Soğuğa alışkın Erzurumlu son günlerde serinleyen havalara aldırmadan, caddede bahar akşamlarının ılık havasında gezercesine, telaşsızca ağaçlardaki sararan yaprakların yere düşerek gazel oluşunun temaşasındalar.
Telaşsızca bir temaşa!
Memlekette olup bitenleri telaşsızca nasıl izlemekteyseler, öyle izlemekteler sararıp düşen yaprakları; tıpkı emeklilerin, memurların, işçilerin, işsizlerin, küçük esnafların ve de kendilerinin yaşamdan sararıp düşmesini izledikleri gibi…
Memleketin ahvaline artık ciddiye almanın ve dertlenmenin anlamı da yok faydası da!
Dünyada ve özellikle Avrupa’da mutlu azınlığın sistemi olan kapitalizm son çırpınışlarını sergilerken, Avrupalı ellerinden alınan hakları ve gerekli olan talepleri için sokaklarda!.. Türkiye’de ise sistemi korumak için hükümetle sermaye el ele vermiş durumda; bunun için de düzenleme adı altında zamlar yağmakta.
Gelmiş ve gelecek olan zamlardan etkilenen büyük kesim için ise tavsiyeler çok basit!
Elektriğe mi zam geldi;
Erken yatsınlar!
Yakıta mı zam geldi;
Yürüsünler efendim; Allah, ayak diye iki adet araç vermiş, yürüsünler!
Sigaraya mı zam geldi;
Bıraksınlar!
İçkiye mi geçirdiler!
Az içsinler, hatta mümkünse hiç içmesinler!
Suya mı zam geldi;
Gıdım gıdım kullansınlar, onu da bulamazlar sonra!
Ve daha niceleri!..
Özgürlükten bahsedenler özgürlüğü kısıtlamanın en güzel yolunu bulmakta çok mahirler.
Varsa paran özgürsün! Dilediğin gibi yaşamakta hiçbir sıkıntı yok!
Demek ki özgürlük de parayla!
Yersen!
Kendilerinin istediği insan tipini oluşturmak için yakında şunların da olabileceğini düşünmek çok mu hayali bir iddia olur!
Mesela, Mustafa Kemal’i övmek serbest; ama önce falanca cemaate şu kadar para yatıracaksın!
Mesela, uzun saçlı adamlara saç vergisi, badem bıyıklı ademlere ikramiye!
Mesela, özerklikten ve federasyondan bahsedenler kürsüye, karşı duranlar hücreye!
Bu hayalle karışık gerçek örnekler çoğaltılabilir elbet…
Yani, benim istediğim gibi olma özgürlüğün var; bunu sonuna kadar kullanabilirsin mantığı!
Adam her gün kahvehaneye gidip camın kenarındaki masada çayını yudumlarken, gözlerindeki hınzır gülümsemeyle kendi kendine söylenmekte, “bele çok ey!..” Yağmurda, karda, güneşli havada aynı kahvede aynı şeyi tekrarlamakta… Aynı adam yine gelir, aynı kahvede aynı masaya oturur, garson çayını masaya bırakırken, yine mırıldanır, “bele heç ey değil!” Bunu duyan garson merakla nedenini sorar. Adam derin bir iç çektikten sonra devam eder, “bizim sokağın karşısında zengin bir aile var, ben düşünürdüm ki, adam bir gün ölür, karısını babam, kızını da ben alırım; ama benim babam öldü, adam da anamı aldı, şimdi hem anamı öpüyor hem de beni!”
Bele heç ey değil!
Geçenlerde Erzurum’un iftiharı olan Güncel Times dergisinin birinci yılını kutladık. Erzurum’un gazeteci tayfasının yanı sıra atanmışların ve seçilmişlerin önde gelen isimleri de vardı. Ve ünlü iş adamları… Bilinmeyenleri bilmek isteyenler! Lütfen bekleyiniz!