Bir kere izleyenlere acıdım. Üstüne bir de para verip öyle izlenecek maç değildi aslında Gençlerbirliği Erzurum maçı. Son yıllarda pozisyon anlamında bu kadar kısır bir maçı ilk defa izliyorum desem abartmış olmam. Kaldı ki her iki takım da oynamak isteyen, ısıran oyuncuları çok, seyircileri olan takımlar ki bu kadar pozisyon kıtlığı kimse beklemezdi. Hele de her iki takım da üst sıralara tırmanma mücadelesi veren takımlar ki, bu ikisinin maçında böyle bir düşük tempo, beklenen şey değildi.
İlk yarısı bittiğinde ikinci yarısından medet umduğumuz karşılaşmanın özellikle Erzurum açısından ilk yarıyı aratır bir maç olması da ayrıca hayretlik bir şeydi. Her zaman savunması dikkatli, hücumda istekli bir Erzurum vardır diye bilir, öyle kabul ederiz. Hücumda eski gücünden uzak bir görüntü veren Erzurum, savunmada öyle bir boşluk verdi ki kimse Hakan Kutlu’nun takımına yakıştırmadı bunu. Biri o esnada Erzurumlu oyunculara hipnoz yapmış olmalı, başka türlü anlam veremedim ben. Haydi hücumda beklenenden uzaksın, öyle bir boşluğu niye ve ne hakla verirsin. Kaldı ki o pozisyon olmasa, değil Gençler’in gol atması, alacağı 1 puana bayram etmesi gerekirdi.
Erzurum yeni transferleri ile en azından kulübesini güçlendirdi diye düşünüyorum. Oyununu çok güçlendirdiğini fazlasıyla göremiyoruz. Spontane oynar gibiydi. En azından eskilerin kalmış olmasını yine kıymetli buluyorum. Eren ve Mustafa Yumlu’dan beklentimiz, dün de vardı, bugün de vardı, muhtemeldir, yarın da olacak. Ama sonradan giren oyuncuların da katkı sağlamaları lazım. On bir elbette hocanın işi. Azubuike’yi anladım. Sefa gibi savaşçı bir adamın kesilmesini, Süleyman Koç’un on birde oynatılmasını anlamadığımı söylemeliyim. Koray’ı tam bilmiyorum ama Mamba’dan biraz umudum var. Sanırım Erok maçında anlama imkanına kavuşurum. Henüz ayakta, takım daha oturmadı diyelim. Sorun değil, oturur diye biz bekleriz. Beklemek bizim işimiz!