Bir Bar aşığı Muhlis Gedikli

1950 den günümüze kadar Erzurum'da halkoyunlarına emek veren,  Erzurum'daki çeşitli dernek, kurum ve kuruluşlarda hem oyuncu, hem öğretici olarak aralıksız görev yapan, halkoyunları camiasında son derece sevilen bir Dadaş... Muhlis Gedikli'den bahsediyorum. Nam-i değer Mobilyacı Muhlis... Mobilyacı olarak da tanındı, sevildi. Bu alanda da sanatının zirvesine çıktı.

         1954 yılında kurulan Halkoyunları Derneği'nin hem yaşça, hem boyca en küçük elemanı. Bara olan sevgisi, onu dernek binasında gece yarılarına kadar tuttu. Evinden Lüx lambasını gizlice getirerek dernekte kullandı. Sobasını yaktı, temizliğini yaptı. Ağabeyleri konumundaki Fikri Kükürtcü, Nimet Gezmiş, Lütfü Aladağ gibi dadaşlar tarafından da çok sevildi. Erzurum'u Türkiye'nin her tarafında gururla temsil etti. Bazen poççik, bazen barbaşı çekti.

         Demiryolları ve 19 Mayıs Spor Kulübü'nde (Doğu Spor) hem oyuncu hem de eğitmen olarak görev yaptı.

         1962 yılında geldiği Halk Eğitimi Merkezi son durağı oldu. 1997 ye kadar burada hizmet verdi. Arkadaşı Ömer Göçmenli ile birlikte Folklor kolunu kurdu. (O zaman öyle denirdi.)Aralıklı olarak 35 yıl bu kurumda oyuncu ve öğretici olarak hiçbir maddi menfaat gözetmeden hizmet etti.

         Özellikle Birinci Barı (Baş barı) kendine has stiliyle oynardı. Bu konuda halkoyunları camiası içinde ciddi nam yapmıştı. Burada ayağını vurdu mu  taa.. ileride çökerdi. Herkes onun bu oyun stilini bildiği için çok dikkatli davranırdı. İşareti vermesiyle harekete geçmesi bir olurdu. Yaptığı figürler tane taneydi. Herkesin hoşuna giderdi. Bu kurumda yüzlerce barcı yetiştirdi. Yarışmalarda,festivallerde, kurtuluş şenliklerinde başarıyla Erzurum u temsil etti.

         Erzurum halkoyunlarına bu kadar hizmet vermiş bir Dadaşı, hem de yakından tanıyıp, kendisiyle çalışmak şansına sahip olduğum bir Dadaşı burada anmadan geçemezdim. Bu durum hem Muhlis Gedikli'ye, hem de halkoyunlarına vefasızlık olurdu.

         Şimdi kendisiyle yaptığım sohbeti aşağıya alıyorum.

         1939 Gez Mahallesi doğumluyum. Ama Ehmal Mahallesi'nde büyüdüm. Cami hocasına orada gittim, İnönü İlkokulu'na orada başladım. Varlıklı bir ailenin çocuğu değildim. İlkokulu zar-zor bitirdim.Kalem-defter parası bile bulamıyorduk. Marangozun yanında çırak olarak işe başladım. Bir taraftan da okula gittim.

         Bar oyunlarını seyretmek hoşuma gidiyordu. Gittim, Halkoyunları Derneği'ni buldum. Mumcuda iki katlı bir bina vardı, alt katı Maliye'ye üst katı derneğe vermişlerdi. Orada çalışma yapılıyordu. (Foto sporun yanı)Cazim Emmi zurna, Dursun Emmi davul çalıyordu.

         13-14-yaşlarındaydım. Dernek başkanımız vilayet özel kalemde görevli Muhtar Dursunoğlu'ydu... İhsan Ertugay,İhsan Coşkun(o öğretmendi pek gelmezdi)Nimet Gezmiş, Fikri Kükürtcü, Bahattin Merdal yönetimdeydi. İdris Kenger'de gelirdi. İyi bar oynardı ama cemiyet adamı değildi.Lütfü Aladağ, Sıddık Sayar ve Baltacıların Mahmut iyi barcılardı, bizim ustalarımızdı.

         Ben içeri girerken bunlardan çekinerek girerdim. Ola ki bir hata yapmayayım. Kimsenin dedisine-kodusuna karışmazdım. Verilen görevleri hevesle yapardım.     

         İlk elbiseyi giyeceğiz; Her 15 günde bir Odu Evi'nde program olurdu, oraya gideceğiz. İşte ilk olarak Muhtar Dursunoğlu sayesinde elbise giydim. Bir gün çalışmadan sonra gizlice elime bir kâğıt sıkıştırdı. Sonradan açtım baktım. İçine yazıyordu ki, 'Sabahlayın benim yanıma uğra...'  Sabahleyin dairesine yanına gittim. 'Evladım bana bak dedi. Cumartesi Ordu Evi'ne ekip gidecek içinde sende varsın?'  Öyle sevindim öyle sevindim ki  'Adam oldum da Bar oynayacağım' dedim.

