Abdülhamit döneminin son Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Emrullah
Efendi, muhtemelen bir dost meclisinde şaka olsun diye "şu mektepler
olmasaydımaarifi ne güzel idare ederdim" demiş.
Bu söz, o gün bugündür tekrarlanır durur.
Kim yaptığı işten ötürü ne vakit bir açmaza düşse, Emrullah Efendi'yi minnetle anar?
Sözgelimi, otomobiller olmasa yahut da insanlar seyahat etmese karayollarını idare etmekte ne var ki?
Ya
da şöyle de söylenebilir: Çöp, su, ulaşım, mezarlık ve imar gibi
hizmetler olmasaydı, dünyanın en kolay işi belediyecilik olurdu.
Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz.
Lakin aslolan bu anlayışın tam karşısında durabilmektir.
Şair Orhan Veli, hamasetten beslenenler ile vatan uğruna can verenleri tefrik ederken bakın ne güzel söylemiş:
"Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik."
Her
devirde nutuk söyleyenlerin sesi daha gür çıkmış olsa da vatan, hep
sessiz ama çalışkan kahramanların omuzlarında yükselmiştir.
Bu sebepledir ki, vatanını en çok seven kişi, yaptığı işi dürüstçe ve samimi olarak yapan kimsedir.
Bereket
o insanlardan her devirde Erzurum'da da olmuş. Yoksa içindeki bunca
haine, fitneye ve kıskançlığa rağmen Erzurum nasıl bugünlere
ulaşabilirdi ki?
Şimdi size bir örnek vereceğim. Daha doğrusu içinde bizzat bendenizin de bulunduğu bir olayı anlatacağım.
Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Apaçık, Konya'nın Ereğli'sinden?
Erzurum'a, Osmaniye Başsavcılığı'ndan geldi.
Bir çoklarının aksine O, görev yaptığı yerlerde, kendisinden sonra da yaşayacak eserler bırakmayı seven bir yargı mensubu?
"Erzurum'da
neler yapabilirim" diye düşündü ve gelir gelmez işe, cezaevlerindeki
tutuklu veya hükümlülerin dışarıdaki mağdur ailelerinin sorunlarına el
atmakla başladı.
Bir yandan içeridekilere yönelik çeşitli eğitim
ve meslek kursları başlatırken, diğer yandan da kocası veya babası hapse
düştüğü için geçimini teminden mahrum kalan insanlara sahip çıktı.
Onları işlere yerleştirdi, mesleği olana iş imkânları sağladı.
Sonra
bir bakıyor ki, Erzurum'da dünyanın en muhteşem dağı ve en gelişmiş
kayak tesisleri olmasına rağmen, iki üç yıllık görevi içersinde dağa bir
gün dahi çıkmamış olan yargı mensupları var.
Bu kez de kolları sıvadığı gibi, spor kulübü kuruyor ve adliyecilerin çocuklarından takımlar oluşturuyor.
Kendisiyle barışık her insan gibi Ramazan Bey de çevresine karşı pozitif bir insan?
Malümunuz
Dumlu'da tümen boşaltıldıktan sonra, hem Dumlu ıssız bir köye dönmüştü
hem de o muhteşem binalar atıl durumda kalmıştı.
Ramazan Apaçık,
ne yaptı etti bakanlıktaki yetkilileri ikna etmek suretiyle o binaların Adalet Bakanlığı'na geçmesini sağladıktan sonra, Türkiye'nin en büyük
açıkcezaevinin kurulmasını gerçekleştirdi. Hem cezaevi, hem de cezaevi
personelinin ülke genelinde eğitim alacağı bir merkez?
Tahminen sadece 400 civarında çalışanı olacak.
Varın tüketimini de siz hesap edin.
O?
Bir yanıyla başsavcı, diğer yanıyla da müteşebbis?
Boş durmayı sevmiyor.
Osmaniye
Başsavcısı iken hayalini kurduğu ama kendi dışındaki şartlar yüzünden
bir türlü kuvveden fiile geçiremediği bir projesini Erzurum'da vücuda
getirmeye karar veriyor.
