BölgeHaber Girişi : 02 Ağustos 2010 05:25

Bakan Akdağ ve referandum!..

Bakan Akdağ ve referandum!..
Sağlık Bakanı Recep Akdağ önceki gün Erzurumlu bir gurup yazarla bir araya geldi. Ülke gündeminin masaya yatırldığı o sohbet toplantısını kendine has üslubuyla İbrahim Sami yorumladı...İşte o yazı...

BU VATAN İÇİN ÖLÜNMEZ!..

Gerçek vatan sevgisiyle içi yanan birisinin yapacağı en son şey olmalı ölmek. Ve o haddeye gelene kadar kan değil, terini dökmeli vatansever. Bu vatanın selameti-istikbali için yapabileceğin o kadar çok şey varken, ölmeyi düşünür mü insan!

Hep bunu düşündüm, hep de yazdım! Şekillere boğarak, manasından uzak, temsili simgelerle yaşamayalım milli ve manevi değerlerimizi. Hele yakınlık hissettiğiniz partililere oy vererek bu mesuliyeti yıkmayalım onlara diye! O partiye oy vermeniz sizin demokrat olmanıza, bu partiye oy vermeniz milliyetçilik sevdasını yaşamanıza, şu partiye oy verdiğinizde gerçek bir inanan olmanıza asla yeterli gelmeyecek diye…

Siyasi duruşunuzun dünya görüşünüzü yansıtması asla sizin o inandığınız değerleri yaşadığınız anlamına gelmemeli, gelmiyor işte! Surette öyle görüneceksiniz, doğru! Ama inandığınız şeyleri yaşamadıktan sonra ne farkınız kalır ki deve kuşundan!

Geçen hafta yazımda"doğrunun" yapılamayan tarifini yapmaya çalışmıştım. Değişkendir gerçekte doğru. Şartlara, duruma, olaylara, menfaatlere ve daha birçok etmenlere bağlı olarak değişebilir demiştim. Ama ya "hakikat"! Hakikat "gerçekten hakikat ise" her yerde hakki kattır! Bir değişmez hakikat var ki, "partinize verdiğiniz oy asla değişmez ve kaçınılmaz mesuliyetlerinizi yerine getirdiğiniz anlamına gelmeyecektir!". Ve bir değişmez hakikat daha var ki, tartışılmaz! Vatan sevgisi! Millet aşkı!

Asla bir görüşün ideolojinin tekelinde olamayacak kadar büyük ve ağır değerler. İnsan haklarına saygı, insana değer vermek ve hakkını korumak, zayıfın haklarını güçlünün karşısında muhafaza etme diye tanımlanır demokrasi! Bu düşünce büyük bir değer, bunu da kimse sahiplenmemeli! Taşıyamaz! Taşınamayacağı görüldü de işte!


Hz. Muhammet (S.A.V.) bir hadisinde buyurmadı mı, "ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" diye! Buyrulmadı mı, "senin dinin sana benim dinim bana" diye! Güzel ahlaktan kasıt, sosyal düzeni, adaleti oluşturup korumak ve yaşamak iken, demokrasinin değil mi bir tanımı! Senin dinin sana denirken, laik bir düşüncenin en güzel yansımazı değil mi sizce!

Nasıl ki kimse soluduğumuz havayı parselleyemez ve zümrelere pay edemez, öyle ise vatanın doğru değil, hakiki değerlerini de kimse sahiplenip, parselleyemez!
Ne için yazdım bunca yazıyı?
Geçen gün Sağlık Bakanının danışmanı aradı, cumartesi akşamı verilecek yemeğe(!) ( çok mu açtım ki öyle anladım) davet ettiğinde, katılmaktan onur duyacağımı söylemiştim. Değişik zamanlarda da birkaç yemeğe katılmıştım. Koca bir salon, şık düzenlenmiş masalar ve zengin yemek mönüsü. Resmi edalar, klişe konuşmalar falan filan! Doğrusu böyle bir yemeğe hazırlamıştım kendimi… Şaştım kaldım!(…)
 

Sade bir odaya alındık! Çok az sayıda yazar büyüğüm ve Sayın Bakanımız… Şaştım (asla yemeğin olmamasına değil), çünkü o kuru kalabalığı göremedim diye! Şaştım, klişe eda ve konuşmalar da yoktu orada! Şaştım, o kadar büyük ağabeylerimin arasında olmama! Ama en büyük şaşkınlığım; Sayın Bakanımızın sıcak ve samimiyetineydi! Yo, öncesi tersi düşüncede olduğum düşünülmesin sakın! Ne görmüşlüğüm var ne konuşmuşluğum! Yıllardır hep dağ gibi olmadı mı bakanlar.. Ulu, uzak ve büyük! Asla ulaşılmaz… Yine öyle bir bakanın yemeğine gittiğimi sanmıştım oysa! Doğrusu Sayın Bakanımızın sıcaklığı en büyük şaşkınlığımın tek nedeniydi!
"Az zamanda çok şey konuşuldu… Az zaman çoktu oysa hükümetin bir bakanının bizimle sohbet etmesi için hakikatte!"
 

REFERANDUM OYLAMASI
 

Sağlık sistemi konuşuldu, memleketi ağ gibi ören duble yollarında yürünüldü sözlerle… İşsizlik olmasın denildi, ekonomi düzeltilsin istenildi, Erzurum konuşuldu arada… Söz döndü dolaştı geldi referandum oylamasına!
 

Herkes fikrini sundu bir şekilde, bir şeyler konuşuldu! İçerik değildi benim için önemli olan, doğrusu anlamada hukuki terimlerden… Orada neydi peki benim önemim! Önce memleketimin selameti ve hayrına olan her şeyi dinlemek yorumlamak ve fikirler edinmek, sonra da Bakan Beyin samimiyeti ve konuya hâkimiyetiyle bu fikirlerimi pekiştirmesiydi önemli olan!
 

Çok ama çok samimi ve sıcak buldum kendisini. Tersi hisler besleseydim, belki yazamazdım saygımdan! Ama inandığım güzellikleri yazmak çok kolay buradan!
Asla yuvarlak ve çok yöne çekilecek ifadeler kullanmadı. Konuya hâkimdi, bilerek anlattı anayasa konusunu.
 

Haddim değil kimseye akıl vermek. Hele demokratik oy hakkını yönlendirmek. Ama haddimdir her zaman "haddimi aşmak" iş memleketimin hayrı için konuşmaya gelince!
"Bir başkasının bilgisiyle bilgili olabilirsiniz ama asla bir başkasının aklıyla akıllı olamazsınız" demiş bir düşünür!
 

"Evet" ya da "hayır" diyin! Ne derseniz diyin ama önce memleketin geçmişini bir de umut ettiğiniz geleceğini düşünün ve ona göre verin oyunuzu, başkasının bilgisiyle değil, sadece kendi aklınızla!

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.