Dün,Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı sadece bizler için değil, bir avuç emperyalist Avrupalı tarafından işgal edilmiş İslam, Türk, Afrika ve Asya toplumları için bir anlam taşımaktaydı. Bugün de bu toplumların devletleri arasında Türk demokrasisi gıpta ile bakılan durumdadır.Ancak, ateş çemberi içerisindeyiz. Demokrasimiz sayesinde bölgemiz güvenli hale getirilmelidir.
Türk demokrasisi çökerse sadece biz değil, yukarıda adını saydığım toplulukların umutlarının da çökeceğini düşünüyorum.
Bu ülke toprağında doğmuş, hayatını bu toprağın suyuyla, ekmeğiyle,havasıyla sürdürmüş Türkiye Cumhuriyeti'nin her bir yurttaşı her şeyden evvelkan,meşakkat, gözyaşı, ter dökülerek ve büyük bedeller ödenerek kazanılmış al bayrağa, İstiklal Marşı'na ve şehitlerimizesaygı, sevgi ve bağlılık göstermesi gerekir.
Hiçbirimiz ve hiç kimse bu değerleri cömertçe harcayarak, miras yedi yapamaz, yapmamalıdır. Hele hele oyuncak haline getiremez. Eğer ayağımız bir tökezlenir düşersek bunu herkes bilmelidir ki,hürriyetimiz ve uygarlığımız bir vazonun düşüp kırıldığı gibi param parça olur.
Şiddetten, terörden, despotizmden yana değil, barıştan, birlik ve beraberlikten yana olmak inancımızın ilk maddesi olmalıdır.
Her insanın, her toplumun ya da her devletin kendinin çözmesi gereken iktisadi, hukuki, siyasi, ahlaki ve insani meseleleri vardır. Bunlara doğru ve adil çözüm bulunması hepimizin hayrına olacaktır. Biz ya bunu başaracağız ya daAfganistan, Yugoslavya, Kırım, Ukrayna,Irak, Suriye ve Libya gibi emperyalistlerin sofrasında yem olacağız.
Kirlenmiş bir ahlaki çevre bizde sevgi, dostluk, şefkat, alçakgönüllülük, bağışlayıcılık kavramlarının içerisini boşalttı ve değersizleştirdi.
Bu nedenlerden ötür, demokrasimizi daha erdemli kılmamız için, aramızda güveni, kardeşliği zayıflatmak yerine dürüstlükle, haysiyetle, üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirerek,bunları değerli sayarak, inançla koruyarak ve bencillikten uzak kalarak el birliğiyleçalışmalıyız.
Ülkenin geleceği, "politika oyunu oynayan" siyasi partilerin değil, en geniş ve en gerçekçi bakış açısıyla ülke meselelerine çözüm önerileri düşünüp uygulamaya koyanların olacaktır.
Yine çocuklarımızın geleceğilaf üreten, laf cambazı, mevki ve makam tutkunu olan parti liderleri ve onların yardımcılarının değil, ülkemizehizmet etme fırsatınıadaletle, doğrulukla, dürüstçe ve canı gönülden değerlendiren devlet adamıvasfını taşıyan parti liderlerinin ve ekibinin olacaktır.
Hele hele gelecek korkakların,kendini beğenmişlerin olmayacaktır.
Kasım seçimlerinden önce parti liderlerinin hemen tümüne televizyonlarda bir masa etrafında karşılıklı konuşma imkânları verilmelidir. Onlar da kişisel ve parti çıkarlarını bir tarafa bırakarak ülkenin yararı için bunu kabul etmelidirler. Bir masa etrafındael sıkışarak oturup kendilerini ve ülke meselelerine çözüm önerilerini anlatmaları durumunda,liderlerin düşüncelerini daha yakından görme fırsatı bulacağız.
Bundan daha önemlisi, onlar bunu başarsın ki halk da onları örnek alıp hoşgörüyü, karşıdakinin düşüncesine saygıyı ve birbirimize tahammül etmeyi öğrensin.
Kin, düşmanlık, seviyesizlik yerine saygı, dostluk ve seviyeye her zaman ve her yerde ihtiyacımız var.
Öngörü sahibi olan devlet adamı vasfını taşıyan insan,halkına iyi örnek bir kişi olduğu kadar,halkını da eğiten bir kişidir. Bundan ötürü devlet başkanına başöğretmen demekteyiz.