SiyasetHaber Girişi : 04 Ocak 2013 21:49

''Başbakan He-Man değil''

''Başbakan He-Man değil''
BDP'lilerin 'Başbakan istemiyor ki, sorun çözülmüyor' şeklindeki açıklamalarına tepki gösteren Hüseyin Çelik, "Başbakan Zaloğlu Rüstem değil, Başbakan He-Man falan değil.
Erzurumajans-AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MYK toplantısının halen devam ettiğini söyleyen Çelik, toplantının gündeminin ise kabarık olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan'ın Afrika gezisine değinen Çelik, "Türkiye'nin ekseni kaydı" eleştirilerini hatırlatarak, "Türkiye'nin ekseni falan kaymadı. Türkiye'nin dış politika ekseni 360 dereceye çıktı. 2002 yılında bizim Afrika'da 12 büyükelçiliğimiz vardı, şimdi 34 büyükelçiliğimiz var. Ve bu artıyor" diye konuştu. Çelik, Başbakan Erdoğan'ın Afrika ziyareti için yapılan "Buralarda ne var?" eleştirine, "Buralarda çok şey var. Ve bakın AB ile olan ihracatımız yüzde 40'ın altına düştü. Yüzde 60'a yakından yüzde 40'ın altına. Niye, orada ekonomik bir daralma var. Eğer biz Ortadoğu'ya açılmasaydık, eğer biz Uzakdoğu'ya açılmasaydık, eğer biz Pasifiklere, Karayiplere açılmasaydık, eğer biz Afrika'ya açılmasaydık, yeni ekonomik destinasyonlar, ihracat hedefleri koymasaydık ve bu ülkelerden bu açığı kapatmasaydık biz 2012'nin sonunda 152 milyar dolarlık gibi bir ihracata ulaşamazdık" diye yanıt verdi.

Bu sonucun alımasında Başbakan Erdoğan'ı kutlayan Çelik, "Ama leyleği havada gören ihracattan da sorumlu Ekonomi Bakanımız Zafer Çağlayan'ı da burada kutlamak istiyorum. Gerçekten ben Zafer Beyi ne zaman arasam, dünyanın diğer ucundadır. Bunlar kendiliğinden olmuyor. Sayın Başbakanımız da Afrika'ya 300 iş adamıyla gidiyor arkadaşlar. Dolayısıyla kendilerini çok büyük ufka sahip, bizi de dış politikada ufuksuzlukla suçlayanlar bu sonuçları görüp aslında söylemlerini gözden geçirmelidirler" şeklinde konuştu.

"AK PARTİ'NİN OYU YÜZDE 50"


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ANAR'ın Aralık ayına ilişkin yaptığı anket sonuçlarını da paylaştı. Anketin Türkiye çapında yapıldığını ifade eden Çelik, "Burada sorulan sorularda 'hükümetin performansını nasıl buluyorsunuz?'. 'Başarılı' diyenler yüzde 55'tir. AK Parti'ye oy vermeyen bir kısım insanlar da hükümetin performansını başarılı buluyorlar. 'Sayın Başbakanın lider olarak, başbakan olarak performansını nasıl buluyorsunuz?' sorusuna karşı vatandaşın yüzde 56,6'sı Başbakanı çok başarılı buluyor. AK Parti'nin oyu da 12 Haziran 2011 seçimlerindeki oy oranıdır; yüzde 50. Yüzde 50 oyumuz duruyor arkadaşlar. Bu yüzde 51 oluyor, yüzde 52 oluyor ama çok şükür bugüne kadar yüzde 50'nin altına düşmedik" diye konuştu.

"BAŞBAKAN BİLE YAZILANLARA HAYRET ETTİ"

