Yağ var, un var, şeker var...
Fakat nasıl oluyorsa oluyor bunca malzemeye rağmen helva yapmasını beceremiyoruz.
Erzurum'dan, Erzurum'un da kış turizminden söz ediyoruz.
Türkiye'nin hiç birinde olmayan hatta birçok Avrupa ülkesinde bile bulunmayan tesisler bizde. Allah vergisi kristal kıvamında kar'ımız var, Palandöken ve Konaklı'da tabiatın cömertliği sayesinde, dünyanın en uzun pistleri öylece uzanıp gidiyor.
Henüz emekleme devresinde de olsa, internasyonel normlara sahip hava limanımız var, Yaklaşık beş bin yatağı bulan konaklama imkanımız var, Batı standartlarında sağlık kuruluşlarımız ve eğitim hastanelerimiz var, çok güçlü haberleşme altyapımız var, dışa açılmayı başarmış üniversitelerimiz var...
Kadim medeniyetlerden izler taşıyan kültürel zenginliğimiz, yaz-kış her kesimin ilgisini çekecek yaylalarımız, vadilerimiz, kanyonlarımız, peri bacalarımız, dünya çapında bilinen Tortum şelalemiz var...
Daha yolun başında da olsak kentsel dönüşüm çerçevesinde yeniden şekillenen şehir dokumuz var, organik ürünlerimiz ve birbirinden lezzetli yemeklerimiz var, dejenere olmaya başlasa da Anadolu medeniyetlerinden esintiler taşıyan kültürümüz ve folklorumuz var, Basra'ya ve Hazar'a dökülen nehirlerin kaynağı olan ırmaklarımız var, Çoruh Vadisi'nde raftingimiz var, yabancıların seyrine doyamadıkları ciridimiz var?
Haydi benim unuttuklarımı da siz sıralayın.
Hasılı, elalemin elinde olsa pazarlaya pazarlaya bitiremeyeceği zenginliğimiz var...
Peki bu denli "var"a rağmen Erzurum niye "yok" içinde?
Özellikle de en iddialı olduğumuz kış sporları ve kış turizminde niye hâlâ amatör kümede debelenip duruyoruz...
Kuşkusuz ki herkesin söyleyeceği iki çift lafı vardır.
Lakin Vali Dr. Ahmet Altıparmak elini çabuk tuttu ve cevap arayıp duran o sorulara önceki gün ana hatlarıyla da olsa bir yanıt verdi. Gerçi aynı sorular iki yıl önce de Rus turizm acentelerinin profesyonel rehberlerince Erzurum'da cevaplanmıştı ama kimse o zaman Ruslar'a fazla kulak asmamıştı. Çünkü Rus turistler bize öyle bir ayna tutmuşlardı ki, utandığımızdan o aynaya bakmaya bile cesaret edememiştik.
Ruslar demişti ki, "Moskova'da arama motorlarına girip 'Erzurum' yazdığınızda, bir iki küçük bilgi hariç, genellikle Rus yazar Puşkin'in 'Erzurum Hatıraları'nın dışında doyurucu doküman çıkmıyor. Oysa burada gördük ki hem dağınız, hem kar'ınız, hem yeni yapılan bu tesisleriniz, hem iklim şartlarınız kış sporları için adeta biçilmiş kaftan ama siz bu muazzam imkânı değerlendirememişsiniz."
İki yıl önce Ruslar bize bunları söylerken, salonda bulunan Turizm Müdürü, kulağında kulaklık, cep telefonundan müzik dinliyordu! Gazeteciler sordu, "Ruslar ne dedi, dinledin mi?" diye. Cevabı harikaydı, "Anlamadım bi şey mi diyorsun?"
Neyse ki Rus turistler olup biteni fark edemedi. İyi ki de edemediler. Zira, rehber kendisinin "ermiş" olacağına inanmaya başlayacaktı. Öyle ya az önce niye "Tanıtım yapmıyorsunuz?" şeklinde sormuştu ve bu soruyu da evvel emirde şehrin tanıtımından sorumlu olan Turizm Müdürü'ne yöneltmişti. Görmedikleri iyi olmuştu, adam turizm toplantısında müzik dinliyordu.
Neyse yine lafı çok uzattık; gelelim saadete...
Vali Ahmet Altıparmak, Kardelen TV'de Soruyorum'un konuğuydu.
