Son yıllar içerisinde yine halk ozanları gür seslerini duyurmaya başladılar. Türkiye’nin çeşitli illerinden, çeşitli coşkular yükseliyor. Her yıl Konya Âşıklar Bayramı’nda bu coşkular yaşanıyor. Türlü ozanlar katılıyor bu şenliklere. Türkiye’nin şair ili Kars’dan ozanlar geliyor Konya’nın bozkırlarına. İşte bu güçlü ozanların başını Çobanoğlu çekiyor. Bir türkü söylüyor; içten, coşkulu bir türkü:
Bir atı var Ala Paça peh, peh, peh
Mecal vermez Kırat kaça hey, hey, hey
Az kaldı ortamdan biçe
Ağam kim, Paşam kim, Nigar kim, Hanım kim
Kiziroğlu Mustafa Bey
Bir beyin oğlu
Zor beyin oğlu
Bu türküyü dinleyenin kafasında bir sürü soru beliriyor: “Kim bu Kiziroğlu MustafaBey, kırata mecal vermiyor, Nigar kim, Hanım kim, kim bunların hepsi?” Bu sorular daha derin yer etmeye başlıyor. Köroğlu ile ne ilgisi var Kiziroğlu’nun? Bu merakı gidermek için Kiziroğlu Mustafa Bey hakkında bilgi verelim: Kizir, Kars’ın Susuz kazasına bağlı bir köydür. Bu köy Kizir dağlarının geniş eteklerinde kurulmuştur. Güneyini büyük otlak ve çayırlıklar kaplamaktadır. Köyün dört bir yanından soğuk pınarlar fışkırır. Köy belli belirsiz bir sıra ile düz, toprak damlı evelerden oluşmaktadır. Kimi evler beyaz badanalı, kimileri balçık sıvalı, kimileri de taş yapılıdır. Köyün hakim bir yerinde bir kale kalıntısı vardır. Köylüler Köroğlu’nun Kalası derler buraya. Kiziroğlu Mustafa Bey de bu köyde yaşamış, burada efsaneleşmiştir. Kiziroğlu hakkında köyün yaşlılarının anlattıklarını ve çeşitli söylentileri aktaralım şimdi de: Söylentiye göre şimdiki Kiziroğlu Köyü’nün yerinde bir birinden uzak yirmi, yirmi beş kadar ev bulunmaktaymış. O zamanlar burada yaşayan insanların başında bulunan kişiye "Kizir" derlermiş. Kizir, “Muhtar”demektir. Gün gelmiş zamanın Kizir’inin ünü tüm Anadolu'ya yayılmış. Tüm kötüler ondan korkar olmuş. Gel zaman git zaman Kizir’in bir oğlu olmuş. Adını da Mustafa koymuş. Daha küçükken iyi at biner, kılıç kuşanır olmuş. Bütün çocukluğu Kizir Dağı’nda at binip avlanmakla geçmiş Mustafa'nın. O da babası gibi büyüyünce namlı bir yiğit olmuş, haksızlık ve adaletsizliklerle savaşmaya başlamış. Zaten onun bulunduğu çevrede kimse haksızlık etmeye cesaret edemezmiş ya.
O sırada batıdan doğuya gelen Köroğlu, Kizir Dağları’nda Ferro deresine yerleşmiş. Amacı doğudaki haksızlıkları yok etmekmiş. Bir gün Köroğlu, at gezisinde Kizir Köyünü görmüş ve: "Buradaki adaletsizlikler de benden sorulur"deyip köyde bir kale kurmuş. İşlerinden dolayı bir müddet köyünden ayrı kalan Kiziroğlu, köye döndüğünde Köroğlu’nun kalesini görmüş. Sinirlenmiş... Köroğlu’nun yanına gidip, sertçe çıkışmış: "Sen kim olasın ki benim yurdumda saltanat süresin?" Her ikisi de birbirini kötü insanlar olarak biliyormuş. O zamanın adaletine göre iki yiğit dövüşür, galip gelen diğerini öldürüp savaşı kazanırmış. Köroğlu ve Kiziroğlu günlerce at üstünde kavga etmişlerse de yenişememişler. Attan inmişler yerde mücadele etmişler, yine yenişememişler. Bu sırada Köroğlu’nun adamlarından biri Mustafa Bey’in koca cüssesini fark etmiş, ürkmüş ve sazını eline almış şu dizeleri söylemiş:
Haykırdı çıktı meşeden
