BDP'lilerin 'Başbakan istemiyor ki, sorun çözülmüyor' şeklindeki açıklamalarına tepki gösteren Hüseyin Çelik, "Başbakan Zaloğlu Rüstem değil, Başbakan He-Man falan değil.
Erzurumajans-AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin
Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında
gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MYK toplantısının halen
devam ettiğini söyleyen Çelik, toplantının gündeminin ise kabarık
olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan'ın Afrika gezisine değinen Çelik,
"Türkiye'nin ekseni kaydı" eleştirilerini hatırlatarak, "Türkiye'nin
ekseni falan kaymadı. Türkiye'nin dış politika ekseni 360 dereceye
çıktı. 2002 yılında bizim Afrika'da 12 büyükelçiliğimiz vardı, şimdi 34
büyükelçiliğimiz var. Ve bu artıyor" diye konuştu. Çelik, Başbakan
Erdoğan'ın Afrika ziyareti için yapılan "Buralarda ne var?" eleştirine,
"Buralarda çok şey var. Ve bakın AB ile olan ihracatımız yüzde 40'ın
altına düştü. Yüzde 60'a yakından yüzde 40'ın altına. Niye, orada
ekonomik bir daralma var. Eğer biz Ortadoğu'ya açılmasaydık, eğer biz
Uzakdoğu'ya açılmasaydık, eğer biz Pasifiklere, Karayiplere
açılmasaydık, eğer biz Afrika'ya açılmasaydık, yeni ekonomik
destinasyonlar, ihracat hedefleri koymasaydık ve bu ülkelerden bu açığı
kapatmasaydık biz 2012'nin sonunda 152 milyar dolarlık gibi bir ihracata
ulaşamazdık" diye yanıt verdi.
Bu sonucun alımasında Başbakan
Erdoğan'ı kutlayan Çelik, "Ama leyleği havada gören ihracattan da
sorumlu Ekonomi Bakanımız Zafer Çağlayan'ı da burada kutlamak istiyorum.
Gerçekten ben Zafer Beyi ne zaman arasam, dünyanın diğer ucundadır.
Bunlar kendiliğinden olmuyor. Sayın Başbakanımız da Afrika'ya 300 iş
adamıyla gidiyor arkadaşlar. Dolayısıyla kendilerini çok büyük ufka
sahip, bizi de dış politikada ufuksuzlukla suçlayanlar bu sonuçları
görüp aslında söylemlerini gözden geçirmelidirler" şeklinde konuştu.
"AK PARTİ'NİN OYU YÜZDE 50"
AK
Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ANAR'ın Aralık ayına
ilişkin yaptığı anket sonuçlarını da paylaştı. Anketin Türkiye çapında
yapıldığını ifade eden Çelik, "Burada sorulan sorularda 'hükümetin
performansını nasıl buluyorsunuz?'. 'Başarılı' diyenler yüzde 55'tir. AK
Parti'ye oy vermeyen bir kısım insanlar da hükümetin performansını
başarılı buluyorlar. 'Sayın Başbakanın lider olarak, başbakan olarak
performansını nasıl buluyorsunuz?' sorusuna karşı vatandaşın yüzde
56,6'sı Başbakanı çok başarılı buluyor. AK Parti'nin oyu da 12 Haziran
2011 seçimlerindeki oy oranıdır; yüzde 50. Yüzde 50 oyumuz duruyor
arkadaşlar. Bu yüzde 51 oluyor, yüzde 52 oluyor ama çok şükür bugüne
kadar yüzde 50'nin altına düşmedik" diye konuştu.
"BAŞBAKAN BİLE YAZILANLARA HAYRET ETTİ"
AK
Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik,
açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir
gazetecinin, "İmralı'daki görüşmelerin ardından bugün bazı gazetelerde
kesin mutabakata varıldığından söz ediliyor. Üzerinde uzlaşılan kesin,
nihai bir mutabakat var mı?" sorusu üzerine, Çelik şunları söyledi:
"Bugün
gerek köşe yazarlarının yazdığı yorumlar var, gerekse de haber alarak
yer alan çok sayıda yazı var. Bunları Sayın Başbakana da sorduk, Sayın
Başbakan bile bu yazılanlara hayret etti. Herhalde bu konuda en çok
bilgiye sahip olan Sayın Başbakandır. Ne oldu, ne bitti, ne konuşuldu,
kim geldi, kim gitti? Dolayısıyla gazeteler oturuyor, bazı şeyleri hayal
ediyorlar, bazı temennilerini yazıyorlar, istediklerini yazıyorlar,
istemediklerini yazıyorlar. Dolayısıyla buradaki yazılanların büyük bir
kısmının gerçekle bağdaşmadığını sadece ifade etmekle yetineyim. Böyle
bir mutabakat...Daha dün gitti, kiminle neyin mutabakatını yapacaklar.