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "İmralı'daki görüşmelerin ardından bugün bazı gazetelerde kesin mutabakata varıldığından söz ediliyor. Üzerinde uzlaşılan kesin, nihai bir mutabakat var mı?" sorusu üzerine, Çelik şunları söyledi:
"Bugün gerek köşe yazarlarının yazdığı yorumlar var, gerekse de haber alarak yer alan çok sayıda yazı var. Bunları Sayın Başbakana da sorduk, Sayın Başbakan bile bu yazılanlara hayret etti. Herhalde bu konuda en çok bilgiye sahip olan Sayın Başbakandır. Ne oldu, ne bitti, ne konuşuldu, kim geldi, kim gitti? Dolayısıyla gazeteler oturuyor, bazı şeyleri hayal ediyorlar, bazı temennilerini yazıyorlar, istediklerini yazıyorlar, istemediklerini yazıyorlar. Dolayısıyla buradaki yazılanların büyük bir kısmının gerçekle bağdaşmadığını sadece ifade etmekle yetineyim. Böyle bir mutabakat...Daha dün gitti, kiminle neyin mutabakatını yapacaklar. Netice itibariyle orada mutabakatı yapacak olan BDP'li milletvekilleri değil. Devlet adına orada görüşenler eğer bir sonuç alırlarsa, netice itibariyle PKK'nın silah bırakması, dağdaki PKK'lıların ne olacağı vesaire meseleleri ile ilgili bir gelişme olursa bu kamuoyu ile paylaşılır. Ama şu anda İmralı'daki ile devlet görüşüyor, devletin yetkili şahısları görüşüyorlar. BDP'lilerin yaptığı görüşme de devletin bilgisi dahilinde olmuştur, devletin izni dahilinde olmuştur. Bundan, böyle çok büyük anlamlar çıkarmak çok da anlamlı değil."

"MHP VE CHP 20 ÖZERK BÖLGE TEKLİFİNE KARŞI ÇIKMIYOR"

Hüseyin Çelik, başka bir gazetecinin "Daha önce de görüşmeler bağlamında benzer süreçler yaşanmıştı. Bunun daha ileri adım olduğu söylenebilir mi? Bir sonraki görüşmede ne beklemeliyiz? Bu görüşmelerin devamı hükümet adına,devlet adına neye bağlı, nasıl devam edebilir?" sorusu üzerine şunları kaydetti:

"Arkadaşlar, bu işin özü şudur. Abdullah Öcalan'a 'Sen Kürt halkı adına ne istiyorsun?' diye bir soru Falan sorulmuyor. Veya BDP'lilere 'Ne yaparsak siz bu işten vazgeçersiniz?' diye bir soru sorulmuyor. Biz, diyoruz ki 'Niçin silah alıp elinize dağa çıktınız?'. 'Kürt halkının varlığı inkar ediliyor, Kürtçe yok sayılıyor. Benim kendi ana dilimi kullanmama müsaade etmiyorsunuz. Annem benimle cezaevinde istediğim anadilimde konuşamıyor. Anadil öğretimi yoktu, kendimden sonraki nesillere aktaramıyorum, kültürümü yaşatamıyorum'. Neticede Kürt kelimesi bile bir tabu muydu? Dolayısıyla 'demokratik yollarla benim bazı düşüncelerimi ve görüşlerimi ifade etmeme müsaade edilmiyor, dolayısıyla silahtan başka benim yolum yok' diyorlardı. Peki bugün böyle bir ortam var mı? Bugün Türkiye'de demokratik bütün yollar açıktır. TBMM çatısı altında terörü kutsamadan, terörü meşru görmeden, terörü bir çözüm aracı olarak teklif etmeden herkes istediği her şeyi görüşebilir."

Hüseyin Çelik; MHP ve CHP'nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda samimiyetsiz davrandığını, BDP'nin Türkiye'yi 20 özerk bölgeye bölme teklifine karşı çıkmadıklarını söyledi. Çelik şunları ifade etti:

