne kadar, geceler zifiri karanlığa teslim olacak.
Sanırım şu noktayı çoktan aşmış durumdayız:
Kim haklı, kim haksız?
Soru şu:
Kimin kılıcı daha keskin?
Aslında bu savaşın bir tek kaybedeni olacak. O da, millettir.
 
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Mechul kişi 01 Ocak 1970 02:00

    Yazılarınızı uzun zamandır takip ediyorum işiniz gücünüz kendi rantınız paralelinde yazmak.Ben millet olarak gerceklerın ortaya cıkması noktasında kaybedeceklerıme hazırım siz hazırmısınız cok merak edıyorum.Sizi yakından tanıyan ve adalet kazanc kavramlarını cok ıyı bılen bırı olarak bu tur sorusturmalrın sızı tedırgın ettıgı kanaatındeyım...

  • esef dadaş 01 Ocak 1970 02:00

    millette artık uyanık olsun. bol vaadlere kanmasın. seçimlerde ders vermesini bilsin. açığa çıkan bu yolsuzluğu hükümet cemaat çekişmesi diye göstermek yolsuzluğun bir kanıtı sayılmalıdır. SEN DERSHANELERİ KAPATIRSAN BENDE SENİN YAPTIĞIN YOLSUZLIKLARI SÖYLERİM....

  • ahmet tikici 01 Ocak 1970 02:00

    hocam harika bir yazı agzınıza sağlık

  • Dadaş 01 Ocak 1970 02:00

    yok yok öyle değil kazanan millet olacak, ne yani borsa düşmesin diye pislikleri (var veya yok ) görmezlikten mi gelellim ? Sayın yazar sana sorum, sen her türlü naneyi yiyeceksin , ben rahatım bozulmasın diye ses çıkartmayacam ... Senin adalet ve düzgünlük anlayışında ortaya çıktı. Korkma karanlıklar aydınlansın, herşeyi net görelim, perdeler kalksın gözlerden, oyunsa oyunu görelim, gerçekse gerçeği görelim, ben görmek istiyorum, senin gibi kafayı öne eğmek istemiyorum.. saygılar...