Çok saygıdeğer İlhami Uslunun vefatından yaklaşık iki ay önce onu İlıca daki evinde ziyaret etmeye karar verdim. Çok hasta olduğunu biliyordum ve onu ziyarete gidenlerden beni sorduğunu duymuştum.
Erzurum Kültür turizm Derneği Başkanı sayın Suat Kılınboz ve İl Kültür Müdürlüğü Folklor Araştırmacısı sayın Muhsin Koça telefon açtım. Sağ olsunlar çok kısa zamanda yanıma geldiler. Suat Kılınboz un o muhteşem Reno taksisiyle Ilıcaya doğru yola çıktık. Hatta Dadaşkent te bir Manavın önünde durarak oldukça büyük bir Karpuz aldık. Nereden mertliği tutuysa Karpuzun parasını da sayın Muhsin Koç ödedi. Allah razı olsun.
Bize kapıyı hanımı açtı. İlhami Usluyu sorduk. İçeride buyurun dedi. Biz kapı aralığında ayakkabılarımızı çıkarırken, iç odadan kapıyı aralamış bize bakıyordu. Omuzları düşmüş, sanki saçları biraz daha beyazlanmış gibiydi. Sarıldık. Gözlerinden aşağı süzülen yaşları saklamaya çalışıyordu.
Hoş-beşten sonra biraz daha rahatladı. Şu ellerimin titremesi olmasa , hiç bir rahatsızlığım yok diyordu.
Küçücük ses kayıt cihazımızı çaktırmadan orta sehpanın üzerine bıraktık ve sohbete başladık. O sohbetimizi siz değerli okuyucularıma ve özellikle halk oyuncu öğrencilerim için aynen aktarmaya çalışacağım.
M.ÇAĞLAR: Hacım : Arkadaşlarla sizi ziyaret edelim dedik, hal hatır soralım, biraz geçmişten bahsedelim. Senin de moralin bozuksa düzelsin diye. Seninle uzun yıllar beraber çalıştık, ben senden razıyım, Allah ta senden razı olsun. Birçok acı-tatlı anımız var. (İ.Usluyu konuşturmak için) Mesela bir sohbetimizde bana demiştin ki ''Ben daha on yaşında iken Ağa Dede ile çalmaya başladım.'' Yoksa yanlış mı hatırlıyorum?
İ.USLU: Yok, yok... Konk lu Durak var, onan başladık. Konk köylü Durak. Onnan Erzurum a düğüne gettik. Erzurum da Dedeyle tanıştım. Elece buradan koptum (Karaz köyünden) .Uzun yıllar beraber çaldık.
Hocalarım... Olmir işte , biri olir, biri olmir. Ağa Dede ayakkabılarının tabanına basar gezerdi...Beyaz çorap..Bize gitmiyor... Ben Valinin yanında da duriram, Garnizon Komutanının yanında da duriram, Başbakanın yanında da duriram, Cumhurbaşkanının yanında da duriram..Senin heç getmediğin yere ben gidirem..Meslek icabı.. o Seco, Metin beni dinleselerdi...
Sessizlik..
Elimi sıkarak ve yüzüme bakarak,''Yaaa..gardaş.. Ele demiş.. Keşkem bu ellere gelmez olaydım.''
Sessizlik,,
M.KOÇ: Başka ne demiş?
İ.USLU: Daha diyemem hepsi o kadar.
M.KOÇ: Bunu sen Radyoya verdin değilmi?
İ.USLU: Bu benim..Garip benim..notalı..
M.ÇAĞLAR (konuşturmak için) Garip hangisiydi?
İ.USLU: Gurbet elde baş yastığa gelende . Bilmem nice olur hali Garibin.
Sessizlik...
Bir çalıdır mezar taşı garibin...notalı..İkisi de benim. Bunnara heç kimse sahip çıkamaz.
M.KOÇ: Buna Yaralı Mahmut mu diyeceğiz, Mahbup mu diyeceğiz.?