"Bakın size, ilginç bir şey söyleyeyim. Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışıyor. Burada MHP'nin ve CHP'nin samimiyetsizliği ile ilgili bir konuda size bilgi vereyim. AK Parti, başkanlık sistemi ile ilgili bir teklif getiriyor, 'derhal AK Parti bunu çeksin' diyorlar. BDP'nin getirdiği teklif nedir biliyor musunuz? Türkiye'yi 20 özerk, bölgesel yönetime ayırmak. Bunun adı eyalet sistemidir. Ha konuşabilir mi? Bana göre konuşabilir. Şiddet içermeden bunu teklif edebilir mi, eder. O söyler, sen kabul eder misin, o ayrı bir olay. Bakın BDP bu teklifi getiriyor, CHP ve MHP 'bunu geri çekin, biz bunu bir anayasa konusu yapmayız' demiyorlar. 'Bunu çekin' demiyorlar. Ama AK Parti Başkanlık sistemini getirdiği zaman 'bunu çekin' diyorlar. Dolayısıyla arkadaşlar bunun adı küçük siyasettir. Biraz önce söyledim, dağarcığında ihanet ve hıyanet kelimelerinden başka kelime bulunmayanlar, bu memlekette anaların gözyaşının ne anlama geldiğini de bilmiyorlar. Kan olacak, şiddet olacak, şehit cenazeleri olacak, terörist cenazeleri olacak, etki olacak, tepki olacak, tez olacak, anti-tez olacak birileri de buradan nemalanacak. Yıllar yılı siyasi varlık sebebini bu çatışmaya bağlayan siyasi hareketler var. Bu onların ekmeğini keser arkadaşlar. Bakın ben size içten bir şey söyleyeyim; Türkiye'de PKK terörü bitsin, terör diye bir şey olmasın, BDP marjinal bir parti olur. BDP güç kaybetsin, MHP marjinal bir parti olur. Dolayısıyla bize her fırsatta, bizi ihanetle, vatanı satmakla, teröristlerle kucaklaşmakla, teröristlere prim vermekle, onlara taviz vermekle suçlayanlar, aslında tekrar söylüyorum, bu tezgahtan, bu oyundan, bu olup bitenden nemalananlardır. Türkiye'nin bunu bitirmesi lazım. Ya biz bunu bitiririz, ya da bu terör meselesi bizim canımıza okumaya, yavrularımızın ölmesine, canlarımızın kaybolmasına, mali kaynaklarımızın heba olmasına devam eder."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 2003 yılındaki office programı kullanılmadığına ilişkin olarak tartışmalar için, "Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı'ndaki resmi yazışmalardan söz ediyor. Çeteler neyi nerede yazacaklarını, benden, sizden daha iyi bilirler" dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Çelik, bir gazetecinin eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Hakkı Karadayı’nın serbest bırakılmasını nasıl değerlendirdiklerini sorması üzerine, Karadayı'nın serbest bırakılmasının davadan muaf olduğu anlamına gelmediğini söyledi. Çelik, konuyla ilgili olarak şunları kaydetti:
“Bu tabi tamamen mahkemenin vereceği bir karardır. Daha önce Karadayı gözaltına alırken sordular bana ‘ne diyorsunuz’ diye; bana göre Türkiye darbelerle ve darbecilerle hesaplaşıyor. Sayın Karadayı’nın gözaltına alınması benim için sürpriz değil, aksine benim de beklediğim bana göre de olması gereken bir şey. Niçin, çünkü onu ihbar eden, onun altındaki Genelkurmay İkinci Başkanı diyor ki; ‘bana emri o verdi’ diyor. ‘Bana emir veren dışarıda, ben içerideyim’ diyor. Dolayısıyla bunun üzerine savcının Sayın Karadayı’yı ifadeye çağırması, tutuklama talebinde bulunması ama mahkemenin serbest bırakması; bunların hepsi bir yargısal süreçtir. Ama serbest bırakılmış olması bu işten muaf olduğu anlamına falan gelmez. Netice itibariyle Sayın Karadayı bu işten beraat falan etmemiştir.”

Hüseyin Çelik, 28 Şubat sürecinin sadece askerlerle alakalı olmadığını söyleyerek, “Bana kalırsa 28 Şubat hareketi askerlerle sınırlı bir hareket değildi. Bir ayağında askerler vardı, bir ayağında kendini mahşerin 5 atlısı olarak tanıdığımız STK’lar vardı, bir ayağında medya vardı, bir ayağında üniversiteler vardı. Şimdi netice itibariyle dönemin YÖK Başkanı şuan içeride" dedi. 28 Şubat sürecinin bir darbe olduğunu ifade eden Çelik, "28 Şubat sadece askerlerin kotardığı bir post-modern darbe değil. Darbedir, bal gibi darbedir ama sadece askerlerle sınırlı değil bence" diye konuştu.