Netice itibariyle orada mutabakatı yapacak olan BDP'li milletvekilleri
değil. Devlet adına orada görüşenler eğer bir sonuç alırlarsa, netice
itibariyle PKK'nın silah bırakması, dağdaki PKK'lıların ne olacağı
vesaire meseleleri ile ilgili bir gelişme olursa bu kamuoyu ile
paylaşılır. Ama şu anda İmralı'daki ile devlet görüşüyor, devletin
yetkili şahısları görüşüyorlar. BDP'lilerin yaptığı görüşme de devletin
bilgisi dahilinde olmuştur, devletin izni dahilinde olmuştur. Bundan,
böyle çok büyük anlamlar çıkarmak çok da anlamlı değil."
"MHP VE CHP 20 ÖZERK BÖLGE TEKLİFİNE KARŞI ÇIKMIYOR"
Hüseyin
Çelik, başka bir gazetecinin "Daha önce de görüşmeler bağlamında benzer
süreçler yaşanmıştı. Bunun daha ileri adım olduğu söylenebilir mi? Bir
sonraki görüşmede ne beklemeliyiz? Bu görüşmelerin devamı hükümet adına,devlet adına neye bağlı, nasıl devam edebilir?" sorusu üzerine şunları
kaydetti:
"Arkadaşlar, bu işin özü şudur. Abdullah Öcalan'a 'Sen
Kürt halkı adına ne istiyorsun?' diye bir soru Falan sorulmuyor. Veya
BDP'lilere 'Ne yaparsak siz bu işten vazgeçersiniz?' diye bir soru
sorulmuyor. Biz, diyoruz ki 'Niçin silah alıp elinize dağa çıktınız?'.
'Kürt halkının varlığı inkar ediliyor, Kürtçe yok sayılıyor. Benim kendi
ana dilimi kullanmama müsaade etmiyorsunuz. Annem benimle cezaevinde
istediğim anadilimde konuşamıyor. Anadil öğretimi yoktu, kendimden
sonraki nesillere aktaramıyorum, kültürümü yaşatamıyorum'. Neticede Kürt
kelimesi bile bir tabu muydu? Dolayısıyla 'demokratik yollarla benim
bazı düşüncelerimi ve görüşlerimi ifade etmeme müsaade edilmiyor,
dolayısıyla silahtan başka benim yolum yok' diyorlardı. Peki bugün böyle
bir ortam var mı? Bugün Türkiye'de demokratik bütün yollar açıktır.
TBMM çatısı altında terörü kutsamadan, terörü meşru görmeden, terörü bir
çözüm aracı olarak teklif etmeden herkes istediği her şeyi
görüşebilir."
Hüseyin Çelik; MHP ve CHP'nin Anayasa Uzlaşma
Komisyonu'nda samimiyetsiz davrandığını, BDP'nin Türkiye'yi 20 özerk
bölgeye bölme teklifine karşı çıkmadıklarını söyledi. Çelik şunları
ifade etti:
"Bakın size, ilginç bir şey söyleyeyim. Anayasa
Uzlaşma Komisyonu çalışıyor. Burada MHP'nin ve CHP'nin samimiyetsizliği
ile ilgili bir konuda size bilgi vereyim. AK Parti, başkanlık sistemi
ile ilgili bir teklif getiriyor, 'derhal AK Parti bunu çeksin' diyorlar.
BDP'nin getirdiği teklif nedir biliyor musunuz? Türkiye'yi 20 özerk,
bölgesel yönetime ayırmak. Bunun adı eyalet sistemidir. Ha konuşabilir
mi? Bana göre konuşabilir. Şiddet içermeden bunu teklif edebilir mi,
eder. O söyler, sen kabul eder misin, o ayrı bir olay. Bakın BDP bu
teklifi getiriyor, CHP ve MHP 'bunu geri çekin, biz bunu bir anayasa
konusu yapmayız' demiyorlar. 'Bunu çekin' demiyorlar. Ama AK Parti
Başkanlık sistemini getirdiği zaman 'bunu çekin' diyorlar. Dolayısıyla
arkadaşlar bunun adı küçük siyasettir. Biraz önce söyledim, dağarcığında
ihanet ve hıyanet kelimelerinden başka kelime bulunmayanlar, bu
memlekette anaların gözyaşının ne anlama geldiğini de bilmiyorlar. Kan
olacak, şiddet olacak, şehit cenazeleri olacak, terörist cenazeleri
olacak, etki olacak, tepki olacak, tez olacak, anti-tez olacak birileri
de buradan nemalanacak. Yıllar yılı siyasi varlık sebebini bu çatışmaya
bağlayan siyasi hareketler var. Bu onların ekmeğini keser arkadaşlar.
