Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, İmralı görüşmeleri konusunda BDP'yi, ODTÜ'deki yol çalışmalarıyla ilgili de eylemcileri eleştirdi.
Erzurumajans-Partisinin
grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, İmralı görüşmeleri
konusunda BDP'yi, ODTÜ'deki yol çalışmalarıyla ilgili de eylemcileri
eleştirdi.
BDP'yi eleştiren Erdoğan, "İmralı'ya kim gider kim
gelir; bunun kararını vermek tamamen hükümete aittir. İster gönderir,
ister göndermez. Hiçbir zaman şu veya bu nedenle hükümete veya Adalet
Bakanlığı'na kimsenin rota çizme yetkisi yoktur. Yeri gelir gönderilir,
yeri gelir gönderilmez. Herkes haddini bilecek" dedi. Erdoğan, üçüncü
köprü ve ODTÜ'deki yol çalışmalarıyla ilgili tepkilere de sert çıktı.
Yolun medeniyet olduğunu ifade eden Erdoğan, "Tüm insanlık üçüncü
köprüden yararlanacak. Oradan 200-300 ağaç kesersin 3 milyon, 4 milyon
ağaç dikersin. Dünyaya sizin gözünüz kör be. En ileri ülkelere git,
ormanlar içinden yolların nasıl geçtiğinizi görürsünüz. Yol
medeniyettir. Medeni olmayanlar yolun kıymetini bilmezler. Yol engel
tanımaz. Önünde cami bile olsa o camiyi yıkarız gideriz, camiyi başka
yerde inşa ederiz. Bundan nasibini almayanlar bunun önüne geçmek
istiyor. ODTÜ'de her şey yapılmış. Belediyeler plan yapar, uygulamaya
sokar. Burada birileri çıkıyor, yolu engellemek istiyor. Kim;
yolsuzlukların mimarı olan CHP. Onların anlayışında yol yok, yolsuzluk
var. Biz yol yaparız onlar yolsuzluk yapar" diye konuştu.
'Türkiye üzerinde ameliyat yapılacak bir ülke değildir'
Başbakan
Erdoğan, Türkiye'nin bölgedeki etkisi arttıkça büyümeyi çekemeyenlerin
olacağını ve farklı yollara başvuranların Türkiye'yi hedef alacaklarını
belirterek, "Türkiye üzerinde ameliyat yapılacak bir ülke değildir"
dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda
yaptığı konuşmanın başında Hacı olanları kutladı ve 20. yüzyılın aksiyon
ve fikir adamı Aliye İzzetbegoviç'in ölüm yıl "dönümünü hatırlatarak
rahmet diledi. İzzetbegoviç'in baskıya, asimilasyona rağmen çizgisini
hiç bozmadığını dile getiren Erdoğan, "Gösterdiği dirayet onu tarihin en
büyük devlet adamlarından biri yapmıştı. Kendisini ziyarete gittiğimde
bana, 'Dualarımız sizinle. Bu topraklar Osmanlı bakiyesidir. Bosna'mı
koruyun. Bosna'ma sahip çıkan. O size emanet' demişti. Vefatının 10.
Seneyi devriyesinde merhum İzzetbegoviç'in bu vasiyetine sahip
çıktığımızı ve her daim de sahip çıkacağımızı hatırlıyor, Saray Bosna'da
Bosna şehitlerinin arasında yatan merhum İzzetbegoviç'e Rabbimden
tekrar rahmet niyaz ediyorum" şeklinde konuştu.
Lübnan'da
kaçırılan ve 71 gün rehine olarak tutulan pilotlarla ilgili de konuşan
Başbakan Erdoğan, "Cumartesi günü havalimanında pilotlarımızın ve
ailelerin tarifsiz sevincini yaşadık. Pilotlarımızı kaçırıldığı andan
itibaren hükümet olarak tüm imkanlarımızla seferber olduk,
pilotlarımızın bulunması ve serbest bırakılması için büyük bir gayret
gösterdik. Pilotların kurtarılması konusunda çalışmaların gizlice
yürütülmesi gerekiyordu. Kimi siyasetçilerin ve kime medya
kuruluşlarının sorumsuz tavırlarına rağmen mutlu sonla operasyonu
sonlandırdık. Dışişleri Bakanlığımıza MİT Başkanı ve elemanlarına bu
hassas ama başarıyla neticelenen çalışmalarından dolayı özellikle
teşekkür ediyorum. Lübnan ve Katar devletine bizimle aynı hassasiyeti
paylaştıkları ve işbirliği yaptıkları için ayrıca şükranlarımı
sunuyorum. Bize bayram içinde bayram yaşatan iki pilotumuza, sabır ve
metanetlerine, ailelerine ve THY'nin bütün çalışanlarına da geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum. Bir daha böyle üzücü hadiselerin yaşanmaması
için tedbirlerimizi daha da arttırdığımızı belirtmek istiyorum"
ifadelerini kullandı
"MEYVE VEREN AĞAÇ TAŞLANIR"
"Büyük
devlet olmanın, nimet olduğu kadar şüphesiz zaman zaman külfetleri de
var. Külfetten korkanlar nimete kavuşamazlar" diyen Başbakan Erdoğan,
şunları kaydetti:
"Meyve veren ağaç taşlanır. Türkiye'nin
bölgedeki etkisi arttıkça hiç kuşkusuz büyümeyi çekemeyenler,
hazmedemeyenler de farklı yollara başvuranlar Türkiye'yi hedef
alacaktır. Bu bölgede güçlü bir Türkiye istemeyen, bunu hazmedemeyen,
bunu içine sindiremeyen ve bunu engellemek için de her yola başvuran
odaklar var. 30 yıldır yaşadığımız kanlı terörün diplomatik boyutunu
değerlendirmemiz, uluslararası boyutlarını da analiz etmemiz gerekiyor.