Hakimevi?
Hakimevleri, birkaç büyükşehirin dışında başka yerlerde yok.
Fakat önemli bir ihtiyaç?
Çünkü hakimler, savcılar görevleri icabı, öyle her yerde oturup yiyip içemezler.
İstismara açık bir meslek?
Eskiden
Erzurum'da bu görevi şehir kulübü üstlenirdi. Paşasından hakimine,
üniversite hocasından saygın tüccarına kadar şehrin elitinin oturup
kalktığı mekan?
Sonra değişen ve dönüşen Erzurum'la birlikte, şehir kulübü de mazide kaldı.
Ramazan
Bey bu amacını anlatırken, meselenin sosyal boyutundan çok,
hakimevinin Erzurum ölçeğindeki bir şehrin iktisadi hayatına
katacaklarını öne çıkarıyor.
Hiç de haksız değil hani?
Başsavcı Bey, projesi için doğru isme gidiyor:
Kızılay Başkanı Mithat Turgutcan.
Erzurum'un
dört bir yanına mührünü vurmuş, ömrünü düzgün ve çalışkan nesillerin
yetişmesine adamış bir dadaş yahut da Kızılay gibi hayır yolunda büyük
hizmetler sunan bir kurumun başında gece gündüz çalışan koca bir çınar?
Hikaye uzun, vaktinizi daha fazla çalmadan sonucu söyleyelim:
Kızılay'ın
Palandöken'deki eski binası, Adalet Bakanı Müsteşarı Birol Erdem ile Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfü Akar'ın da katıldığı bir toplantı ile Adalet Bakanlığı Vakfı'na devrediliyor.
Müsteşar Erdem'in ve Kızılay Genel Başkanı Akar'ın çok hususi gayretleri sayesinde, Erzurum'a
Türkiye'nin en modern ve en donanımlı hakimevi kuruluyor.
Kızalay da orada olacak?
Yeni
baştan yapılacak binanın bir yanında Kızılay'ın gençlik kampları için
sosyal tesisi olacak, diğer yanı da içindeki sosyal donatılarıyla hakimevi?
Bina bittikten sonra basında artık şu tür haberler sıkça çıkacak:
"Hakim ve savcıların hizmetiçi eğitimleri Erzurum'da yapılıyor."
Veya
"Adalet Bakanlığı'nın üst düzey mensupları tatillerini Erzurum'da geçiriyor."
Milli Eğitim'in ve yine başında Ünal
Bingül'ün bulunduğu Adalet Bakanlığı hizmetiçi eğitim merkezi'nin önemi
bu şehir için ne kadar büyükse, kurulacak bu hakimevi de o derece mühim?
Fikrin
babası Başsavcı Ramazan Apaçık; o fikrin kâğıt üzerinden çıkıp hayata
geçmesinin mimarları ise, başta Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem,
Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfü Akar, Kızılay Erzurum Başkanı Mithat
Turgutcan?
Bize düşen şeref payı ise, sürecin içinde aktif görev almak ve bu olup biteni yazıya dökmek?
- Mökkem dadaş 01 Ocak 1970 02:00
Sayın şener şu haberi ve altına yaptığım yorumu okursanız aynı yorumu sizin yazınız için geçerli olduğpunu göreceksiniz... http://erzurumajans.com/yazar/22835-adalet-genclik-ve-spor-kulubu.html
- hasan kaleli 01 Ocak 1970 02:00
Değrli ağabeyim bir çok makalenizi okuduğum gibi bu makalenizide büyük bir heyacanla okudum. Erzurum da böyle bürokratın varlığı çok güzel sayın savcımıza sağlık ve başarılar diliyorum. Size de bizleri böyle güzelliklerden haberdar ettiğiniz için teşekkür edipbaşarılar diliyorum.
- hasan kaleli 01 Ocak 1970 02:00
Yorumunuz
- selcan ışık 01 Ocak 1970 02:00
Bi hakim evi eksikti onuda peşkeş çektiler. gitsin kayak yapsınlar.:)