Talat Uzunyaylalı, Sinan Özçaylak ve bendeniz galiba Vali Bey'i biraz terlettik. (Hakikaten terlettik, ama sorularımızdan çok stüdyonun spot lambaları yüzünden terlemişti. Gerçi sorularımız da fena sayılmazdı ama Vali'yi terleten asıl lambalardı)
Vali Bey açık açık söyledi:
"Erzurum'un içeride ve dışarıda doğru düzgün bir tanıtımı yok"
Evet; bu kadar net? İki yıl önce de Ruslar aynısını söylemişti.
Eksiğimiz sadece bu mu?
Hayır. Keşke bu kadar olsa... Fakat neyse ki diğer eksikler bu çapta değil.
Vali Altıparmak, iki aylık sürede kabataslak bir fotoğraf çekmiş.
Bu fotoğrafa göre, eksiklerimizden birisi de, "tanıtım ofisleri"nin olmayışı.
Erzurum'u turizmde dünya çapında bir merkez kılmak istiyoruz, ama şimdiye kadar turistin başvurup cevap alabileceği tanıtım ofisleri kuramamışız.
Amatör çapı aşan ve birçok dilde basılmış olan tanıtım kılavuzlarımız yok.
Yabancı turiste hitap edecek nitelikte kafelerimiz ve eğlence mekânlarımız yok.
İş dünyasının turizm yatırımı yapmasını teşvik edecek girişimimiz ve bu uğurda ciddi bir politikamız yok.
Erzurum'u kış sporları merkezi kılmak için her türlü fiziki imkâna sahip olmamıza rağmen, bunu hayata geçirecek ne irademiz, ne de hevesimiz var.
Şehir halkına turizmin önemini anlatacak gayret ve niyetimiz yok.
Varın diğer "yok"ları da siz sayın...
Vali Dr. Ahmet Altıparmak, Muğla ve Antalya gibi turizmde zirve yapmış iki şehirde valilik yapan bir isim...
İki aydan beri Erzurum'da...
Gördüğüm şu: Şayet her birimiz dört bir yandan çelmeye takmaya kalkmazsak Vali Altıparmak, Erzurum'u kış turizminde "merkez" kılma yolunda son derece kararlı görünüyor.
Çünkü işe, teşhis koymakla başladı. Öyle ya teşhis doğru yapılamazsa tedaviden sonuç alınamaz.
"Bu yaz'ı, hazırlık ve rehabilitasyon dönemi olarak görüyoruz. Kış başlarken dört dörtlük hazır olmalıyız" diyor.
Vali Bey'in, altını kalınca çizdiği başka bir husus da şu:
"Erzurum kış sporları ve turizminin yanı sıra, her türden sporcu için de en elverişli bir iklime ve imkâna sahip. Neden futboldan tutunuz da öteki branşlara kadar yerli ve yabancı spor takımları Erzurum'u kamp yeri olarak görmesin ki? Bir yandan büyükşehir belediyemiz futbol sahaları inşa ediyor, bir yandan da Gençlik ve Spor Bakanlığımız aynı altyapıyı kuracak. Milli atletimiz Elvan, nasıl ki yarışma öncesi Erzurum'da kampa giriyorsa, başka sporcular da aynı yolu izleyebilir. Biz bunu sağlamak için şimdiden ciddi bir çalışma başlatmış durumdayız. Kabul edelim ki eksiklerimiz var ama bu eksikler neticede parayla halledilebilecek eksiklerdir. Yani çaresi olan şeyler."
Türkiye'nin 2023 Vizyonu var.
Erzurum o vizyon içinde nerede olacağına şimdiden karar vermek zorunda.
Aksi halde yapılan bir araştırmada olduğu gibi, on yıl sonrasının Erzurum'u sadece iri bir köy olacak. Araştırmacılar böyle bir öngörüde bulunuyorlar.
Fakat bendeniz bu öngörüyü ters yüz edebileceğimize, Erzurum'un on yıl sonra bugünkünden çok daha ileride olacağına inanıyor, bu yönde umudumu hep diri tutuyorum.
Yeter ki silkinip ayağa kalkalım.
Göreceksiniz devamı kendiliğinden gelecek.
Vali Bey, iki ayda buna inanmış. Biz inanmazsak ayıp olmaz mı?
Biz inanmazsak, kendimize, geleceğimize ve şehrimize ihanet etmiş olmaz mıyız?
Nice badirelerden geçip gelmiş Erzurum, üstelik masanın üstünde duran una, yağa ve şekere rağmen helva yapamayacak mı?
Biz inanmasak elin adamı bizim için niye kaygı duysun, niye kılını kıpırdatsın ki...
İnanmak işin yarısındır; hatta yüzde seksenidir.