Son birkaç yıldır inandığım ama yazıya dökmediğim düşüncemi söyleyeyim önce.
Olacak şey değil ya; önümüzdeki genel seçimlerde Başbakan Erdoğan AKP’den ayrılsa ve her seçim sonucunda diğer partiler, diye anılan partilerden birinin başına geçse. Diyelim ki bu diğer partilerin içinden de TKP’yi seçse!.. İnanıyorum ki ve de inanın ki bu TKP barajı geçmekle kalmaz, belki de başa güreşir!
Başbakanımızın sıra dışı hitabet ve inandırıcılık gücü o kadar iyi ki hayran olmamak elde değil.
Dün kırmızının aslında yeşil olduğunu iddia ederek inandırırken, bugün yeşilin beyaz olduğunu söyleyerek büyük bir kitleyi peşine takar; eğer isterse yarın da beyazın gerçekte siyah olduğuna da inandırır!
İşte bu müthiş bir yetenek!
Mesela, savaş karşıtı olanların aslında Esed yanlısı olduğunu öyle bir söyledi ki, aklımın erdiğinden bu yana savaş karşıtı olan ben, birden kendimi Esed yanlısı hissetmekle kalmayıp, en kısa zamanda Suriye’ye gidip Baas Partisi’ne kayıt yaptırmayı düşünür hale geldim!
Savaş karşıtı olmakla eli kanlı bir diktatör yanlısı olmanın ne ilgisi var, diye sormak insanın aklına bile gelmiyor.
Başbakanımız Suriye’yi işaret ederek diyor ki; sınırımızda askeri bir tavır görürsek cevabımız çok şiddetli olur!..
E pes doğrusu!
Bu ancak böyle söylenir işte!
Normalde yapılması gereken ve herhangi bir devletin normal refleksi olacak tavır öyle bir söyleniyor ki ancak bu kadar olur! Her kelimesinde, her sesinde, her nefesinde buram buram kahramanlık tütüyor!
Yani bu işi iyi biliyor Başbakanımız.
Bu arada Mavi Marmara ve çuval meselesini de unutmuş gibi görünüyor!
Başka konularda da söylenilen ve unutulan çok şey var; ama bu ulusal bir maç olduğu için o toplara girmenin sırası değil.
Gelelim Başbakanımız’la Leyla Zana’nın yaklaşık doksan dakikalık görüşmesine.
Üç beş cümle ile açıklanan konuşma içeriğinin detayları veya çok önemli noktalarının söylenmemesi doğaldır. Birçok konuda bireysel olarak da olsa AKP Hükümeti’ne destek veren ve bazı konularda bel bağlayan Zana ne demişti; “Bu terör konusunu Başbakan çözer…”
Nasıl çözer!..
Şöyle, Anayasa’dan şu maddelerin çıkartılması ve bu maddelerin konulmasıyla!.. Bu ve şu maddelerin de neler olduğunu bilenlerin iyi bildiği gibi, Zana’nın da terörün şu ve bu maddelerle pek de ilgili olmadığını çok iyi bilmesi gerek.
Şunu açıkça söylemeli.
Eğer BDP veya Zana bir kesim Kürtlerin temsil yükünü yüklenmişlerse ve bu bir kesim Kürtler teröre karşıysa, buyursunlar Diyarbakır’ın göbeğinde etkin bir “teröre hayır, PKK’ya hayır,” mitingi düzenlesinler. İşte o zaman bu örgüt kendini dışlanmış hisseder ve zayıflar! Kaldı ki bu terör oyununu oynayanların uluslararası oyuncular olduğu da iyi bilinmekte.
Kürtçe’de ‘bilgin’ anlamına gelen Zana, Arapça’da ‘gösterişli’ anlamındaki Recep ile görüştü; ama ne bilgece ne de gösterişli bir sonuç çıktı!.. Gerçi, durmaktansa küçük bir adım atmak da önemlidir ; asıl önemlisi de Leyla’ya mecnun olan bu sınırların içindeki toprakların önümüzdeki zor yıllarda kıymetinin bilinmesidir!
Hergün toprağa düşen bir iki şehit gayrı tv haberlerinde üçüncü sıraya, gözetelerde de küçük kutulara düştü!.. Ülkenin ve birilerinin titremesi için ille karakol baskınları mı olması gerek!
Başbakan’ın terör pisliğinin bir an önce temizlenmesini istediğini elbette biliyoruz ve inanıyoruz; umarız her konuda ikna edici ve inandırıcılığını kullanan Başbakanımız bu konuda da birilerini ikna eder!.. Ve bu kez, beyaza beyaz, siyaha da siyah diyerek, yani değişmez doğruları söyleyerek bitirir bu işi!