Şike, sözcüğünü ister gerçek yükü ve yüzüyle düşünün, isterseniz mecaz tarafını çevirerek koyun cümlenizin içine...
Hangi biçimde olursa olsun herkes hayatında bir şekilde şike yapmıştır; ya da şikeye bulaşmıştır.
Leylek tarafından beşiğinize pike yaparak inmediğinizi anlayacak kadar büyüdüğünüzde, bir çoğunuz önce nasıl bir şikenin skoru olduğunuzu düşünmeye başlarsınız.
Anne dediğiniz (A) Takımıyla, Baba dediğiniz (B) Takımının bazı akşamlar yaptığı söz savaşından (B) takımının hangi çıkar karşılığında bilerek yenildiğini anlamanız için biraz daha büyümeniz gerekecektir.
Küçük kardeşinizle hangi oyunu oynarsanız oynayın, anneniz size ricayla karışık emrini verdiğinde ise artık çok geçtir; "abisi bırak kardeşin yensin, o daha küçük!"
Ve siz de yenilir ya da geçilirsiniz oynadığınız oyunda.
Böylece ilk şikenizi yapmış olursunuz annenizin teşviki ve verdiği çukulata hatırına.
Birkaç çeşit şike var deniliyor.
İşte çıkar şikesi.
Hayata atıldığınızda anlarsınız şikenin ne demek olduğunu; diyelim ki bir fabrikada işçisiniz ve toplu sözleşme denilen maçta sendikanızdan beklediğiniz performansı göremediniz. İşte o zaman burnunuza şike kokusu gelir; gelir ama elinizden birşey gelmez ve "şike, şike" diye mırıldanarak yine işinize koyulursunuz.
Veya diyelim ki iş adamısınız, girdiğiniz ihaleyi iktidar yanlısı şirket ham etti, işin içinde büyük paralar olduğu için, basının önünde bağırmaya hazırlanırsınız; "mümtaz milletimiz bilsin ki bu ihalede şike vardır," diyecekken eli kara çantalı biri yanınıza yaklaşıp kulağınıza bir şeyler fısıldar ve susarsınız; yani şikeden şike çıkartırsınız.
Ve ahlak şikesi.
Kendini çapkın sanan kocasını, başka bir hatunla sarmaş dolaş yakalayan çapsız kadın, pahalı bir yüzükle -saygınlığını satmak pahasına- gördüğünü görmemezliğe gelmesi şike değil midir!
Herhangi bir cemiyetin başkanlığı için yarışan A şahsına, "benim oyum sizedir," dedikten sonra, gidip diğer adaya oy vermesi şikenin fırfırlısı; ya da sevgilisini paralı biri için terk eden şikenin şırfıntısı değil de nedir!
Futbol da hayatın içindedir; hem de tam göbeğinde.
Ve piyango Fenerbahçe'ye vurdu!
Şike içerikli yazımızın içinde anılan büyük takımın adının geçmesi önemli değil, taraftarı ve maddiyatı güçlü hangi takım olursa olsun; son günlerde gündemden düşmeyen şike davası için yapılan tartışmalardaki tartışmacıların bazıları beni hem düşündürüyor hem de güldürüyor.
Efendi diyor ki;
Ligimizin en köklü ve en güçlü takımı ligden düşürülürse falanca kurum ve filanca şirket büyük zarar eder ve futbolda heyacan kalmaz ve futbolumuz yara alır ve...
Bu mudur yani!
Güçlünün işlediği suçun cezalandırması bir kesime zarar verecek diye o suçu görmemezlikten mi gelecek yargı?
Aynı suçu güçsüz işlerse ceza var; ama güçlüye yok!
Bir de skoru etkileyen futbol hakemleri var.
Büyük takımın golcüsü iki metrelik ofsayttan golü atınca hakem golü sayıyor; ama küçük takımın golcüsünün on santimlik ihlalle attığı golü iptal ediyor.
Hayat hakemleri de var bu hayatta hayatı etkileyen.
Elli yaşındaki para babası on sekizlik kızı alınca yorumu, "aşk sınır tanımıyor, " oluyor; ama filanca fabrikada çalışan tornacı aynı şeyi yaparsa, "aşk haddini bilmeli," deniliyor.
Duruma göre değil, konuma göre yorum yapanlar da düşüncelerinde şike yapmıyorlar mı!..
Bunlara da ister hatır şikesi, ister katır şikesi diyin.
Siz bilirsiniz!
Bu hayatta şike var, bilesiniz!
Birileri elinde olmadan şikenin içinde çırpınır, birileri de ilkesizliğinden bu çirkefe bulaşır.
Ne olursa olsun sonuç değişmez.
Seve seve yaşanılan bir ömrü; şike, şike diyerek bitirip gideceğiz.
Alnımızın teriyle attığımız golden başka birşey kalmayacak geride.
İşte gerçek skor budur!