Türkiye'nin büyümesini engellemek, Türkiye'nin kalıcı huzur ve istikrara
kavuşması önlemek amacıyla içeride olduğu kadar dışarıda da tuzaklar
kurulmuş. Dışarıda pişirilen o zehirli aşlar içeride servis edilmiştir.
Biz 11 yıldır sadece içerideki karanlık odaklarla mücadele etmiyoruz.
Bunun dışında içeride olduğu gibi buna paralel dışarıda da yoğun bir
mücadele halindeyiz. Türkiye'ye kasteden, terörü besleyen, çeşitli
araçlarla Türkiye içerisinde tahriklere girişen toplum mühendisliği
yapan odaklara karşı da hukuk içinde diplomasi kuralları çerçevesinde
çok yoğun mücadele veriyoruz. Türkiye üzerinde ameliyat yapılacak bir
ülke değildir. Bugüne kadar buna asla müsaade etmedik, bundan sonra da
asla müsaade etmeyiz. Malum çevreler özellikle sistemli bir şekilde
yürütülen kampanyaları ve onların ardındaki niyetleri bilmediğimizi
zannediyorlar. Hepsini biliyoruz. Türkiye bunlara boyun eğecek, rotasını
değiştirecek bir ülke değildir. Adaletten, hakkaniyetten, insan hak ve
özgürlüklerini yüceltmekten başka hiçbir gayemiz yok."
"HERKES HADDİNİ BİLECEK"
"Birileri
çıkıp da, 'İmralı'ya kim gider kim gelir' bunun kararını vermek tamamen
hükümete aittir" ifadesini kullanan Erdoğan, "İster gönderir, ister
göndermez. Hiçbir zaman şu veya bu nedenle kalkıp da hükümete veya
Adalet Bakanlığı'na kimsenin rota çizme yetkisi yoktur. Bu yetki
tamamıyla Adalet Bakanlığımızdadır. Yeri gelir gönderilir, yeri gelir
gönderilmez. Onun için herkes haddini bilecek. Haddini bilmesi halinde
de hukuk içinde bundan istifade edecek. Hiçbir ülkenin içişlerinde bizim
bir yetkimiz olmadığını bildiğimiz kadar, Türkiye'de de bizim
yetkilerimizin ne olduğunu da çok iyi biliriz. Onun için de bağlantılar
bilinmiyor zannedilmesin. Her şey çok iyi biliniyor. Eğer bazı konularda
sessiz kalıyorsak, bu sessizliğimiz prim olarak da asla kabul
edilmesin, ülkemizin huzuru içindir" şeklinde konuştu.
"BİZİM VİCDANIMIZDAN BU PAYLAŞMA DUYGUSUNU HİÇ KİMSE SÖKÜP ATAMAZ"
Başbakan
Erdoğan, hiçbir ülkenin zararının kar olarak görmediklerini, kaybından,üzüntüsünden çıkar devşirmek gibi süfli çabaların içine de asla
girmediklerini belirterek, "11 yıl boyunca hem içerde hem dışarıda
sadece ve sadece hakkı savunduk. Bugün de öyle yapıyoruz. Allah'a
hamdolsun, yaşanan küçük olumsuzluklara rağmen huzur içinde bir bayram
yaşadık. Bayram sabahı Türkiye'nin her köşesinde insanlar camilere akın
ettiler. Ardından birçok vatandaşımız kurbanının başına gittik. Kurban
ibadetini eda etti. Yurt içinde ve dışında kesilen kurbanlar, yıllar
boyunca evine et girmeyen yoksulların mutfağına ulaştı. Onlara bir
sevinç vesilesi oldu. Kurban bayramı sadece bizim bayramımız değildir.
Bizimle beraber dünyaya yayılmış tüm Müslümanların bayramıdır. Biz
burada ailelerimizle bayramı idrak etmeye çalışırken, başka insanlar,
başka milletler insanlık dışı zulümlere maruz kalmaya devam ediyor. İşte
Myanmar'da anneler köle olarak satılan çocuklarının ardından ağladı.
Somali'de insanlar bir avuç pirinç buldularsa şükrettiler. Yine bir
bombalı saldırıda 20 masum insanı yitirdiler. Irak'ta sokaklarda masum
insanlar kurban kanı değil, insanlık dışı çatışmalarda yitirdiklerinin
kanına şahit oldular. Bir mezhep çatışması adına? Mısır'da ilk bayram
büyük boşluk ve buruklukla idrak edildi. Suriye'de Şam ve çevresinde çok
büyük bir açlıkla imtihan edilen kardeşlerimize, eşek, kedi, köpek
etinin yenilebileceğine dair fetvaların verildiği manzaralar yaşanıyor.
Bir paket sigarasına hamile kadınların hedef alındığı, hamile kadınların
karnındaki bebeklere nişan alındığı bir vahşet manzarası yaşanıyor. Biz
Türkiye olarak, bu milletin evlatları olarak Kurban Bayramı'nı huşu ve
sevinç içinde eda ederken kalbimizin yarısı da bu geniş coğrafyadaydı.
Bizim vicdanımızdan bu paylaşma duygusunu hiç kimse söküp atamaz"
İfadelerini kullandı.