Bey ve Efendi ünvanları: Her iki ünvan da geçmişte bugünkü anlàmda kullanılmıyordu. Bey daha çok sömüren, baskı ile yöneten yönetici anlâmında bir ünvan.
Nitekim Yunus Emre bir şiirinde bu tanımı doğrulayacak bir biçimde; "Giiti beyler mürüveti, binmişler birer atı/ Yedikleri insan eti/ İçtikleri kan olmuştur" demekte ise de; devletlerimizin kuruluş aşamasındaki yöneticileri için de olumlu anlâmda "Bey" ünvanı kullanılmış. Saltuk Bey gibi, Osman Bey gibi, Karamanoğlu Mehmet Bey gibi. Efendi ünvanına gelince, dilimize başka bir dilden geçmiş olmasına karşın Türkçeleşerek kullanılan güzel ve çok yaygın bir ünvan. Dilimizdeki ''Bey' ünvanının aksine Efendi, olgun, eli kalem tutan, okumuş, eğitim görmüş, ağır başlı anlâmlarında ve özel isimlerden sonra kullanılan saygınlık ifade eden bir ünvan.
Derin bir saygı anlâmında yüce Peygamberimize Efendi'miz denilmesi bunun en güzel örneğidir. Atatürk Meclis'te mebuslara beyler diye değil, efendiler diye hitap ediyordu. Padişahlardan söz edilirken Padişah Efendimiz deniliyordu. Deyim olarak Efendi Adam derken ağırbaşlı, olgun kişilik kastedilirdi. Toplumda kişi tanıtılırken bir paye olarak Ahmet Efendi'nin oğlu, Hüseyin Efendi'nin oğlu denilirdi. Dinsel ünvan olarak Şeyhülislâm Yahya Efendi, Hacı Efendi, İmam Efendi benzeri nice nice örnekler verilebilir. Öğretmen isminin türetilmesi öncesinde de biz öğretmenler için de Muallim Efendi ünvanı kullanılırdı. Muallim Naci Efendi gibi, Erzurum Bar şiirinin müellifi Muallim Sadi Efendi gibi.
Dilimizde saygı içeren ve çok yaygın bir biçimde kullanılan Efendi ünvanının günümüzde basite indirilerek muhataplarına ve muarızlarına karşı küçümseyici ve alaycı bir ifade olarak kullanıldığı görülmektedir. Bey ve Efendi'nin yer değiştirdiği görülüyor. Eğitimli insanlara artık Efendi demiyor, Bey diyoruz. Tenzih ederek söylüyorum. Efendi artık okulda hizmetçilik yapan Hasan Efendi, kapıcı Ali Efendi ve Bakkal Mehmet Efendi için kullanılan bir ünvan oldu sanki. Her iki ünvanın bileşiminden oluşan Beyefendi gibi nazık ve güzel bir hitap ve ünvanımız daha varken, küçümseyici bir ifadeyle ve istihza edercesine karşımızdakilere "Efendi" denilmesi maksadını aşan ve tahkir amaçlı bir ifade olarak kullanmak son derece yanlış.
Garip şiiri akımının öncüsü Orhan Veli Kanık, bu kavram ve terimleri ironik bir biçimde irdeler: "Kimimiz Ahmet Bey, kimimiz Ahmet Efendi. Ya Ahmet Ağa'yla, Ahmet Beyefendi"
Giderek bazı isim ve ünvanların yer değiştirdiği, halkımızın yüklediği anlâmın dışında bir anlâm kazandığını görüyorüz. Halkımız yerel Beylere pek sıcak bakmaz ve bakmazdı. Halkımızda Efendi ve Ağa ünvanlarına daha sıcak bakılırdı. Efendi yazan, okuyan, eli kalem tutan, Ağa ise, feodal bir yapı ve sömüren anlâmda değil, hanedan sahibi, yediren, içiren ve sofrasını açan olarak kullanılan bir ünvan olarak görülürdü.
Neticede "Efendi" marjinallaşerek köylü ve sade insanların ünvanı olurken, "Bey" yaygınlık kazanan bir ünvan oldu. Küçümsemek istenilen muhataplara artiık "Efendi" demeğe başlar olundu. Halbuki "Kalem Efendisi" gibi pek de güzel bir deyimimiz var.
Hocam harika gerçekten günümüzde hersey tepetakla olmuş bey ve efendi ibareleri de buna en güzel örnek. Doğrular hain görülüyor yalancılar dürüst. Şaşırmamak mümkün değil.