Şu aşağıdaki dizeler emin olun ki hal değil, bu şehrin son 50 yıllık gerçeğidir... TÜYAP, MÜYAP bilmem... Ben, bu şehrin destanına ağlarım...
Pardon!
Yoksa, ağıdına mı yanaydım!
Bir zamanlar bu şehirde yaşayanların ezberindeydi aşağıdaki şiir.. Şimdilerde hatırlayan var mı?
En iyisi ben, rahmetlik Sırrı Akatay'ı anarak susayım.
O, akıtsın içindeki Erzurum'u, biz bir kez daha utanalım!
Daha ilkokul birinci sınıfta olan oğlum Dumlu Saltukhan'ın, İstiklal Marşı sonrası ilk ezberleyebildiği bölümü ile işte bir şehrin destanı... Belki, bu siyasetin ticaret olduğu atmosferde Erzurum adına yola çıkanlara bir şeyler hissettirebiliriz...
''Bir şehir var yaylada, tey yücelerde;
Karlı dağlara sırtını, gönlünü bir garip
sevdaya vermis
Esen rüzgarları hudutsuz,
Uçan kuşları hürriyet dermiş
....
Davul-zurna küte küt nabzımda vurur bazı,
At oynatmak diler gönül, bir cirit meydanında.
Düşlerimde her gece su içerim Yazıcı'dan,
Burnumun ucunda tüter, burcu burcu ayranaşı,
Anam, bacım Nene hatun,
Ben Erzurum dadaşı...
Bir şehir var yaylada,
Bulutlara değer başı,
Gönlümde sevdanın dumanı tüter;
Rüzgârı hudutsuz,
Uçan kuşları,
Hürriyet hürriyet diye öter.''
Ya da O komünist şair Nazım'ın dediği gibi;
'' ...
Yıl Yine 1919
Ve
İstanbul'un Hâli
Ve
Erzurum Ve Sivas Kongreleri
Ve
Kambur Kerim'in Hikâyesi
...
Fakat bu şekli halli kabul etmedi (- etmemeli) Erzurumlu.
Erzurum'un kışı zorludur balam,
buz tutar yiğitlerin bıyığı.
Erzurum'da kaskatı, dimdik ölür adam,
kabullenmez yılgınlığı... ''
İçiniz azıcık titredi mi?
Titremediyse aldırmayın... Biz, Erzurumuz işte...