         Yıl; 1961-1962 olabilir. Elbise giyerken baldırlarım zığvayı doldursun diye alttan potur giydim. Muhtar Bey bunu görünce, 'A.. canım bu genç yaşta ne poturu?' dedi. Utandım, kızardım, hiçbir şey diyemedim.

         Ekipte İlhami Avcıoğlu vardı. Birde Lütfü Aladağ abi... Ben kendi kendime diyordum ki; Lütfü Abi, Barbaşı çeker, ben veya İlhami Avcıoğlu poççik oluruz. İlhami Avcıoğlu Barbaşı oldu. Meğer o Lütfü abiden kıdemliymiş. Koltukta Lütfü abi oynadı, poççik bana kaldı.      

         Bize bir masa ayırmışlardı. Üstüne de Folklor ekibi yazmışlardı. Masada her şey vardı. O zamanlar Barlarımıza saygı vardı. Şimdi adam davul-zurnayı duyunca kulaklarını kapatıyor. Düğünler yapılırken bir tane bar oynayan yok. Hep dıngılım usul... Zaten şimdi iyi çalan davul-zurnada yok.  

         Ben pratiktim, çok canlı oynardım. O, Ordu Evi'nden sonra kendime ekipte yer buldum. İlk il dışı seyahatim Amasya'ya oldu. 15 gün kaldık. Baltacıların Mahmutbarbaşımız oldu.

         Haa.. aklıma geldi. O zamanlar İhsan Ertugay'ın başkanlığında Fransa'ya bir ekip gitmişti. İhsan Taftalı, Nimet Gezmiş, Şeref Uludağ, Mahmut Baltacıoğlu ve Hulusi Seven? OnlarFransa'dan dönünce Erzurumlular onlara türkü koşmuşlar, onu söylediler. Şimdi sözleri aklımda değil, nakaratı şöyleydi. Fıransa dan döndüler Erzurum Dadaşları? O zaman ben 13-14 yaşlarındaydım. Çok hoşuma gitmişti. ''Daha iyi oynayacağım'' demiştim.   

         Artık bu gezilerin bazısında ben Barbaşı çekiyordum. Kışın bir gün çalışmadan sonra önümü kesip beni dövmeye kalktılar isimleri mevzubahis değil, bende dedim ki;  ''Benim ne suçum var, beni barbaşında oynatanlara diyin, Muhtar beye diyin, Lütfü abiye diyin...'  Maksatları beni oradan kaçırtacaklar ki kendileri barbaşı olsun.

         Biz o zaman dernekte 3-4 tane barbaşı idik. Lütfü Aladağ, Nimet Gezmiş, Fikri Kükürtcü bizim ustalarımızdı. Onlardan sonra ben, Sedat Gezmiş ve Yavuz Eğriçayır genç gurupların barbaşısıydık.

         Halk Eğitimine gelmeden evvel, İstasyon lokalinde bir ara bar oynadım. Demir Spor Kulübü'de bar kolu kurmuştu. Ama ondan evvel Tebriz Kapısı'nda Mısır Oteli vardı. Orada 19 Mayıs Spor Kulübü'nü kurdular. Sonradan adı Doğu Spor oldu. Ben gittiğimde Raci Alkır oradaydı. Halk Müziği kolu da vardı. Artık usta olmuştum. Burada bir müddet ben bar öğrettim.

         Sonra Halk Eğitime geçtik. Neden oraya gittiniz diye dernektekiler bize çok kızardı. Galipte seyretmezlerdi. Ne olmuş yani burada da oynansın orada da. Sanki rakip olmuştuk. Bayram törenlerine ayrı,ayrı çıkardık. Biz onlara hep iyi bakardık onlar bize düşmanca bakardı.

         Halk Eğitimde birçok barcı yetiştirdim. Onlar barı benden öğrendi çoğu gitti dernekte oynadılar. Sanki orada bal, yağ var!..

         Halk Eğitime ilk başladığımızda saat ücreti falan yoktu. Şapka tutar davul-zurnaya para toplardık.

         Şu anda oynanan oyunların hepsini oynardık. Uzundere'yi eskiden çok oynamazdık. Önceleri sadece ileri gidip geri gelirdik, sonradan yana dönüldü.

         Köroğlu Barı,İhsan Ertugay ile İhsan Taftalı'ya mahsustu. Onlar çok güzel oynardı. Allah için yakıştırırlardı.

         Askerde beni bandocu ettiler. Klarneti çok denedim, beceremedim. Nota bilmek lazımmış, ben ne bileyim. Davulu becerdim. Nasıl becerdim, bende hayret ettim. Askerde dernekten ismimi vermişler. Komutan beni çağırdı, 'bir Erzurum ekibi kur...' dedi. 15 günde bir Erzurum ekibi yetiştirdim.  Manisa'dan İzmir'deki askeri birliğe gittik, orada bar oynadık.

         Halk Eğitimde davulcu bulamadığımız zaman ben idare ediyordum.

