İlgi göstermenin en basit şekli ve biriyle aramızda bağ oluşturmanın ilk adımı sayılabilecek olan selâm verme, merhabalaşma; hiçte küçümsenecek bir davranış değildir. Az önce de söylediğimiz gibi; toplum; selâm vermenin, merhabalaşmanın yüreği yumuşatıcı etkisinden giderek uzaklaşmakta ve böylece hem kendine ve hem de bulunduğu çevredeki insanlara yabancılaşmaktadır. Ne var ki, inanılması güç ama, bir merhaba bazen bir hayat bile kurtarabilir. Nasıl derseniz; Yitta Halberstam ve Judith Leventhal’in “Küçük Mucizeler” başlığıyla naklettikleriyaşanmış hikâyeyi sizlere aktararak bu soruya cevap verelim:
“1930'larda bir Polonya kasabası olan Prochnik'in saygın baş hahamı Samuel Shapira, kırlık bölgede insanı dinç tutan yürüyüşlere çıkmayı adet edinmişti. Sıcak, sevgi dolu ve merhametli kişiliğiyle tanınan haham yürürken karşılaştığı Yahudi olsun, olmasın herkese selâm vermeye dikkat ederdi. Günlük yürüyüşlerinde sürekli karşılaştığı insanlardan biri de, çiftliği kasabanın dışında olan Bay Mueller adında bir köylüydü. Haham Shapira, tarlasında harıl harıl çalışan çiftçinin yanından her sabah geçerdi. Haham başıyla selâm verir ve güçlü bir sesle “Günaydın Bay Mueller," derdi. Haham sabah yürüyüşlerine başlama kararı alıp da Bay Mueller'i ilk kez bu şekilde selâmladığında, çiftçi soğuk bir bakışla arkasını dönmüştü. Bu köyde, Yahudiler ve Yahudi olmayanlar arasındaki ilişkiler iyi değildi; dostluklarsa çok nadirdi. Fakat haham yılmadı. Günlerce Bay Mueller'i içten bir merhabayla selâmladı. En sonunda çiftçi hahamın içtenliğine inanmış, onun selâmlarına şapkasını eğip gülümseyerek cevap vermeye başlamıştı. Bu olay yıllarca sürüp gitti. Her sabah haham Shapira,”Günaydın Bay Mueller! "diye sesleniyor ve Bay Mueller şapkasını eğip , "Günaydın Bay Haham!" diyerek karşılık veriyordu; ta ki Naziler gelene kadar.
Haham Shapira ve ailesi, köydeki diğer tüm Yahudilerle birlikte toplama kampına götürüldüler. Shapira sürekli, bir toplama kampından diğerine sürülüyordu. En sonunda, onun son durağı olacak olan Auschwitz'e getirildi. Trende inip yere ayak bastığında, seçmelerin yapıldığı sıraya girmesi emredildi. Sıranın arkasında beklerken, uzakta kamp komutanının sopasıyla sağı solu işaret ettiğini gördü. Sola işaret ölüm anlamına geliyordu; sağ ise vakit kazandırıyor, hatta kurtuluş anlamına geliyordu. Kalbi hızla çarpıyordu. Sıra ilerledikçe komutana daha da yaklaşıyordu. Sıra ona gelmekteydi. Karar ne olacaktı; sağ mı, sol mu? Keyfi kararıyla onu alevlere atacak olan seçmeden sorumlu adamın yanına varmasına bir kişi kalmıştı. Bu nasıl bir adamdı? Binlerce insanı bir günde kolayca ölüme gönderebilen bu adam nasıl biriydi? Korkmasına rağmen sıra ona geldiğinde cesur bir şekilde komutanın yüzüne baktı. O anda ikisinin de bakışları birbirine kenetlendi. Haham Shapira komutana doğru yaklaştı ve yavaşça " Günaydın Bay Mueller! "dedi. Bay Mueller’in soğuk ve hiçbir hissin okunmadığı gözleri bir an için seğirdi. O da alçak sesle , "Günaydın Bay Haham!" diye cevap verdi. Daha sonra sopasıyla işaret edip, güç bela fark edilen bir baş selamıyla bağırdı: " Sağa " Yaşama... !
Az önce de yazdığımız gibi, bazen alınmasa bile, alınacağı güne kadar ısrarla selâm vermek, yaşanmış bu hikâyede olduğu gibi, insanın hayatını kurtarabilir. Haham Shapira hayatını kurtaracağını düşünmeden,sadece sevgi ve barış için veriyordu bu selâmı Bay Mueller’e… Ama sonunda hayatının kurtulmasına bile vesile olmuştu bir selâm…