Bu rezalet sadece Erzurum’da olurdu ve de oldu. Fidanlığın yerine benzin istasyonu kurulması doğru muydu, yanlış mıydı artık bahsi diğer… Gelinen şimdiki nokta çok daha vahim…
İki belediye (Büyükşehir-Palandöken) arasındaki bürokratik bir ihtilaf yüzünden, hizmete açılacağı sırada benzin istasyonu yargı kararıyla “mühür”lendi!
Kimse kusura bakmasın ama bu düpedüz servet düşmanlığı ve özel sektörün bu şehirden çekip gitmesi için kamu baskısıdır.
Efendim mesele şu:
Büyükşehir Belediyesi arsayı ihale ediyor ve bir firma da –ki, o kişi Hulusi Sırmacı’dır; yani bu memleketin evladı ve ömrü boyunca bu memlekete hizmet etmiş bir kimse- alıyor. Yapılacak iş belli: Akaryakıt istasyonu. Buraya kadar bir sorun veya itiraz yok. İlgili firma, inşaata başlamadan evvel Büyükşehir Belediyesi’ne gidip, gerekli harçları yatırdıktan sonra, yapı ruhsatını alıyor. Çünkü kendisine izlemesi gereken yolun bu olduğu söylenirken, gerekçe olarak da, “…Yasa gereği gayri sıhhi işletmelerin ruhsatını Büyükşehir Belediyesi verir” deniyor.
Hulusi Sırmacı da, bu doğrultuda hareket ederek, kendisinden istenen ödemeyi yapıyor. Fakat “ateş sana kim üfledi” misali kıyamet kopuyor.
Palandöken Belediyesi, (mümkün ki kendi açısından haklı olabilir) “Bu istasyona ruhsatı verecek makam Palandöken Belediyesi’dir. Bu sebeple kurumumuzdan ruhsat alınız aksi takdirde yasal işlem yapılacak” mealinde bir yazı gönderiyor, ardından da yargıya giderek; idare mahkemesinden “yürütmenin durdurulması” talebinde bulunuyor.
Geçen bu süreçte, Büyükşehir Belediyesi, gelişmeleri umursamıyor ve Palandöken Belediyesi’nin, “mahkemeye giderim” şeklindeki açıklamasını yalanlamayı tercih ediyor. Merak edenler açıp gazete arşivlerine bakabilirler. Bizzat Başkan Ahmet Küçükler, basında çıkan “Kayakyolu girişinde inşa edilen benzin istasyonu için Palandöken Belediyesi yargıya gidiyor” şeklindeki haber üzerine, “Külliyen yalan aramızda ne ihtilaf var, ne de sürtüşme. Basın uyduruyor” demişti.
Ne zaman ki idare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdiyse, herkes kimin yalan kimin gerçek söylediğini anlamış oldu. Meğerse Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar doğru söylüyormuş.“Mahkemeye gideceğim” dedi ve gitmiş.
Burada asıl üzerinde durulması gereken husus şudur:
Bir işadamı milyonlar harcayarak bir yatırım yapıyor ve kendisine bu yatırım için bir belediye izin ve ruhsat veriyor. O işadamı da “Nasılsa muhatabım bir devlet kurumudur, beni pusuya düşürmez” inancıyla, yol alıp yatırımını bitiriyor.
Allah aşkınıza söyler misiniz Hulusi Sırmacı’nın suçu ne?
Ahmet Küçükler’e mi güvenmek, her işlemini belediyenin kendisine gösterdiği mevzuata göre mi yapmak? Adam kaçak bir inşaat yapmıyor, belediyeden bilgi ve belge saklamıyor. Bilakis istenilen harç miktarını zamanından önce yatırıyor. Madem ki bu konu iki belediye arasında bir ihtilaf sebebidir, şu halde belediye başkanları kendi aralarında bu sorunu niçin gidermiyor da, yatırımcıyı perişan ediyorlar?
Hulusi Sırmacı şu ana kadar edebinden olsa gerek ortaya çıkıp, tek satır konuşmadı. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler’den gelen tek satırlık açıklama ise şudur: “Biz doğru yaptığımıza inanıyoruz. İdare mahkemesinin kararına bölge idarede itiraz hakkımızı kullanacağız”
Maşallah…
Ne kadar basit…
İşadamı milyon harcayıp yatırıp yapacak, tam para kazanmaya başlayacakken kapısına mühür vurulacak.
Bu kara mizah sadece Erzurum’da olabilirdi ve oldu.
Sonra da kalkıp yakınıyoruz: “Erzurum’a yatırımcı gelmiyor”
Yahu siz kendi evladınıza bu zulmü yaparsanız elin işadamına kimbilir nasıl postun kıllarını saydırırsınız. Kaldı ki zaten yapılan da odur.
Daha bir hafta önce İstanbul’dan gelen bir işadamı basın toplantısı düzenleyerek, “Erzurum’a tekstil atölyesi kuracaktım ama arsa vermedikleri için Mardin’e gittik” diye kocaman bir sitemde bulunmuştu da, bir Allah’ın kulu çıkıp da “Kim arsa vermedi açıkla kamuoyu öğrensin” demedi.
Yani kimse umursamadı bile…
Niye?
Niyesi şu:
Beylerin her ay maaşları banka hesaplarına nasılsa yatıyor. Erzurum’a yatırımcı gelse ne gelmese ne! Onun tuzu kuru. Erzurum batsa ne çıksa ne!
Sok kartı makineye, doldur parayı cebe!
Gerisi hikaye…
İşin yoksa, bir de çalışacak mısın!
Üzgünüm ama ne yazık ki bu kadar basit…
Bu şehirde öyle bir zihniyet var ki, “işadamı potansiyel hırsızdır, işadamı devlet kapısından kovulması gereken kimsedir” diyor.
Bazen bu aşağılık zihniyetin kırıldığını düşündüğüm olmuştu ama şu son günlerde öyle şeylerle karşılaştık ki, gördüm ki hayır, değişen ciddi bir şey yok. Adamların gözünde, işadamı potansiyel hırsız.
Neyse ki Hulusi Sırmacı’ya sadece mühür vurdular; ya bir de “hırsız” damgası vursalardı!
Olmaz, olamaz demeyin. Emin olun ki, bal gibi olur.
Bence Hulusi Sırmacı oturup kalkıp dua etsin bir mühürle kurtuldu diye…
Ha bu arada, Hulusi Sırmacı devlete güvendiği için, işyeri açıyorum diyerek, istasyona 13 personel aldı ve o kişiler de “oh şükürler olsun bir işe kavuştuk” diyerek sevindiler. Adama böyle çakarlar, sen misin ruhsat alan, sen misin iş buldum diye sevinen!
Kardeşim burası Erzurum.
Yani “dev memleketi”.
Bilmiyor muydun?