Merhum Necip Fazıl, canını fena halde sıkan bir kalemşör için şöyle demiş:
"Sen çukur bile değilsin, zira çukur da bir seviyedir"
Gaziantep'te bayramı kana bulayan bölücü PKK için acaba hangi sıfatı kullanmak lazım?
Tamam; hoş kimse PKK'dan yiğitlik, mertlik, adamlık beklemiyor. Beklemiyor ama alçaklığın bu kadarı da gerçekten fazla.Türkiye, henüz ramazan ayı içerisinde çeşitli bölgelerde şehit düşen Mehmetçiklerinin acısını yüreğinde yaşarken, bu kez hem de bayram günü kalleşliğin en acımasızına tanık olduk:
Biri izinli asker, biri dört yaşında çocuk olmak üzere on insanımız can verdi, onlarcası da yaralı...…
Televizyonlar bu haberler ilgili görüntüleri verirken, hafızamız hala tazeliğini koruduğu öbür görüntüyü, yani BDP'li vekillerin silahlı teröristlerle sarmaş dolaş oldukları görüntüyü gözümüzün önüne dayıyor.
Adeta, "bak" diyor. "İşte bu saldırı o görüntünün bir devamıdır"
Öylemidir değimlidir bilmiyoruz. Lakin iki görüntü yan yana konulduğunda, insanın acısı katmerleşiyor ve "Türkiye nereye gidiyor?" sorusuna, delik deşik olmuş yüreğinde cılız da olsa bir cevap arıyor.
Kana bulandı bayramımız, karaya çaldı sevincimiz...…
"Türkiye nereye gidiyor?"
Ben bilmiyorum, siz biliyorsanız beni de aydınlatın.
Bir yanda kınalı kuzular patır patır düşüyor, öbür yanda akan kan üzerine siyaset tapınakları inşa ediliyor.
30 yıldır kesintisiz akan bu kan galiba bütün yürekleri öyle bi nasırlaştırmış ki, dün sanki Türkiye bu acıya uyanmamış gibi, kimi çalıp oynuyordu, kimi cenaze üzerine siyaset bina ediyordu, kimi de önceliğini bambaşka konulara vermişti.
Çok geçmeden, bu kez de Şırnak Uludere'den gelen haber sarstı herkesi...…
Eğer uyanmanıza yetmediyse Gaziantep işte size Uludere...…
Servis minibüsü uçuruma yuvarlandı, biri korucu dokuzu asker on şehit.
Gerçekten kaza mı yoksa işin içinde bi iş mi var henüz bilinmiyor.
Medya ne diyorsa ona inanıyoruz.
Tek kalemde on şehit!
Dokuz şehit de Antep'te, etti mi ondokuz…
Daha bayram bitmeden tablo buydu.
Birileri kızıyor ama bu manzara karşısında nasıl susup oturacağız, nasıl o soruyu sormayacağız:
"Türkiye nereye gidiyor?"
Ankara tatilde olduğu için, şimdilik bu soruya Ankara'dan bir cevap alamayacağız. Kaldı ki, Ankara tatil olmadığı dönemlerde de zaten bu soruyu hiç duymuyor ki...…
Beylik laflar, efelenmeler, asmalar kesmeler...…
Sonra; sonrası hikaye...…
Nasılsa bu ülkede hamaset prim yapıyor, nasılsa yetkililer her türlü faciayı kadere fatura edip işin içinden çıkıyor.
Dün dikkat ettim, birilerinin gözü kulağı ya Kandil'deydi, ya da İmralı'da. Acaba ne diyecekler, bu olup bitenlere bir cevap verecekler mi?
Nihayet sevindiler. Çünkü PKK, "Gaziantep'teki patlamayla bir ilgimiz yok" deyince, erketecileri hemen ekranlara koştular.
"PKK masumdur!"
Bekleyin bakın göreceksiniz çok yakında da PKK militanları canlı yayınlara çıkacaklar ve karşılarındaki Ankara politikacılarıyla, "Kürt sorunu"nu tartışacaklar.
Muhtemelen muhabir şöyle soracak:
"Biliyoruz vaktiniz çok sınırlı, yayından sonra dağa dönüp asker şehit etmeye çalışacaksınız ama sizce bu Kürt sorunu nasıl çözülür?!"
Niye itiraz ediyorsunuz ki, o meşhur "açılım"ın zamirinde bunlar yok muydu?
-PKK'ya genel af çıkacak!
-Kürtler istedikleri hakları elde edecek!
-Doğu ve Güneydoğu'da özerk yapı oluşturulacak!