Atatürk Üniversitesi, yarım asrı aşan tarihinde Kenan Evren’den tutunuz da Demirel’e kadar, onlarca kişiye “fahri doktora” unvanı vermiş bir üniversitedir. Fakat bu “unvan”a layık görünenlerden hiç biri, Başbakan Erdoğan kadar, Atatürk Üniversitesi’ne kol-kanat germedi.
Bugün Atatürk Üniversitesi, açık öğretim’i, onlarca fakültesi, modern hastanesi ve on binlerce öğrencisi ile artık sınırları aşan bir üniversite olduysa, hiç şüphesiz ki bunda en büyük pay, AK Parti hükümetine, dolayısıyla da Başbakan Erdoğan’a aittir.
Geçen gün yazmıştık ya; Erzurum, Erdoğan için “çok özel” bir şehir. Erzurumlu da Erdoğan’ı öyle görüyor.
Bu “sevgi”, her fırsatta karşılıklı meyvesini veren bir sevgi…
Başbakan, geçen hafta geldiği Erzurum’da, partisinin il kongresine katılmış, açılışlar yapmış ve sonunda da Atatürk Üniversitesi’nin kendisine, hem de ikinci kez verdiği “fahri doktora” törenine gitmişti.
Kısa bir süre önce yapılan seçimde, akademisyenlerden ikinci defa “onay” alan rektör Prof.Dr. Hikmet Koçak, belki de Başbakan’ın Erzurum ziyaretini en iyi biçimde değerlendiren isim oldu.
“Nasıl, ne yaptı ki?” diye soracak olanlar için anlatalım:
Atatürk Üniversitesi Bilim Müze Doğa ve Eğitim Park Projesi…
Bu uzun isim, geçen Cuma gününe kadar, sadece çok anlamlı bir projenin adıydı. Hatta bu şehirde yöneticilik yapan birilerine göre de “ütopya”dan ibaret, gerçekleşmesi imkansız bir hayaldi! Ama geçen Cuma öyle bir şey oldu ki, o “ütopya” Başbakan’ın bir dokunuşuyla, kuvveden fiile geçmeye başladı.
İşte bunu başaran kişi de rektör Hikmet Hoca’dır.
Evet… Hikmet Hoca, sessiz ve görünürde iddiasız biri olmasına karşın, şu geçen sürede öyle büyük başarılara imza attı ki, Atatürk Üniversitesi o başarılar sayesinde, artık Almanya gibi üniversite tarihi yüz yıllar öncesine dayanan bir ülkede bile, kampus kuracak duruma geldi.
Fakat asıl başarı o değil…
Asıl başarı, adını yukarıda verdiğimiz ve bazı yöneticilerin, Hikmet Hoca’ya “…sizin başka işiniz yok mu” diye çıkışmaya kalktığı o projeye, Başbakan Erdoğan’dan “onay” alınmasıdır.
Geçen Cuma günü Erzurum’da, toplam maliyeti 200 milyon dolarlık bir büyük projeye Erdoğan “evet” dedi.
İçinde çeşitli müzelerin, parkların, sosyal donatıların, turistik alanların ve engelli insanlar için yaşam alanlarının bulunacağı bu büyük proje, son zamanlarda Hikmet Hoca’nın adeta ustalık dönemi eseriydi.
Bu projenin varlığını ilk kez kamuoyuna Palandöken duyurmuştu. Ardından da Hikmet Hoca, düzenlediği bir basın toplantısında, projenin detaylarını anlatmış ve bu proje sayesinde, Erzurum’un nasıl çok farklı bir kent olacağını söylemişti.
Projenin arkasındaki “saklı mimar”, çok değerli bir hemşerimiz olan İlker Yılmaz’dır.
Bugün dahil O, hep kendisini gizlemeyi tercih etti.
“Erzurum kazansın, bizim adımızın bir önemi yok” dedi, durdu.
Tabii ki öyle değil.
Evet… Erzurum kazansın ama o kazanımı hazırlayan kahramanları da herkes bilmelidir.
İşte buradan ilan ediyoruz:
Başbakan Erdoğan’ın, “evet”i ile Erzurum, 700 dönüm alan üzerine, dünyada bir benzeri olmayan dev bir eser kazanacak. Bu dev eserin en baş mimari Başbakan Erdoğan’dır. Sonra da o projeyi ete kemiğe kavuşturan İlker Yılmaz; (İlker Yılmaz’ın kim olduğunu öğrenmek istiyorsanız, girin Google’a sorun) ve elbette ki ilk günden itibaren bir “hayal”e inanıp, o hayalin gerçekleşmesi için doğru zamanı bekleyen Hikmet Hoca’dır…
Doğru zaman geçen Cuma günüydü, doğru yer de Atatürk Üniversitesi idi…
Atatürk Üniversitesi, Başbakan Erdoğan’a “fahri doktor”luk unvanı verecekti. Fakat asıl hedef, işte o projenin Başbakan’a takdim edilmesiydi.
Nitekim öyle de oldu.
Başbakan, projenin özetini içeren bir filmi izledi ve rektörden teknik bilgiler aldı.
Ve sonunda, “tamam” dedi. “Yola çıkın ve ne gerekirse yapın.”
Biliyoruz ki…
200 milyon dolar, artık bu ülke için öyle çok büyük bir para değil…
Değil ama şayet Başbakan bu projeye sahip çıkmasaydı, şu bildik devlet bürokrasisi, sittin sene buna “evet” demezdi.
Birkaç ay evvel aynı proje kendilerine sunulduğunda, “Hoca senin başka işin mi yok” diye istiskal edenler, acaba şimdi ne düşünüyordur?
Gerçi onların içinde öyle pişkin tipler var ki, yarın kalkıp “o proje benim eserimdir” bile diyebilir.
Olsun…
Nasılsa tarih her şeyi kaydettiği gibi, bu meseleyi de esaslı biçimde kayda geçirdi.
Önemli olan Erzurum’un kazanması, Erzurum’un bir hayalinin gerçekleşmesidir.
Projenin müellifi olan İlker Bey de şu günlerde diyordur ki, “Aman kim sahip çıkarsa çıksın ne önemi var; yeter ki proje hayata geçsin, bizim adımız olsa da olur, olmasa da…”
Olur tabii ki de; lakin “Sezar’ın hakkı Sezar”a demek de bize düşer…
Ez cümle:
Erzurum, Başbakan Erdoğan sayesinde yine çok büyük bir hayalini gerçekleştirmiş oluyor. Ve bu hayalin, hayal olmaktan çıkmasını da, evvel emirde Atatürk Üniversitesi rektörü Hikmet Koçak ve “adsız kahraman” İlker Yılmaz başarmıştır.
Bu vesileyle hepsine şükranlarımızı sunuyoruz, hepsini ayakta alkışlıyoruz.