Bakın ben size içten bir şey söyleyeyim; Türkiye'de PKK terörü bitsin,
terör diye bir şey olmasın, BDP marjinal bir parti olur. BDP güç
kaybetsin, MHP marjinal bir parti olur. Dolayısıyla bize her fırsatta,
bizi ihanetle, vatanı satmakla, teröristlerle kucaklaşmakla,
teröristlere prim vermekle, onlara taviz vermekle suçlayanlar, aslında
tekrar söylüyorum, bu tezgahtan, bu oyundan, bu olup bitenden
nemalananlardır. Türkiye'nin bunu bitirmesi lazım. Ya biz bunu
bitiririz, ya da bu terör meselesi bizim canımıza okumaya,
yavrularımızın ölmesine, canlarımızın kaybolmasına, mali kaynaklarımızın
heba olmasına devam eder."
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, 2003 yılındaki office programı kullanılmadığına ilişkin
olarak tartışmalar için, "Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay ve Milli
Savunma Bakanlığı'ndaki resmi yazışmalardan söz ediyor. Çeteler neyi
nerede yazacaklarını, benden, sizden daha iyi bilirler" dedi.
AK
Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AK Parti Genel Merkezi’nde
düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını
cevapladı. Çelik, bir gazetecinin eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Hakkı
Karadayı’nın serbest bırakılmasını nasıl değerlendirdiklerini sorması
üzerine, Karadayı'nın serbest bırakılmasının davadan muaf olduğu
anlamına gelmediğini söyledi. Çelik, konuyla ilgili olarak şunları
kaydetti:
“Bu tabi tamamen mahkemenin vereceği bir karardır. Daha
önce Karadayı gözaltına alırken sordular bana ‘ne diyorsunuz’ diye; bana
göre Türkiye darbelerle ve darbecilerle hesaplaşıyor. Sayın
Karadayı’nın gözaltına alınması benim için sürpriz değil, aksine benim
de beklediğim bana göre de olması gereken bir şey. Niçin, çünkü onu
ihbar eden, onun altındaki Genelkurmay İkinci Başkanı diyor ki; ‘bana
emri o verdi’ diyor. ‘Bana emir veren dışarıda, ben içerideyim’ diyor.
Dolayısıyla bunun üzerine savcının Sayın Karadayı’yı ifadeye çağırması,
tutuklama talebinde bulunması ama mahkemenin serbest bırakması; bunların
hepsi bir yargısal süreçtir. Ama serbest bırakılmış olması bu işten
muaf olduğu anlamına falan gelmez. Netice itibariyle Sayın Karadayı bu
işten beraat falan etmemiştir.”
Hüseyin Çelik, 28 Şubat sürecinin
sadece askerlerle alakalı olmadığını söyleyerek, “Bana kalırsa 28 Şubat
hareketi askerlerle sınırlı bir hareket değildi. Bir ayağında askerler
vardı, bir ayağında kendini mahşerin 5 atlısı olarak tanıdığımız STK’lar
vardı, bir ayağında medya vardı, bir ayağında üniversiteler vardı.
Şimdi netice itibariyle dönemin YÖK Başkanı şuan içeride" dedi. 28 Şubat
sürecinin bir darbe olduğunu ifade eden Çelik, "28 Şubat sadece
askerlerin kotardığı bir post-modern darbe değil. Darbedir, bal gibi
darbedir ama sadece askerlerle sınırlı değil bence" diye konuştu.