İ.USLU: Ölene dek Mahmut diyem yar diyem . İkisi de var. Mahmut ta var, Mahbup ta var. Birbirini götürdü, getirdiler.. Birbirlerine kılıç yarası verdiler... ıh..Kötü zamanıma rast geldiz.
M.KOÇ: Keyfen bak abi.. Zorlama kendini, inşallah aklına gelir.
Sessizlik..
M.ÇAĞLAR: Hani Secaatin in kafasına vura vura, orası öyle değil, böyledir dediğin, özel çalıştırdığın parçalar vardı..Hacım..
İ.USLU: Haa... Paşa Köşkü, Atlı havası... Yol havaları..
Sessizlik..
İ.USLU: Nida Tüfekçi...Bir gün o gelmiş. Halkoyunları Derneğine telefon açmış...Beni istemiş..Gettim..Radyoya..Oturir..Eline gettim.. Çay söyledi..Çay geldi..Dediki..''İloç Dadaş'' onnar da bene ''İloç Dadaş'' derdi. O Ağa Dede dediğimiz adamı bulamadılar. Çaydan sonra kalktım, gettim. Ağa Dede yi buldum. Berbere götürdüm, tıraşını yaptırdım, kravatını bağladım. Mükemmel bir insan ettim..
Gettik..Dede çaldı... Nida Tüfekçi durdi... Bu nasıl bir ses? Ağa Dede ''VAN TAKSİMİ '' çalir.. ''.Ele bir ses olamaz.''.Dedi..Erzurum da bele bir ses.. Muhteşem.
.Beni çok severdi..Geldimi beni buldururdi. Bende Ağa Dedeyi alır giderdim.
M.KOÇ: Van Taksimi TRT repertuarında var mı?
İ.USLU: Var.
M.ÇAĞLAR: Ona neden Van Taksimi demişler?
İ.USLU: Onu bülmirem hocam. Ben kalktım onlardan duydum. Dede den duydum. Diğerleri de çalarlar amma, onun gibi değil. Meyanları var, inip çıkmaları var.
Sessizlik...
M.ÇAĞLAR:Hele eskilerden bir şeyler hatırlamaya çalış.Anlat bize.Mesela Birinci Barın Solağı diye bir şey vardı..
İ.USLU: Evet var.. Başbar ın Solağı.. Barın melodisinin dışında başka bir ses.. O sese gidir... dolaşiiir.. onu bitirir.. getirir.. Teslim edir asıl sahibine.. Kendisi esas Bara ..,Başbara geçir.. A..bele.. (Ağzıyla lil ,li ,li yaparak'' Başbarın Solağı''müziğini mırıldandıktan sonra, karar sesine inerek Başbarın müziğine geçti) .''Der bunu.. İşte bele der.''
M.KOÇ: Bir daha mırıldanabilirmisin?
İ.USLU: Neredeee.. .Getti o nefes..''
M.KOÇ: Yorma kendini, sonra başka zaman..
Sessizlik
İ.USLU : İstanbul a giderdim. Hüsam gilin haberi olurdu. Hüsam Dadaş gelir beni alırdı. Giderdik Derneğe.. Vakıflara.. Yukarıdakilerin hepsi aşağı inerdi..
Davul kucağında ya.. Kafanı koyacahsın... Güm.be güm... Güüm... Güüüm... Yerine gelecek gümbürdeteceksin. (Sanki Davul kucağında.Çalıyor.Elleri ve başı o gümleri söylerken hareket halinde). Ele değilmi hocam.?
M.ÇAĞLAR: Evet.Sen davulunu ne yaptın İloç abi.?
İ.USLU: Faik te.. daha.. İstanbul da.. Tokmağı rahmetli Ahmet Korucu ya hediye ettim, hacca giderken.. Ele bir tokmak ne arir şimdi. Erzurum a git.. Yüz tane adam Bar çalir... Ahmet te... Bülmirem, rahmetli ne etti.
Halk Oyunları Sevdalılarına Saygılarımla.