Ay tutuldu temaşadan
Öleceğim endişeden
Köroğlu belki yenilir
Göstersinler metahları
Hem zırhı hem silahları
Değişsinler külahları
Haklı yere ölüm şandır
Kılıç kavgasında da bir sonuç elde edemeyince güreşe başlamışlar. Soğuk bir pınarın kenarında kıyasıya bir mücadele daha başlamış. Aynı anda Mustafa Bey’in atı Ala Paça da Köroğlu’nun atıyla dövüşmekteymiş. Güreşin en kızgın zamanında Mustafa Bey şöyle bir geri bakmış ki ne görsün, atı Ala Paça Köroğlu’nun kır atını alt etmiş duruyor. Bu durumda Mustafa Bey: “Ola benim atım Köroğlu’nun atını alt etti. Ben Körüoğlu’nu alt etmezsem benim halim nic’olur” demiş ve gayrete gelip Köroğlu’nu yere vurmuş. Tam kamasını çıkarıp vuracağı sırada, Köroğlu mahzun mahzun Mustafa Bey’in yüzüne bakmış: “Dur yiğit, bana biraz mühlet ver, yiğitlerimi görüp karımla helalleşeyim” demiş. Bunun üzerine Mustafa Bey onu bırakmış. Köroğlu eve gelip olanları karısına sazlı sözlü anlatmış:
Bir atı var Ala Paça peh, peh, peh,
Mecal vermez kırat kaça hey, hey, hey
Az kaldı ortamdan biçe
Ağam kim, Paşam kim, Nigar kim, Hanım kim
Kiziroğlu Mustafa Bey
Bir beyin oğlu
Zor beyin oğlu
Hay edende haya teper peh, peh, peh
Huy edende huya teper hey, hey, hey
Köroğlunu suya teper
Ağam kim, Paşam kim, Nigar kim, Hanım kim
Kiziroğlu Mustafa Bey
Bir beyin oğlu
Zor beyin oğlu
Bir fendinen geldi geçti peh, peh, peh
Kiziroğlu Mustafa Bey hey, hey, hey
Hışmı dağı deldi geçti
Ağam kim, Paşam kim, Nigar kim, Hanım kim
Kiziroğlu Mustafa Bey
Bir beyin oğlu
Zor beyin oğlu
Mustafa Bey çok sinirli bir yiğit olduğundan Köroğlu’nu takip etmiş ve karısına söylediklerini kapı aralığından dinlemiş, duygulanmış, utanmış. Kapıyı çalıp içeri girmiş. Köroğlu, Mustafa Bey’i karşısında görüp her şeyin bittiğini sanırken Mustafa Bey Köroğlu’na sarılıp onu öpmüş ve kardeş olmuşlar. Mustafa Bey: “Sen benden daha yiğitsin Köroğlu” demiş. Köroğlu da: “Ben artık bu diyarlardan gideyim Mustafa Bey, artık buralarda senin gibi mert bir yiğit kardaşım var.” demiş ve üç gün içerisinde köyü terketmiş, batıya yönelmiş. Kiziroğlu Mustafa Bey, yıllarca namını sürdürmüş, köyünü genişletmiş, ölümünden sonra da bu köye “Kiziroğlu” adı verilmiş. Kuşkusuz, Köroğlu’nun Bolu dağlarından çıkıp da Kars’a gelmesi, o zamanın koşulları göz ününe getirilecek olursa, olanaksıdır. Ama halk duyusu, halk anlayışı ve düşüncesi iki yiğidi Doğu Anadolu’nun bağrında birleştirmekten zevk duyuyor. Onları önce çarpıştırıyor, sonra da birleştiriyor. Bu Anadolu insanının kahramanlara verdiği değere bir örnektir...
Yukarıda belirttiğim gibi, hiç bir zaman Köroğlu’nun Bolu’dan Kiziroğlu’na gelmiş olması düşünülemez. Olsa olsa Doğu Anadolu halkının, batıda adını duyuran Köroğlu’na karşı çıkardığı bir kahramandır, Kiziroğlu... Şu da bir gerçektir: Kiziroğlu efsanesi tepeden inmemiştir. Bir olayın sonucudur. O halde böyle bir yiğit yaşamıştır, ün almıştır, haksızlara boyun eğdirmiştir. Halk ta böyle bir efsaneyle Kiriziroğlu’nu yaşatmakta, onu saygı ve sevgiyle anmaktadır. (Bu araştırma Kiziroğlu köyünün yaşlılarıyla yapılan sohbet sonucu düzenlenmiştir).
(Yöresi: Kars; yayımlayan: Muhsin KÖKTÜRK)