"ÇETELER NEYİ NEREDE YAZACAKLARINI BİZDEN DAHA İYİ BİLİR"

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, Milli Savunma Bakanı'nın yazdığı savunmada 2003 yılında office programı kullanılmadığına ilişkin tartışmalarla ilgili olarak ise, o yazışmaların Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay'daki resmi yazışmalar olduğunu ifade etti. Çelik, "Sayın Milli Savunma Bakanı, Milli Savunma Bakanlığı'ndaki yazışmalardan söz ediyor" diyerek, "Biliyorsunuz, darbe yapmak üzere çete kuranlar, ille de gidip Milli Savunma Bakanlığı'nın veya Genelkurmay'ın bilgisayarlarını kullanacak diye bir şey yok. Balyoz Eylem Planı, yani bir darbeye teşebbüs eylem planı mahkeme tarafından kabul edilmiştir. Bunu sulandırmaya yönelik, bunu itibarsızlaştırmaya yönelik, bunu yok saymaya yönelik CHP'nin gayretleri var" şeklinde konuştu.

Çetelerin neyi nerede yazacaklarını herkesten iyi bildiğini ifade eden Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı'ndaki resmi yazışmalardan söz ediyor. Çeteler neyi nerede yazacaklarını, benden, sizden daha iyi bilirler. Onun için arkadaşlar tekrar söylüyorum; bu ülkede aslında ordumuzu darbe şaibesinden kurtarmak bizim asli görevlerimiz olmalıdır. Sizin de, bizim de. Bu ordu darbeyle anılan, darbe teşebbüsleriyle anılan bir ordu olmamalıdır. Bu millet, bu milletin emrinde olan onun duygu dünyasını paylaşan bir ordu olmalıdır. Bu ordu o milletin iradesini ikide bir yok sayan, ve ona müdahale eden bir ordu olmamalıdır. Türkiye bu manada bir arınma faaliyetinden geçiyor, bu safra temizleme süreci yaşanıyor."

"4. YARGI PAKETİ'NDEKİ İYİLEŞTİRME ERGENEKON VE BALYOZ'U KAPSAMIYOR"


Hüseyin Çelik, eski MİT Yardımcısı Cevat Öneş'in bugün yer alan röportajında Ergenekon ve PKK'ya af geleceği şeklindeki açıklamaları içinse şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu yanlış arkadaşlar. Bir şey daha söyleyeyim; 4. Yargı Paketi'ndeki 5 yıla kadar mahkumiyeti olanlarla ilgili daha iyileştirici şeyler getiriliyor. Bu terör örgütünü kapsamıyor. Terör örgütlerini, terör suçlarını kapsamıyor. Ergenekon'u da kapsamıyor, Balyoz'u da kapsamıyor. Şunun için kapsamıyor. Çünkü onlar zaten daha mahkum olmadılar. Orada yargılama devam ediyor. 4. Yargı Paketi'ndeki şey mahkumlardan söz ediyor.

Bu ülkede ne zaman af çıkacağını, ne zaman af çıkmayacağına TBMM karar verir, halkın iradesi karar verir. Eski bürokratlar buna karar vermez. O sizin dediğiniz, eski bir bürokrat, eski bir istihbarat görevlisi. Kendi görüşünü yazmış, benim onun görüşü üzerinde çok yorum yapmam da doğru değil. Onun için şuan bizim gündemimizde böyle bir mesele yok. Siz kimi kimin adına affediyorsunuz?"

Çelik, af meselesiyle ilgili kararı ancak TBMM'nin verebileceğine işaret ederek, "Bize göre Balyoz ve Ergenekon millete karşı işlenen aslında; oradaki iddialardan söylüyorum. Bu iddiaların nihai sonucuna mahkemeler karar verecek. Bu iddialar millete karşı işlenmek üzere planlanmış olan suçlardan söz ediyorum. Bazıları işlenmiş. Dolayısıyla af meselesi, TBMM'nin karar vereceği bir şeydir. Bir gazeteci, bir köşe yazarı veya bir eski bürokrat, yeni bürokrat, bir istihbaratçı bu konuda düşüncesini açıklayabilir, beyan edebilir. Ama bizim gündemimizde böyle bir şey yok" diye konuştu.

Çelik,Başbakan Erdoğan'ın İmralı'daki görüşme ile ilgili olarak MYK'yı bilgilendirdiğini söyleyerek, "Adı geçen 2 milletvekilinin müracaatı üzerine Adalet Bakanlığı gerekli değerlendirmeleri yapmış ve milletvekillerinin İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ı ziyaret etmeleri, onunla görüşmelerine müsaade edilmiştir. Onlar da görüşmelerini yapıp geri dönmüşlerdir" dedi.