"ÇETELER NEYİ NEREDE YAZACAKLARINI BİZDEN DAHA İYİ BİLİR"
AK
Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, Milli Savunma Bakanı'nın yazdığı
savunmada 2003 yılında office programı kullanılmadığına ilişkin
tartışmalarla ilgili olarak ise, o yazışmaların Milli Savunma Bakanlığı
ile Genelkurmay'daki resmi yazışmalar olduğunu ifade etti. Çelik, "Sayın
Milli Savunma Bakanı, Milli Savunma Bakanlığı'ndaki yazışmalardan söz
ediyor" diyerek, "Biliyorsunuz, darbe yapmak üzere çete kuranlar, ille
de gidip Milli Savunma Bakanlığı'nın veya Genelkurmay'ın
bilgisayarlarını kullanacak diye bir şey yok. Balyoz Eylem Planı, yani
bir darbeye teşebbüs eylem planı mahkeme tarafından kabul edilmiştir.
Bunu sulandırmaya yönelik, bunu itibarsızlaştırmaya yönelik, bunu yok
saymaya yönelik CHP'nin gayretleri var" şeklinde konuştu.
Çetelerin neyi nerede yazacaklarını herkesten iyi bildiğini ifade eden Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Milli
Savunma Bakanı, Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı'ndaki resmi
yazışmalardan söz ediyor. Çeteler neyi nerede yazacaklarını, benden,
sizden daha iyi bilirler. Onun için arkadaşlar tekrar söylüyorum; bu
ülkede aslında ordumuzu darbe şaibesinden kurtarmak bizim asli
görevlerimiz olmalıdır. Sizin de, bizim de. Bu ordu darbeyle anılan,
darbe teşebbüsleriyle anılan bir ordu olmamalıdır. Bu millet, bu
milletin emrinde olan onun duygu dünyasını paylaşan bir ordu olmalıdır.
Bu ordu o milletin iradesini ikide bir yok sayan, ve ona müdahale eden
bir ordu olmamalıdır. Türkiye bu manada bir arınma faaliyetinden
geçiyor, bu safra temizleme süreci yaşanıyor."
"4. YARGI PAKETİ'NDEKİ İYİLEŞTİRME ERGENEKON VE BALYOZ'U KAPSAMIYOR"
Hüseyin
Çelik, eski MİT Yardımcısı Cevat Öneş'in bugün yer alan röportajında
Ergenekon ve PKK'ya af geleceği şeklindeki açıklamaları içinse şu
değerlendirmelerde bulundu:
"Bu yanlış arkadaşlar. Bir şey daha
söyleyeyim; 4. Yargı Paketi'ndeki 5 yıla kadar mahkumiyeti olanlarla
ilgili daha iyileştirici şeyler getiriliyor. Bu terör örgütünü
kapsamıyor. Terör örgütlerini, terör suçlarını kapsamıyor. Ergenekon'u
da kapsamıyor, Balyoz'u da kapsamıyor. Şunun için kapsamıyor. Çünkü
onlar zaten daha mahkum olmadılar. Orada yargılama devam ediyor. 4.
Yargı Paketi'ndeki şey mahkumlardan söz ediyor.
Bu ülkede ne
zaman af çıkacağını, ne zaman af çıkmayacağına TBMM karar verir, halkın
iradesi karar verir. Eski bürokratlar buna karar vermez. O sizin
dediğiniz, eski bir bürokrat, eski bir istihbarat görevlisi. Kendi
görüşünü yazmış, benim onun görüşü üzerinde çok yorum yapmam da doğru
değil. Onun için şuan bizim gündemimizde böyle bir mesele yok. Siz kimi
kimin adına affediyorsunuz?"
Çelik, af meselesiyle ilgili kararı
ancak TBMM'nin verebileceğine işaret ederek, "Bize göre Balyoz ve
Ergenekon millete karşı işlenen aslında; oradaki iddialardan söylüyorum.
Bu iddiaların nihai sonucuna mahkemeler karar verecek. Bu iddialar
millete karşı işlenmek üzere planlanmış olan suçlardan söz ediyorum.
Bazıları işlenmiş. Dolayısıyla af meselesi, TBMM'nin karar vereceği bir
şeydir. Bir gazeteci, bir köşe yazarı veya bir eski bürokrat, yeni
bürokrat, bir istihbaratçı bu konuda düşüncesini açıklayabilir, beyan
edebilir. Ama bizim gündemimizde böyle bir şey yok" diye konuştu.
Çelik,Başbakan Erdoğan'ın İmralı'daki görüşme ile ilgili olarak MYK'yı
bilgilendirdiğini söyleyerek, "Adı geçen 2 milletvekilinin müracaatı
üzerine Adalet Bakanlığı gerekli değerlendirmeleri yapmış ve
milletvekillerinin İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ı ziyaret
etmeleri, onunla görüşmelerine müsaade edilmiştir. Onlar da
görüşmelerini yapıp geri dönmüşlerdir" dedi.
