KUDAKA tam anlamıyla yerli bir oluşum mudur, yoksa şu meşhur AB projelerinin bir uzantısı mı?Görünürde yerli gibi duruyor ama... Palandöken Gazetesi'nden Berna Karatay, Erzurum, Erzincan ve Bayburt illerinin umut bağladığı Kalkınma Ajansı'nı kaleme aldı.
Şimdi de Kalkınma Ajansı ile avunup duracağız... Tam adı Kuzey Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı, ama siz
kısaca KUDAKA diyebilirsiniz. Böylelikle daha sempatik bir yaklaşım olabilir;KUDAKA...Japon imparator ismi gibi! Efendim, bu KUDAKA'nın etki ve yetki alanında toplam üç il bulunuyor: Erzurum,Erzincan ve Bayburt...
Yıllar önce buna benzer bir oluşum vardı: Doğu Anadolu Kırsal Kalkınma
Projesi...… Her ne kadar ne iş yaptığını ve bölgeye hangi faydaları sağladığını
hatırlayan ve bilen kalmadıysa da, o kuruluş da işin başında çok iddialıydı!
Öyle ki, o tarihlerde bin benzeri henüz Boğaz'ın şanslı sakinlerin de bile
olmayan en lüks jeepler bu kuruluşun emrine tahsis edilmişti. Bugünkü Kalkınma Ajansı'ndan çok farklı olarak, onun acayip çok parası ve bu
paraları yemekten bitkin düşen sayısız personeli vardı. İkisi arasındaki tek
benzerlik; her ikisinin isminde de "kalkınma" kelimesinin geçmesidir.
Bu garip benzerliği görünce, doğrusu tedirgin oldum. Zira, bunca yıllık
tecrübenin sonunda öğrenmiş olduk ki, içinde "kalkınma" ya da
"kırsal" geçen projelerin sonunda muhakkak bir bit yeniği veya hüsran
oluyor.
KUDAKA tam anlamıyla yerli bir oluşum mudur, yoksa şu meşhur AB projelerinin
bir uzantısı mıdır bilmiyorum. Görünürde yerli gibi duruyor ama... Kırsal Kalkınma Projesi ise, tamamen Dünya Bankası tarafından finanse
ediliyordu. Dolayısıyla da, kontrolü de birinci derecede Dünya Bankası'ndaydı.
Yabancı mühendislerin kamyon işi maaş alması da bu sebeptendi.
KUDAKA için, negatif bir ön yargıya sahip değiliz. Lakin şu ana kadar ortaya
çıkan görüntü de, bize ileriye dönük büyük umutlar taşımamamız gerektiğini
söylüyor. Tamam; şimdilik kuruluş aşamasını yapıyor, bir süre sonra da
kurumsal bir yapıya kavuşacak. Sonra da proje bazında bölgede yatırımcıya
destek verilecek. Ancak 20 milyonluk bir bütçe ile yapılsa yapılsa sadece
personel maaşı ödenir, genel giderler karşılanır ve ziyaretçiler ağırlanır! Ajansın kapsama alanındaki üç il de öncelikle yatırıma ve kamu desteğine
ihtiyaç duyan şehirlerdir. Ve bu acil kalkınma da böyle küçük bütçelerle
gerçekleşemez. Maksat dostlar alış-verişte görsün ise, diyecek bir sözümüz yok.
Zaten o anlayışla bugün varlığını sürdüren onlarca kurum var. İsimlerinin
başında kalkınma yazıyor, kırsal büyüme yazıyor ama sadece o kurumların
içindeki kişilerin göbekleri büyüyor ne hikmetse...
Vatandaşın bir çoğundan haberi bile yok. Misal; Köye Hizmet Götürme
Birlikleri'nin köylere hizmet götürmek yerine, kaymakamlara yeni makam odaları,lüks lojmanlar ve en pahalısından jeepler aldığı gibi… Adı köylünün, tadı
kaymakamların!
Kalkınma Ajansı'nın Genel Sekreterliğini ise galiba mülkiye kökenli bir
yönetici sürdürüyor; adı da Rıfat Aslan… Besbelli ki, Rıfat Bey öyle göz önünde
olmak ve basının dikkatlerinin üzerinde dolaşmasını istemiyor. Haksız da
sayılmaz. Sessiz sedasız yaşa gitsin anlayışı dururken, ikide bir de basında
tartışılıp durmak niye zevkli olsun ki! Hani bir deyiş vardır; "Ben kız idim, o söz idi."
Gerçekten doğru bir deyim… Kırsal Kalkınma Projesi, bin bir gece düğünleri gibi
takdim edildiği zaman ben genç bir kızdım ve henüz okul çağındaydım. O zamanlar
devlet bir şey söylüyorsa doğrudur, tezini amentü bellediğimiz için, öyle
umutlanmış ve şehrimiz adına öyle sevinmiştik ki, sihirli bir değnek her tarafa
dokunacak ve şu makus talihimiz değişecek... Şimdi 15 yaşında oğlu olan bir anneyim... Ama söz aynı söz!
Bu sebeple, Sayın Genel Sekreter bağışlayın bizi… Bizim itirazımız ne size, ne
de kurumunuzadır. Ama o kadar hayal kırıklığına uğradık, o kadar hüsran
duvarına tosladık ki, tıpkı sütten ağzı yanan kişinin yoğurdu üfleyerek yemesi
gibi, her oluşuma kayıtla yaklaşmayı öğrendik.
Belki de siz, işe önce en pahalısından jeep alarak veya makam odanıza jakuzi
kurdurarak başlamayacaksınız. Hatta kim bilir belki de, ezber bozan bir tutumunuz
da olabilir. Mümkündür...
Fakat bizi de anlamaya çalışınız lütfen... Ne vakit adında böylesi kelimeler geçen bir oluşumla karşılaştıysak, sonunda
kaybeden ve kandırılan hep bölge halkı olarak bizler olduk.
20 milyon TL, şu fukara şehirler için elbette hatırı sayılır miktarda bir
meblağdır. Ancak bu miktardaki bir para ile bu şehirleri kalkındırma gibi bir
aldatmaca içine girilirse, işte o zaman bir defa daha yıkılırız, kahroluruz... Seksenli yılların sonuna doğru yutturulmak istenen Kırsal Kalkınma Projesi, bu
şehre ve bölgeye hayal kırıklığından öte bir şey vermedi.
Geldik 2010 yılına... Artık kimsenin yeniden aldatılacak mecali kalmadı. Şayet bu ajans sonunda birileri için geçim kapısı olacaksa varsın olsun; bize
ne parayı veren düşünsün. Ama adına Doğu denilmesin, kalkınma hiç söylenmesin.
Böylelikle biz de biliriz ki, bu ajans hükümet adamlarını kalkındırma
birimidir. Gökten ne yağmış da yer kabul etmemiş ki… Kısacası talebimiz şudur: Bu KUDAKA, sakın SADAKA olmasın!...