"Bu devlet adına, devletin yaptığı bir görevlendirmeyle yapılmış bir görüşme değil" diyen Çelik, "Öteden beri BDP'li milletvekillerinin şu anda terör örgütünün lideri olan Abdullah Öcalan'ı İmralı'da ziyaret etme talepleri oldum olası vardı. Adalet Bakanlığı bir değerlendirme yapmış, bu aşamada onların gitmesinde mahsur görmemiştir. İşin özü bu" şeklinde konuştu. Türkiye'de 1984 yılından beri bir terör sorunu olduğunu söyleyen Çelik, terörle mücadelenin de devam edeceğini söyleyerek şunları kaydetti:

"1984 yılından beri Türkiye'de bir yangın var, terör dediğimiz yangın var. Bu yangın canları yakıyor, malı yakıyor, kaynaklarımız heba ediyor, annelerin ağlamasına yol açıyor, yüreklere köz, kor düşmesine yol açıyor ve biz de çocuklarımızın, genç yaşlarda, daha fidan yaşlarda toprağa düşmesinden müzrarip oluyoruz. İktidar olarak bu yangını söndürmek istiyoruz. Bu yangını söndürmeye çalışırken şüphesiz ki terör örgütüyle filli mücadele vardır, bir güç mücadelesi vardır, yapılan bir silahlı mücadele vardır. Bu ülkede terör örgütü var oldukça, silahlı teröristler saldırgan konumlarını sürdürdükçe, ellerinde silahla bu ülkenin topraklarında veya bu ülkenin topraklarının dışında Türkiye'ye saldırmak üzere mevcudiyetlerini sürdürdükçe silahlı mücadele devam edecektir. Hiçbir şekilde teröristlerle de terörle de terörizmle de mücadele kesinlikle bir tarafa bırakılmamıştır, bırakılmayacaktır."

"TÜRKİYE'NİN ÜNİTER YAPISI KONUSUNDA HERKESTEN ÇOK DAHA HASSASIZ"

AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Türkiye'nin bölüneceği yönündeki endişelerin yersiz olduğuna gönderme yaparak, "Biz Türkiye'nin üniter yapısı konusunda, herkes kadar belki herkesten daha çok hassasız. Türkiye'nin üniter yapısını hiç kimseyle müzakere konusu yapmayız, bu konuyu hiç bir zaman bir tartışma zemini olarak kimseyle konuşmayız, paylaşmayız, bunun çok iyi bilinmesi gerekiyor" dedi.

"Bir yangından söz ediyoruz, bu yangın devam ederken, bu yangına bir kovada su ben dökmek istiyorum diyen herkese buyurun bu suyu dökün diyoruz" diye konuşan Çelik, "Bu Müslim olabilir, gayrimüslim olabilir, bu Kürt olabilir, Türk olabilir, Sünni olabilir, Alevi olabilir, ateist olabilir, kim olursa olsun, ama yeter ki bu yangını söndürelim. Bizim derdimiz budur, çocuklarımız ölmesin. Bu memlekete sevgileri büyütelim, nefretleri büyütmeyelim, genetik düşmanlıklar büyümesin, kinler büyümesin bütün derdimiz budur" şeklinde konuştu.

Terör örgütü silah bıraksa bile askerin doğal olarak silah bırakamayacağını söyleyen Çelik, bununla ilgili olarak ise itfaiye teşkilatını örnek göstererek değerlendirmelerde bulundu. Yangın olmasa bile itfaiye teşkilatının her zaman var olduğunu hatırlatan Çelik şunları kaydetti:

"Efendim 'Abdullah Öcalan ile devletin ilgili birimleri, istihbarat birimleri görüşüyor. 2 BDP'li milletvekili de gitti İmralı'da Öcalan ile görüştü, dolayısıyla AK Parti terörle mücadele etmekten vazgeçti' şeklindeki bir tez, gerçekle zerre kadar bağdaşmayan bir tezdir. Hele hele bunu 'ihanet ve hıyanet' kelimelerinden başka dağarcıklarında olanlar söylüyorsa bu çok komiktir, ciddiye alınacak bir şey değil.