"Bu devlet adına,
devletin yaptığı bir görevlendirmeyle yapılmış bir görüşme değil" diyen
Çelik, "Öteden beri BDP'li milletvekillerinin şu anda terör örgütünün
lideri olan Abdullah Öcalan'ı İmralı'da ziyaret etme talepleri oldum
olası vardı. Adalet Bakanlığı bir değerlendirme yapmış, bu aşamada
onların gitmesinde mahsur görmemiştir. İşin özü bu" şeklinde konuştu.
Türkiye'de 1984 yılından beri bir terör sorunu olduğunu söyleyen Çelik,
terörle mücadelenin de devam edeceğini söyleyerek şunları kaydetti:
"1984
yılından beri Türkiye'de bir yangın var, terör dediğimiz yangın var. Bu
yangın canları yakıyor, malı yakıyor, kaynaklarımız heba ediyor,
annelerin ağlamasına yol açıyor, yüreklere köz, kor düşmesine yol açıyor
ve biz de çocuklarımızın, genç yaşlarda, daha fidan yaşlarda toprağa
düşmesinden müzrarip oluyoruz. İktidar olarak bu yangını söndürmek
istiyoruz. Bu yangını söndürmeye çalışırken şüphesiz ki terör örgütüyle
filli mücadele vardır, bir güç mücadelesi vardır, yapılan bir silahlı
mücadele vardır. Bu ülkede terör örgütü var oldukça, silahlı teröristler
saldırgan konumlarını sürdürdükçe, ellerinde silahla bu ülkenin
topraklarında veya bu ülkenin topraklarının dışında Türkiye'ye saldırmak
üzere mevcudiyetlerini sürdürdükçe silahlı mücadele devam edecektir.
Hiçbir şekilde teröristlerle de terörle de terörizmle de mücadele
kesinlikle bir tarafa bırakılmamıştır, bırakılmayacaktır."
"TÜRKİYE'NİN ÜNİTER YAPISI KONUSUNDA HERKESTEN ÇOK DAHA HASSASIZ"
AK
Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Türkiye'nin bölüneceği yönündeki
endişelerin yersiz olduğuna gönderme yaparak, "Biz Türkiye'nin üniter
yapısı konusunda, herkes kadar belki herkesten daha çok hassasız.
Türkiye'nin üniter yapısını hiç kimseyle müzakere konusu yapmayız, bu
konuyu hiç bir zaman bir tartışma zemini olarak kimseyle konuşmayız,
paylaşmayız, bunun çok iyi bilinmesi gerekiyor" dedi.
"Bir
yangından söz ediyoruz, bu yangın devam ederken, bu yangına bir kovada
su ben dökmek istiyorum diyen herkese buyurun bu suyu dökün diyoruz"
diye konuşan Çelik, "Bu Müslim olabilir, gayrimüslim olabilir, bu Kürt
olabilir, Türk olabilir, Sünni olabilir, Alevi olabilir, ateist
olabilir, kim olursa olsun, ama yeter ki bu yangını söndürelim. Bizim
derdimiz budur, çocuklarımız ölmesin. Bu memlekete sevgileri büyütelim,
nefretleri büyütmeyelim, genetik düşmanlıklar büyümesin, kinler
büyümesin bütün derdimiz budur" şeklinde konuştu.
Terör örgütü
silah bıraksa bile askerin doğal olarak silah bırakamayacağını söyleyen
Çelik, bununla ilgili olarak ise itfaiye teşkilatını örnek göstererek
değerlendirmelerde bulundu. Yangın olmasa bile itfaiye teşkilatının her
zaman var olduğunu hatırlatan Çelik şunları kaydetti:
"Efendim
'Abdullah Öcalan ile devletin ilgili birimleri, istihbarat birimleri
görüşüyor. 2 BDP'li milletvekili de gitti İmralı'da Öcalan ile görüştü,
dolayısıyla AK Parti terörle mücadele etmekten vazgeçti' şeklindeki bir
tez, gerçekle zerre kadar bağdaşmayan bir tezdir. Hele hele bunu 'ihanet
ve hıyanet' kelimelerinden başka dağarcıklarında olanlar söylüyorsa bu
çok komiktir, ciddiye alınacak bir şey değil.
