Atandığım okula gittiğime ilk tanıdığım kişi müdür yardımcısı Zeki Turgut oldu. Kendimi tanıştırdım,''Hoş geldin'' dedi. Fakat gözlerini benden ayıramıyordu. Saçımdan aşağıya doğru, ayakkabılarıma kadar durmadan beni süzüyordu. Bana bakarak bir şeyler düşünüyordu, ama ne düşündüğünü tam olarak çözemiyordum. Her nedense içimden benim için iyi şeyler düşünmediği hissine kapıldım.
Pazartesi gelip göreve başlayabileceğimi söyleyince okuldan ayrıldım.
Yolda yürürken kendi kendime hâlâ düşünüyordum ''O adam beni neden bu kadar inceledi''
23-24 yaşlarında 70'li yılların modasını yakından takip eden, kendine göre hayranları olan beni bu adam neden öyle inceledi.
Saçlarım enseme dökülecek kadar uzun, kulaklarım görünmüyor bile. Favorilerim oldukça L şeklinde. Bıyıklarım tam oturmamış ama ucları bayağı uzun. Kreveze yaka ceketim, İspanyol paça pantolonum var. Pantolonum ayaklarımı öyle kapatıyorki, ayakkabılarım ancak yürürken görülebiliyor. Uzun yakalı bir gömlek giymişim, üst iki düğmem de açık. Bazen yakaları ceketimin üzerine de çıkarabiliyorum. Gömleğim lacivert takımımla o kadar uyumlu ki anlatamam... Birde dallı, güllü kocaman kocaman kravatlarım var, ama o gün kravat takmamışım.
Her şeyim yerli yerinde, artist gibiyim ama içimi bir kurt kemiriyor''Bu adam beni neden bu kadar inceledi''
Saçımı-sakalımı biraz düzelteyim diye
Berber Mümtaz'a gittim. Beni görür görmez
''O Gaydaş tahinin 50'nci yıl oytaokuluna çıkmış, Allah hayıylı etsin... Gel seni damatlay gibi bir bezeteyim...''
Daha koltuğuna oturmadan şimdi de Berber Mümtaz beni inceliyordu. ''Gaydaş (Kardeş) şimdi sen muallim oldunya bu saçı-sakalı epeyce kısaltacayıh, ambu pantolun paçalarını birez küçülteceyih, bah benim ambu kıyavatı da tahacahsan...''
Hemen aklıma geldi. O adambeni niye o kadar inceledi. Mümtaz haklıydı. Ben öğretmen miydim, artist miydim... Öğretmensem, o halde öğretmen gibi giyinmeliydim. Var olasın Berber Mümtaz, hadi beni öğretmene benzet...
Kasımpaşadaki (Habip Baba Türbesi'nin tam arkası) Mümtaz'ın o küçüçük berber dükkanından çıkarken içimden şöyle diyordum. ''Demekki halkın gözünde bilgiden öte, kılık-kıyafet ve davranış konusunda oturmuş bir öğretmen imajı var. Hani adam gibi adam derler ya işte bende öğretmen gibi öğretmen olmalıydım...''
O düşüncelerle eve doğru yürürken artı içimden değil dışımla da şöyle diyordum; ben öğretmen olacağım... Şimdilerde, kravatsız, sakallı, uzun saçlı, küpeli, çarşaflı öğretmenleri görünce kılık-kıyafet konusunda nasılda çağ atlamışız demekten kendimi alamıyorum.
Değerli Öğretmen arkadaşım Zühtü Çelenk'ten de yardım alarak 1976-1981 yılları arasında beraber çalıştığımız 50. Yıl Ortaokulu'ndaki öğretmen arkadaşlarımı yad etmek ve öğretmenler gününü kutlamak için onların isimlerini aşağıya yazıyorum unuttuklarım varsa özür dilerim.
Öğretmen Gününüz kutlu olsun...
Sıtkı Karaman
V. Murat Hatipoğlu
Zeki Turgut
Vahdettin Tosunoğlu
Zühtü Çelenk
Yılmaz Oğuzhan
Mehmet Çimen
Abdurrahim Payveren
Hakkı Karapolat
Fazlı Dertli (Alperen)
Vedat Kavut
Mehmet Ekinci
Şevket Demir
Burhanettin Korucu
A.Turan Uzunoğlu
Şevki Demircan
Naci Bozdemir
Hayrullah Ferah
Bünyamin Dönel
Yaşar Solakoğlu
Abdurrezzak Türk
Ayşegül Algar
Nihal Karaoğlu
Gülümser Yurtlu
Hatice Yülek
Nevin Tohumcu
Nilgün Korucu
Erdal Mıhçı
M. Yaşar Göçmenli
Kantinci Memmet emmi
Nejmi Arzuman (Kozmonat Nejmi)
Mücahit Kazanasmaz