Köşe başındaki bu evden sağa dönüldüğünde Çürüklük Sokağa girilir, bu
sokakta ise Çatakçılar ve Yerkayalar'ın altında ahırı bulunan ve arka
tarafında bahçesi olan üç katlı evleri mevcuttu.
Ketencizade Mehmet Lütfü ve Mıhçı Tevfik Bey'in torunu olan Fikret Çatakçı amca Ağır Bakım'da askeri sayman olarak çalışırdı.
Fikret
Çatakçı'nın Murat, Vedat, Mehmet, Sedat ve Selçuk isminde beş çocuğu
vardı, yaş itibarıyla Murat ve Vedat benim mahalledeki en iyi
arkadaşlarımdı, Mehmet Çatakçı ise küçük kardeşimiz Uğur'un akranıydı.
Aradan geçen çok uzun yıllara rağmen Çatakçı ailesi ile olan münasebetlerimiz aynı sıcaklıkla devam etmektedir.
Ankara'ya
yerleşen Çatakçılardan Murat Ankara'daki Erzurumlular dernek
başkanlığını yürütmekte, Mehmet Çatakçı ise bir televizyon kanalının
bölge müdürlüğünü yapmakta, Vedat Çatakçı ise Tarım Bakanlığı'nda daire
başkanı olarak çalışmakta, ailenin diğer çocukları Sedat ve Selçuk'ta
yine Ankara'da emekliliklerini yaşamaktadırlar.
Fikret amcalar bir ara Mahallebaşı'nda Hasankale garajını ve Doğu Palas Oteli'ni işletmişlerdi.
Otelin
ücretsiz müşterileri arasında Hoppikli Deli Binali, yerlerden kâğıt
toplayıp yakan Deli Sakıp, Teyo Pehlivan ve Gullebi Turan gibi renkli
simaları bulunmaktaydı.
Çatakçıların vefakâr anaları Mükerrem
teyze ise uzun yıllar bu orijinal tiplere öğleleri yemek pişirip
gönderir, bu garibanlara yardım ederdi.
Mahalledeki en iyi arkadaşlarımız olan Murat ve Vedat'la her türlü oyun oynar bacalardan inmezdik.
Vedat'ın dört tekerlekli tahtadan yapılmış bir arabası vardı, içerisine bir kişi biner, diğer bir kişide onu iple çekerdi.
Bir
gün cirit oynadığımız sıra, atmış olduğum cirit gidip Vedat'ın kafasını
kırmıştı, bu üzücü olay aramızdaki arkadaşlığa asla zarar vermemişti.
Murat
Çatakçı'nın dayısı olan Muzaffer Yerkaya'nın evi de yine Çürüklük
Sokak'taydı ve onunda Selahattin ve Birol isminde iki oğlu olup, onlar
da göç kervanına katılıp Erzurum'dan gidenler arasındalar.
Çürüklük
Sokak'tan sola dönüşte İbanağa Sokak başlamaktadır ki bu iki sokağın
kesiştiği köşede Hoppikli Hacı Agâh Bey'in üç katlı konağı
bulunmaktaydı.
Çataklar, Yerkayalar, Kayalar, Üçtepeler, Hızarcılar ve Karakayalar Agâh Bey'in torunlarıdırlar.
Toptan manifaturacılık yapan Agâh Bey seferberlikte İbanağa ile birlikte Yeğenağa mahallesine gelmiş ve yerleşmiş.
İbanağa sokakta Hamit Demircan'ın evi ile yanında Tatlıcı Niyazi Dede ve eşi Fethiye ablanın evi yer almaktaydı.
Bu
evin bitişiğinde ise Kara İmam'ın oğlu Mahmut Sallabaş'ın evi bulunur,
sokağın köşesinde ise Şah Hüseyin Gödek'in çok güzel bir konakları yer
alırdı.
Her türlü bakımsızlığa rağmen bu konak bütün görkemiyle
zorda olsa ayakta durmakta ve Erzurum kültürüne kazandırılmayı
beklemektedir.
Hüseyin Gödek'in oğullarından Sadrettin Gödek Tortum Şelalesi'ni ilk kuran mühendislerden biri olup, bugün hayatta değildir.
Hüseyin
Gödek'in diğer oğlu Bahadır Gödek ise Türkiye Yarış Atı Yetiştiricileri
ve Sahipleri Derneği ikinci başkanı olarak görev yapmaktadır.
Hamit Gödek'in evi de bu evlerin bitişiğinde olup, yani Balyoz Sokak'taydı.
Hamit
Bey göbekli bir insanmış ve rahmetli dedemle de bir dostluğu varmış,
bir gün Hamit Bey mağazaya girince, dedem dayıma bir kâğıt kalem
getirmesini söyler ve Hamit Bey'e: "Gelmişidir aslı Gödekten / Lakin
kıpırdayamaz önündeki göbekten" mısraları ile başlayan bir şiir yazar.