Tek amaç terör
örgütüne silah bıraktırmaktır, silahların susması değil. Zaman zaman BDP
- PKK çevreleri şunu söylüyor, 'tek taraflı silah bırakma olmaz,
güvenlik güçleri de silah bıraksın.' Sayın Başbakan defalarca bu soruya
cevap verdi. Yangın olmasa da itfaiye teşkilatı vardır. Bir yerde yangın
yoksa da sadece keyif için, spor için, piknik yapmak için itfaiyeciler
hareket geçmezler. Bir yerde yangın varsa itfaiyeci gider o yangını
söndürür. Bir yerde terörist varsa, terör faaliyeti varsa, güvenlik
güçleri onun üstüne gider, kendi halkını, kendi ülkesini korumakla
mükelleftir, varlık sebebi budur. Dolayısıyla Abdullah Öcalan ile
görüşülür, Ahmet ile Mehmet ile görüşülür, terör örgütüne silah
bıraktırılmaya çalışılır, gayret budur. Onlar bıraktıktan sonra asker de
bırakacak mı? Bu soruyu dünyanın neresinde sorarsanız sorun ki abesle
iştigal etmedir. Tekrar söylüyorum hiç yangın olmasa da itfaiye
teşkilatı yangın olma ihtimaline karşı her zaman teyakkuzda olmak
zorundadır. Onun için terörizm canı yakan, canları yakan, malı yakan,
hepimizi yakan büyük bir yangındır. Bu yangını kim söndürürse,
söndürmeye kim katkıda bulunursa buna müteşekkir oluruz. Peki müzakere
kiminle yapılıyor? Kiminle yapılacak? Sayın Başbakan zaman zaman 'BDP
ile müzakere ederiz' derken, BDP masanın bir tarafında oturacak, hükümet
veya AK Parti öbür tarafında oturacak. BDP, Kürtlerin yegane temsilcisi
onlar adına söz söyleme hakkına yegane otorite olarak karşı tarafa
oturacak ve Kürt vatandaşlarımızın haklarını BDP ile konuşacağız, böyle
bir şey söz konusu değil, bu eşyanın tabiatına aykırı. Siyaset kurumu bu
işte muhataptır, ama CHP'de muhattandır, MHP'de muhataptır. BDP de
TBMM'de grubu bulunan bir siyasi parti olarak arkadaş bu taşın altına
bende elimi koyuyorum, bende Türkiye'nin barış sürecine katkı bulunmak
istiyorum, bu fitneni bitmesini bende istiyorum dediği zaman biz her
zaman BDP'ye eyvallah deriz."
"BU GÖRÜŞMEDEN ÇOK ŞEY UMMAK YANLIŞTIR"
Hüseyin
Çelik, BDP'nin barışa katkıda bulunma şansının hala olduğunu
söyleyerek, "Bu görüşmeden çok şey ummak, yarın olağanüstü gelişmeler
olacakmış gibi çok büyük iyimserliğe girmek de yanlıştır. Arkadaş bu
memlekette bu meselenin bitmesi zaten mümkün değil, bu böyle gelmiş
böyle gider gibi bir karamsarlık içinde bulunmak da doğru değil. Büyük
problemler hokus pokus yöntemiyle, değnek vurmayla, boyacı küpüne
batırmak gibi yöntemlerle bitmez. Sayın Başbakan, AK Parti, hükümet bu
taşın altına elini değil gövdesini koymuştur" dedi.
BDP'lilerin
'Başbakan istemiyor ki, sorun çözülmüyor' şeklindeki açıklamalarına da
tepki gösteren Çelik, "Başbakan Zaloğlu Rüstem değil, Başbakan He-Man
falan değil. Başbakan iyi niyetiyle daha partisini kurduğu günden bu
yana, ‘Bu mesele Türkiye'nin gündeminden çıkmalıdır.’ demiştir, AK
Parti'nin programında yazılan şeyler harfiyen hayata geçirilmiştir. Ama
iyi niyetlerimiz, iyi niyet yaklaşımlarımız, özellikle Kürt
vatandaşlarımızın kendilerini birinci sınıf hür ve eşit vatandaşları
hissetmeleri için, geçmişteki bütün yanlışlıkları elimizin tersiyle
kenara atmamıza rağmen maalesef özellikle bu çevreler, terörün bitmesini
istemeyen çevreler, AK Parti'ye saldırmaya devam ediyorlar. Biz,
kararlıyız, terörü Türkiye'nin gündeminden çıkarmaya kararlıyız, ama
bugün mü olur, bir başka gün mü olur, kısa vadede mi olur, orta vadede
mi olur bilmiyorum. Ama biz bunu siyasetimizin varlık sebeplerimizden
biri olarak görüyoruz" diye konuştu.