Haydi gel de sorma:"Birader söyler misin, neyin kafası bu?"
Herşeye itiraz ediyorsun.
Tamam; muhalifsin...
Ol... Hiç bir mahsuru yok, bilakis ilkeli bir
muhalefet, kıymetini bilenler için ilaç gibidir de...
Lakin birader; senin yaptığın muhalefet filan değil ki...
Sen düpedüz hastasın!
Sosyoloji dilinde senin gibilere, "iflah olmaz müzmin müşteki" diyorlar. Tıp'ta ise, "kronik vaka" tanısı koyuyorlar.
Her şeye ama her şeye itiraz ediyorsun.
Erzurum yerin dibine batsa da itiraz ediyorsun,
Erzurum zirve yapsa da...
Söyler misin kuzum, sen tam olarak ne
istiyorsun?
Şehrimizin hali ortada: Ekonomimiz iyi değil,
üretimimiz yok denecek düzeyde, istihdam zayıf, ihracat hak getire...
Yani ortada kamu girdileri olmasa, iflasını isteyen bir şirkete benzeyecek Erzurum...
İşte bu anafor içerisinde az da olsa kıpırdanmalar oluyor, yarınlara dair ümitvar olmamızı
besleyecek adımlar atılıyor.
Yeterli mi, değil elbette...
Dedik ya, az da olsa.
Şair demiş, "Erzurum'un kışı zorludur balam" diye...
Nereden bilecekti ki, bugünkü müzmin septikler karşısında artık bu şehrin yazı da çok zor, baharı da...
Kim ne yaparsa yapsın illa bir kulp takılacak, illa ki bir çomak sokulmak istenecek!
En iyisi hiç bir iş yapmadan sırt üstü yatmak! Nasılsa kimse seni görmez, sen de rahat edersin!
Öyle böyle değil, hakikaten çok zor bir şehir
Erzurum...
Nasıl ki Türkiye'nin harici düşmana ihtiyacı yoksa, Erzurum için de benzer bir durum geçerli.
Hemen her şehir başını almış giderken niye bu kadim yurdun düştüğü çukurda debelenip
durduğunu anlamak istiyorsanız, yalnızca bir kaç gün şu memlekette kimin neyi konuşup neyi tartıştığına bakın yeter...
Sizi temin ederim ki ben çözemedim...
Siz söyleyin, sahi bu neyin kafası?
"Soğuk yüzünden" diyenler var, haksız da sayılmazlar hani... Öyle ya,
baksanıza kış geldi mi bu şehirde, pungarlardan önce sağduyu
donuyor, sağduyu...
Dua edelim ki bununla kalsın.
Ya vicdanlar donarsa ne yaparız
o zaman...