Hamit
Bey'in develerinin olduğunu ve bunları sulamak için Develer Çeşmesi'ne
getirdiğini ise teyzemin beyi Fethi Resuloğlu'ndan dinlemiştim.
Hamit
Demircan'ın üç kızı ve Celal, Bünyamin, Hüseyin, Muharrem ve Macit
isminde oğulları vardı, Macit Demircan bugün Erzurum'da demir
ticaretiyle uğraşmakta olup, Muharrem Demircan ise TES-İŞ başkanlığını
yürütmektedir.
İbanağa Sokağın karşı sırasında ise mahallenin
çocuklarına Kur'an dersi veren Neriman Hoca'nın evi, onun yanında
Tortumlu Şoför Fahri'nin ve Sefer Sarıçam'ın evleri ile devam eden
sokak, İbanağaların ev ve ahırlarıyla devam ederdi.
İbanağa'nın
oğullarından Mustafa Topçu ve Nuri Topçu'nun oturduğu bu iki evden
sonra, köşe başındaki Arabacı Nurullah'ın eviyle İbanağa Sokak Balyoz
Sokağa ulaşırdı.
Arabacıgilin evinin önünde ise Hakkı Mutlunun hayratı olan çeşme mevcuttu.
İbanağa'nın
Nusret isminde diğer bir oğlu da zamanında burada oturmuş Nusret Bey'in
Nihat ve Nermin isimlerinde iki çocuğu vardı.
Mustafa Topçu'nun Salim, Rezzak ve Halil isimli çocukları olup, saz sanatçısı rahmetli Ragıp Topçu, Halil Topçu'nun oğlu idi.
Nuri Topçu'nun ise Baki, Kevser ve Hakkı isminde oğulları vardı.
Kevser Hoca uzun yıllar imamlık edip emekliye ayrılmış olup, Erzurum'da yaşamaktadır.
İki katlı olan evimizin üstünde sigara içmesiyle meşhur Paşa Nene otururdu.
Bir
vakitler mahalleye bir baykuş dadanmıştı, bu kuşun uğursuzluk
getireceğine inanan mahalleliyi bir kuşku sarmıştı, aradan fazla
geçmemişti ki üst katta oturan nene vefat edince, mahalleli bu olayı
baykuşa fatura etmişti.
Oturduğumuz evden Balyoz Sokağa doğru ev
sahiplerimiz Hafiz Gödekmerdan'ın evi ile devam eden Yavuzer Sokak, köşe
başındaki Arzutu'lu Yusuf Bey'in evi ile Balyoz Sokağa kavuşurdu.
Bu evde Şemo Ağabeyigil oturmaktaydılar.
Bir
rahatsızlık geçirmiştim, doktorlar ameliyat olabileceğimi söylemiş,
anamı ve babamı bir korku sarmıştı, neticede hastalığı ameliyat olmadan
atlatmıştım.
Bu süre zarfında bana doktor diyet uygulamış, bende
anamgile çaktırmadan Şemo Ağabeyigile gider, onların verdikleri ekmeği
peyniri bir güzel yerdim.
Hastalığı tam atlattıktan sonra rahmetli babam bana naylondan kırmızı bir top almıştı.
Topu
aldığım gibi sokağa çıkıp oynamaya başladım, o sıra Şemo Ağabeyi beni
görüp geldi, topu eline aldı, biraz oynadıktan sonra topa bir vole
savurdu ve olacak ya top gidip elektrik direğinin demir cağlarına
takılıp kalmış, benimde hayallerim suya düşmüştü.
Eskiden Erzurum'da bol miktarda hayvan besleyen ev olurdu ve bu hayvanlar sabahleyin otlağa gider akşam dönerlerdi.
İşte bu nahırlardan bir kısmı da bizim sokaktan geçer, Topdağı'na otlağ'a gider ve aynı güzergâhtan geri gelirlerdi.
Bu sokakta oturduğumuz günlerde Çerkez teyzelerle veya kendimiz Köşk'e giderdik.
Yine Köşk'te olduğumuz bir gün etrafımızda dolaşan kediye et uzatırken kedi parmağımı ısırmıştı.
İsmet Paşa Caddesi'nde bulunan, şimdiki Kültür Kurumu İlköğretim Okulu'nun yerinde Verem Hastanesi bulunuyordu.
Rahmetli babam beni buraya götürdü, bir müddet karnımdan kuduz iğnesi vurulmuş, epeyce bir sıkıntı yaşamıştım.
Şemo
Ağabeyigilin evinin bitişiğinde yani Balyoz Sokak'ta Abdul Gödek'in evi
vardı, kendilerine Acemler denilen bu ailenin Samih, Nami ve Yavuz
(Adık) isminde üç oğlu vardı, Diloç ablada anneleriydi.
Bir gün Adık hastalanmıştı, mahallede birileri "Adık düştü bayıldı, su döktüler ayıldı" diye bir tekerleme bile uydurmuşlardı.
Devam Edecek?