Tek amaç terör örgütüne silah bıraktırmaktır, silahların susması değil. Zaman zaman BDP - PKK çevreleri şunu söylüyor, 'tek taraflı silah bırakma olmaz, güvenlik güçleri de silah bıraksın.' Sayın Başbakan defalarca bu soruya cevap verdi. Yangın olmasa da itfaiye teşkilatı vardır. Bir yerde yangın yoksa da sadece keyif için, spor için, piknik yapmak için itfaiyeciler hareket geçmezler. Bir yerde yangın varsa itfaiyeci gider o yangını söndürür. Bir yerde terörist varsa, terör faaliyeti varsa, güvenlik güçleri onun üstüne gider, kendi halkını, kendi ülkesini korumakla mükelleftir, varlık sebebi budur. Dolayısıyla Abdullah Öcalan ile görüşülür, Ahmet ile Mehmet ile görüşülür, terör örgütüne silah bıraktırılmaya çalışılır, gayret budur. Onlar bıraktıktan sonra asker de bırakacak mı? Bu soruyu dünyanın neresinde sorarsanız sorun ki abesle iştigal etmedir. Tekrar söylüyorum hiç yangın olmasa da itfaiye teşkilatı yangın olma ihtimaline karşı her zaman teyakkuzda olmak zorundadır. Onun için terörizm canı yakan, canları yakan, malı yakan, hepimizi yakan büyük bir yangındır. Bu yangını kim söndürürse, söndürmeye kim katkıda bulunursa buna müteşekkir oluruz. Peki müzakere kiminle yapılıyor? Kiminle yapılacak? Sayın Başbakan zaman zaman 'BDP ile müzakere ederiz' derken, BDP masanın bir tarafında oturacak, hükümet veya AK Parti öbür tarafında oturacak. BDP, Kürtlerin yegane temsilcisi onlar adına söz söyleme hakkına yegane otorite olarak karşı tarafa oturacak ve Kürt vatandaşlarımızın haklarını BDP ile konuşacağız, böyle bir şey söz konusu değil, bu eşyanın tabiatına aykırı. Siyaset kurumu bu işte muhataptır, ama CHP'de muhattandır, MHP'de muhataptır. BDP de TBMM'de grubu bulunan bir siyasi parti olarak arkadaş bu taşın altına bende elimi koyuyorum, bende Türkiye'nin barış sürecine katkı bulunmak istiyorum, bu fitneni bitmesini bende istiyorum dediği zaman biz her zaman BDP'ye eyvallah deriz."

"BU GÖRÜŞMEDEN ÇOK ŞEY UMMAK YANLIŞTIR"


Hüseyin Çelik, BDP'nin barışa katkıda bulunma şansının hala olduğunu söyleyerek, "Bu görüşmeden çok şey ummak, yarın olağanüstü gelişmeler olacakmış gibi çok büyük iyimserliğe girmek de yanlıştır. Arkadaş bu memlekette bu meselenin bitmesi zaten mümkün değil, bu böyle gelmiş böyle gider gibi bir karamsarlık içinde bulunmak da doğru değil. Büyük problemler hokus pokus yöntemiyle, değnek vurmayla, boyacı küpüne batırmak gibi yöntemlerle bitmez. Sayın Başbakan, AK Parti, hükümet bu taşın altına elini değil gövdesini koymuştur" dedi.

BDP'lilerin 'Başbakan istemiyor ki, sorun çözülmüyor' şeklindeki açıklamalarına da tepki gösteren Çelik, "Başbakan Zaloğlu Rüstem değil, Başbakan He-Man falan değil. Başbakan iyi niyetiyle daha partisini kurduğu günden bu yana, ‘Bu mesele Türkiye'nin gündeminden çıkmalıdır.’ demiştir, AK Parti'nin programında yazılan şeyler harfiyen hayata geçirilmiştir. Ama iyi niyetlerimiz, iyi niyet yaklaşımlarımız, özellikle Kürt vatandaşlarımızın kendilerini birinci sınıf hür ve eşit vatandaşları hissetmeleri için, geçmişteki bütün yanlışlıkları elimizin tersiyle kenara atmamıza rağmen maalesef özellikle bu çevreler, terörün bitmesini istemeyen çevreler, AK Parti'ye saldırmaya devam ediyorlar. Biz, kararlıyız, terörü Türkiye'nin gündeminden çıkarmaya kararlıyız, ama bugün mü olur, bir başka gün mü olur, kısa vadede mi olur, orta vadede mi olur bilmiyorum. Ama biz bunu siyasetimizin varlık sebeplerimizden biri olarak görüyoruz" diye konuştu.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.