Hani şu belge var ya!
Kaç gündür üzerinde konuşulan; kaç gündür kafa karıştıran belgelerin belgesi…
Hah işte o!
Biz o belgeyi bulduk!
Gerçeğini de bulduk, sahtesini de.
Güzelce dörde katladıktan sonra atladık geldik Erzurum’a.
Girdik çayhaneye; eşikteyken de bağırdık çaycıya.
“Dadaşım hele ince belli; bir tesettürlü bir de açık iki kız gönder bu yana!”
İnce belli bardakta, biri açık, biri koyu iki çayımız getirilip konuldu masamıza.
Kıtladık şekerleri, açtık belgeleri önümüze.
Biri gerçek, biri sahte!
Belgeleri gören hemşerilerimizden birkaçı “selamünaleyküm,” diyerek iskemlelerini iskelemize bağladılar.
“Nedir bunlar?” Diye sormalarına fırsat vermeden belgelerin her ikisini de hecelerin üzerine basa basa okuduk.
Sahtesi gerçek gibi; gerçeği de sahte gibiydi.
Sonra durduk; gözleri seyreyleyip, dilleri dinledik.
Önce Molla Musa patladı.
“Bu demokrasinin suratına inmek için kalkmış bir şamardır. Bereket, inmeden tutulmuştur o kol!”
Deli Meli, dayanamadı bu sözün ağırlığına.
“Bre molla efendi, sen ne zamandan beri demokratsın, hele söyle de duyalım!”
Molla Musa, önce “gâlû beladan beri,” diyecekti toparladı kendini. Birkaç kez tövbe çektikten sonra kükredi.
“Deli deli olma Deli Meli, bu siyaset meselesi, sen anlamazsın bu işlerden!”
Siyaset sözü geçer geçmez, gözler Siyasi Sami’ye çevrildi.
Siyasi Sami, sözü almadan önce ağzına küçük bir şeker parçası yerleştirdi, çayından okkalı bir fırt çekti. Belgeyi eline aldı, evirdi çevirdi; kimsenin göremediği gizli bir kelimeyi arıyormuş gibi gözlerini kısarak bir daha inceledi.
“Bunlardan biri sahte, biri gerçek,” dedi.
Herkes başıyla onaylarken, “he ya,” diye de mırıldandı.
Siyasi Sami, önce sahte belgeyi eline alarak sallamaya başladı.
“Bu sahte belgeyi her kim hazırlayıp servis yaptıysa, bunun niyeti çok açık!..”
Herkes açık olan şeyi görmek için gözlerini belgeye dikti.
“Bakın arkadaşlar,” diyerek devam etti Siyasi Sami, “bu belgeye iyi bakın, bu belgenin amacı toplumu germektir; gerginlikten beslenen bazı gurupların işine gelir bu. İlerde çıkarılmaya hazırlanan bir yasanın zemini hazırlanıyor olabilir. Ordunun içindeki bazı duyarlı komutanların sesini şimdiden kesmek için yapılmadığı ne malum!.. Biliyorsunuz ki ikili gizli konuşmalar yapılmıştı önceleri… Neyse, burasını karıştırmayalım biz!”
Masanın etrafındakiler yine başlarıyla onayladılar.
“He ya, bu devlet işi!.. Büyüklerimiz her konuştuklarını tellalla bağırtacak değiller ya!”
Bu sözler sahte belge ile ilgili incelemeyi de bitirdi.
Sıra geldi gerçek olduğu sanılan belgeye.
Siyasi Sami, eline aldığı belgeyi baş parmağıyla işaret parmağının arasına sıkıştırarak paranın sahte olup olmadığını yoklar gibi birkaç kez ufaladı; kağıdı kağıda sürttü.
“Bu gerçek belge çok tehlikeli. Herkes biliyor ki bu millet darbe illetine her ne kadar karşı çıksa da; darbe darbeliğini yaptıktan sonra alkışlamak için ellerini de hazır tutarlar. Güç kimdeyse ona karşı bir zaafımız vardır bizim, bunu aklımızdan çıkarmayalım… Her iki belge için de umarız ki hukuk gereğini yapacaktır; ak ile kara meydana çıkacaktır.”
Hukuk sözü ile bu kez gözler mahkeme kâtipliğinden emekli Katip Zahit’e döndü.
Katip Zahit kendini biraz geri çekerek söylendi.
“Bana hiç bakmayın, ben bilmem; hâkim kim ise, kim ne dediyse ben onu yazdım!”
Emekli öğretmen dayanamadı.
“Arkadaşlar, yani sırası mıydı bu belgenin!.. Sınırdaki mayın temizleme meselesi tartışılırken bu da nereden çıktı, anlamadım ki!”
Çayını bitirenler iskelemizden çektiler iskemlelerini. Masadaki belgelerin birini Deli Meli birden aldı ve yırttı. Masada tek belge kaldı; ama hangisini yırttı anlamadık, gerçeğini mi sahtesini mi!..