         Erzurum Halkoyunarı (Barları)  konusunda çok şey borçlu olduğumuz,halkoyunlarımızın bu efendi, çevik, civa gibi Dadaşına mutlu, huzurlu, sıhhatli nice yıllar diliyorum.


                            BİR ANI

Yıl bilmem kaç...  Bir Kültür ve Sanat Festivalindeyiz. Türkiye'nin her yerinden onlarca halkoyunları ekibi çağırmışlar. Bütün ekipleri bir okulda toplamışlar, orada kalıyoruz. Akşam olunca okul bahçesinde toplanıyor, sohbet ediyor, çay içiyoruz. Herkes kendi yöresinin oyunlarını oynuyor, büyük bir dikkatle izliyor ve alkışlıyoruz. Bir Artvin ekibi var, en kısa elemanın boyu 1.80 m. O beton zeminde öyle bir hızla dönüyorlar ki,Allah göstermesin biri elini koparsa, sağa, sola uçuşacaklar.

         O dönemin ünlü Türk Sanat Müziği sanatçılarından Taner Şener ekipten bir arkadaşımızla çok samimi olmuş, hiç yanımızdan ayrılmıyor. Bütün ekibe dondurma ısmarlıyor. Bayram Şengül,Erzurum'dan kaçmış, gurbet, gurbet dolaşıyor, Sayın İzzet Altınmeşe ile orada yakalıyorum.

         Çocuklar, Muhlis Hoca'ya bizde oynayalım, ama barbaşında sen olacaksın diye ısrar ediyorlar. Nihayet Muhlis Hoca'yı ikna ettiler. Şimdi Erzurum ekibi gösteri yapacak diye de anons ettirdiler.

         Lavik çalmaya başladı. Bizimkiler yavaş,yavaş alana geldiler, dizildiler, ellerini bellerine koydular, iki dörtlükte bar şiiri okundu... Muhlis Hoca,gömlek cebinden mendilini yavaşça çıkardı, salladı, parmağına adeta bağladı, her iki kolunu kaldırırken, bütün ekip yukarıda el bağladı ve birinci bara başladılar.

         Aman Allah'ım, o kısacık adam adeta büyümüş, dağ gibi olmuş, düşman üzerine yürüyordu. Gözümü ondan alamıyordum. Parmak uçlarında yürüyor, önde ayak bağlarken, mendil de başının üstünde bir tur atıyor, geriye çıkarken o mendil yana açılıyor, o kadar güzel kullanıyor ki mendil bir bayrak olmuş dalgalanıyor. Yana döndüklerinde gittikçe hızlanıyor, ayak bağlarken şöyle hafif başını kaldırıp ekibe bakıyor, dönüp yoluna devam ediyor.

         Şimdi yine baktı, bir şey olacak ama ne? Birden bire ayağını yere vurup öyle bir sıçrama ile ileri atıldı ki anlatamam. Ayaklarını kılıç gibi sallayarak havada bir müddet uçtu, sonra ileride bir yere çöktü. Seri bir şekilde kalktı, geriye dönüp bir daha çöktü. (Bu çöküşlerde mendil başının üzerinde) sonra kalkıp tekrar yürüdü. Artık çökmeler başlamış o ayak vurma ve çökmelerde ayaklar altında hangi düşman var hangi ruh haletiyle bu ayak vurmaları ve çökmeleri yapıyor, anlamak mümkün değil.

         Baş bar bittiğinde bütün seyircilerden müthiş bir alkış, ıslık, yaşa, varol sesleri okul bahçesini çınlatıyordu.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Feyzullah Güler 01 Ocak 1970 02:00

    çok güzel yazmaya devam

  • EMİN bilgin 01 Ocak 1970 02:00

    Emin Bilgin sayın hocam İskenderun festivalinde hep bir arada idik akşamları gösterilere çıktık selahattin alpay ordaydı beraber oturduk mine koşan adını şuan hatırlayamadığım türk sanat musikisi sanatçısı vardı hocam çok eski senelere götürdün beni geçmişi hatırlattığın için çok TEŞEKKÜR ederim saygılarımla

  • veysel Alsungur 01 Ocak 1970 02:00

    yazı çok güzel olmuş ellerinize sağlık birde o rahmetli Taner Şener ve birde o zaman Seyyal Taner vardı 1983 İskenderun festivalinde idi daha vardır sizde eski onları da yayınlayın hafızalarımız yenilensin

  • Veysel alsangur 01 Ocak 1970 02:00

    Hey gidi günler hey denir şimdi ta 1983 lere gittim o zaman ben de bu ekip arasındaydım ama fotoğraf karesinde yokum o ayrı Müslüm bey`in hatırına gelmemiş.Hatta davulcumuz Vehbi abi denize girerken mayo falan yok kendi üzerinde olan o zamanki don dediğimiz uzun paçalı kilot ile girmişti herkes gülmekten birhal olmuştu rahmetli gafur emi hey hey of ya çok duygulandım.Çok teşekkür ederim Müslüm bey ellerine sağlık bekliyoruz yenilerini.saygılarımla