Bu durum Türk hukuk tarihinde kendine kaçıncı sırada yer bulur?

 

Vergi kaçakçılığı...

 

Naylon fatura...

 

Yani devletten dolayısıyla milletten çalma!

 

Cezası da ağır.

 

Kolay değildir öyle Vergi Usul Kanununa Muhalefet suçundan yargılanıp da ceza almamak!

 

Çünkü vergi daireleri didik didik eder her şeyi.

 

Incık cıncık her şeye bakarlar.

 

Mahkemeye bir dosya gider ki, savunulacak tarafı olmaz.  

 

Dedim ya, Vergi Usul Kanununa Muhalefet Suçu...

 

Dava Ankara 35’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.

 

7 yıl sürüyor.

 

Karar çıkıyor.

 

03.11.2017 tarihli E:2015/1381 ve K:2017/990 sayılı karar neticesinde sanığın üç kez ayrı ayrı 3 yıl 1 ay 15 gün hapisle cezalandırılmasına...

 

İtiraz ediliyor.

 

İstinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi başvuruyu reddediyor ve mahkumiyet kararı kesinleşiyor.

 

Tebligat yapılıyor, yakalama kararı çıkıyor.

 

4 Eylül 2020 sanık tutuklanıyor ve cezaevine konuluyor.

 

Sanık, bir kez daha itiraz ediyor ve “Beni yeniden yargılayın” diyor.

 

Buraya dikkat!

 

Sanık, 4 Ekim 2020’de tahliye ediliyor.

 

Şimdi buraya da dikkat!

 

Ankara 35’inci Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın talebini jet hızıyla kabul ediyor.

 

Ve 21 Eylül 2021.

 

Sanık yeniden yargılanıyor.

 

9 yıl 4 ay kesinleşmiş hapis cezası verilen sanığın mahkumiyet hükümleri aynı mahkeme tarafından iptal ediliyor ve üzerine atılı suçlardan dolayı beraatına karar veriliyor.

 

Ertesi gün yani 22 Eylül.

 

Görevine iade ediliyor.

 

Anlayacağınız bir yıl içinde sadece bir ay tutuklu kalan ve hakkında 9 yıl 4 ay kesinleşmiş hapis cezası olan sanık, yine aynı zaman dilimi içinde aklanıp, paklanıp görevine geliyor.

 

Eyvallah.

 

Altını çizerek yazıyorum, mahkeme kararını sorgulamak haddim değil!

 

Sorgulamamakla birlikte sadece yaşananları aktardım sizlere.

 

Yalnız dikkatimi çeken süreçteki bu hız.

 

Öyle ki, yargılamanın yenilenmesi noktasında çok ağır şartlar olduğunu herkes bilir.

 

Çok ciddi zaman alır.

 

Şimdi sormak istiyorum.

 

Bu durum Türk hukuk tarihinde kendine kaçıncı sırada yer bulur?

 

Dostum ve aynı zaman da avukatım Yakup Çağrı Arısoy ile görüştüm.

 

Hukukçu olarak ne dersin diye sordum.

 

Aynen aktarıyorum ki okurken bile zaman alacak.

 

1- Hükmü etkileyen belgenin sahte olduğu ortaya çıkarsa... (Sahte belge var mı varsa suç duyurusu yapıldı mı?)

2- Yemin altında dinlenen tanık ya da bilirkişi kasıt veya ihmal ile sanık aleyhine beyanda bulunmuş ve bu beyanın sahteliği anlaşılmış ise... (İlgili tanık veya bilirkişi hakkında adli işlem başlatıldı mı?)

3- Hükmü veren hâkim, hakkında ceza soruşturması yapılacak şekilde veya mahkum olmasına neden olacak şekilde görevinde ihmalde bulunur ise... (İlgili hakim hakkında HSK’ya şikayette bulunuldu mu?)

4- Ceza hukukunun dayanağı bir hukuk mahkemesi kararı ise ve bu hukuk mahkemesi kararı kesinleşmiş bir hüküm ile ortadan kaldırılır ise... (Hangi Hukuk mahkemesinin hangi hükmü kesinleşen karar ile kaldırıldı?)

5- Yeni deliller veya olaylar nedeni ile sanığın daha az ceza almasını gerektirir bir kanun hükmünün uygulanması gerekiyor ise... (Yeni olay ve delil hangisidir?)

6- Hükümlü AİHM’e başvurmuş ve AİHM ihlal kararı vermiş ise...

 

İşte böyle sürüp gidiyor.

 

Gizli saklı değil.

 

Horasan Belediye Başkanı Abdülkadir Aydın’ın başından geçen olayı anlattım sizlere.

 

Son yazımda kendisine hayırlı olsun demiştim.

 

Hatta sorular da yöneltmiştim.

 

Yaşadığı bu jet sürecinden etkisinden kurtulamamış olsa gerek cevap vermedi.

 

Bir kez daha kayıtlara geçsin diye soruyorum.

 

Plakalarını verdiğim araçlar nerede?

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ahmet Kırcılar 14 Ekim 2021 10:45

    Bu kadar uzun yazmana gerek yokki. abdulkadir bey hangi partinin belediye başkanı bunu yaz gerisine gerek yok zaten